Teşekkürler Aziz SANCAR...
Dinamit ve Dumansız Barut'u bularak insanoğlunun "Yıkım Gücü"nü artıran Alfred NOBEL'in; mirasının, "Nobel Ödülleri enstitüleştirilerek" her yıl 33.200.000 kronunun insanlığa hizmet edenlere verilmesini vasiyet etmesi üzerine, 1900 yılından beri bu ödül düzenli olarak verilmeğe başlanmıştır.
Her sene 10 Aralık'ta Nobel'in ölüm tarihinde bu ödül verilmektedir.
İnsanlığın yıkım gücünü artırarak, toplu öldürmelerde kullanılan silahların ruhunu icad eden bir adamın vasiyeti üzerine, ömrünü insan ve insanlığı yaşatmaya adamış bir Müslüman Türk, bu sene bu ödülü almaya hak kazandı.
Tarifsiz onurlandık.
6 gündür Aziz Sancar'ın şahsında aldığımız Nobel Kimya Ödülü'nün tadını çıkarıyorum.
İnsanlığı "Barış ve Demokrasi" adına öldürme yarışına girmiş olan -güya- gelişmiş ülkelerin gelişmiş insanlarının inadına Aziz SANCAR, insanı ve insanlığı yaşatma mücadelesinde galibiyet kazandı!
O kazandı, biz millet olarak kıvanç duyduk!
Bir Türk olarak bu galibiyetin keyfini, ta iliklerime kadar hissederek sessizce çıkarıyordum.
Bu sessiz ehl-i keyf davranışım, daha sürerdi ama adıyla müsemma "Başarılı Koleji"nin 4-A Sınıfı'nın; "Aziz Amca"larına yazdıkları tebrik mektubu ve Aziz SANCAR'ın mütevazı cevapları ile ipek böceği misali gönlümde ördüğüm sevgi kozamdan çıktım.
Aziz SANCAR Hoca'yı, Türk Milleti adına, ayakta alkışlayarak tebrik ediyorum.
"Tebrik ediyorum" derken belki değil mutlaka haddimi aşıyorum, hatta haddimi aştığımı da biliyorum!
Mensubu olduğu milletini ve vatandaşı olduğu devletini, Batı'ya, daha doğrusu, "Haçlı Zihniyet"e şikâyet ederek, edebiyat dalında bu ödülü alanı da hatırlayınca; Haddimi de aşacağım! Tebrik de edeceğim! Ayakta alkışlayacağım da! Hatta; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye bir daha kükreyeceğim de!...
Başarılı Koleji 4-A Sınıfı'nı, Öğretmenleri İnci TANSU'yu ve şahsında öğrencilerini ve hepsinin şahsında Kolejin kurucu ve yöneticilerini de tek-tek alkışlayarak tebrik edeceğim.
Çünkü biliyoruz ki marifet, iltifata tâbidir.
Yani kabiliyetler/yetenekler övülmeli ve ödüllendirilmelidir ki insanlık yararına üretimleri, sürekli olsun.
Bir daha, altını kalın çizgilerle çizerek hatırlatırım ki, Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet YESEVÎ'nin öğrencilerine ilk öğretisi; "Birbirinizi methedin"dir...
Bize düşen de, en az 300 yıldır özlediğimiz ilim ve teknolojiye katkımızı sağlayan Aziz SANCAR'ımızı, lisanımızın gücü kadar methetmektir.
Aziz SANCAR'ı methetmeyeceksem, kimi methedeceğim?
Aziz Sancar; Mardin-Savur doğumlu...
Aziz Sancar; Bir Müslüman...
Aziz Sancar; Bir Türk...
Aziz Sancar; Müslümanlığını ve Türklüğünü, her zerresinde hisseden ve hissettiren bir kaynak gönül...
Aziz Sancar; Anıtkabir'de Muhteşem Türk Atatürk'e duâ edecek kadar, gelenekçi-görenekçi ve kime, nerede, ne ikram edilir bilecek kadar ferâset sahibi mütedeyyin bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı...
Aziz Sancar; bu davranışıyla bir vefâ abidesi...
Aziz Sancar; alnının teri, bileğinin ve ferâsetinin gücüyle kazandığı Nobel Ödülü Madalyası'nı ve Sertifikası'nı -Atatürk'e ithâfen- Genelkurmay Başkanı'na teslim edecek kadar sadık.
Aziz Sancar; nüfusunun % 99'u Müslüman olan bir ülkenin vatandaşı olmalarına ve belki Müslüman Ana-Babanın çocuğu olmalarına rağmen, insan olmayı başaramamış, Atatürk'e Mozolesi başında dua edilmesini hazmedemeyecek kadar -gerçek anlamıyla- cahillerin, hedefi olacak kadar cesâmetli bir Türk.
Yeri gelmişken "câhil"den de kısaca bahsedelim.
İslâmiyet öncesine "Câhiliye Devri" denmesinden de hatırlatarak câhilin; cehele, müşrik, Allah'a şirk koşan, puta tapan, inkâr eden anlamında olduğunu ama dilimizde; nadan, nobran, bilgisiz anlamlarında kullanıldığını hatırlatmak istedim.
Aziz Sancar'ın, Anıtkabir'de Atatürk'e duâ etmesinden rahatsız olan ve profesör ünvanı taşıyan biri; bilgisiz, nadan, nobran olmayacağına göre, ancak câhildir, cühelâdandır, câhiliye dönemi kalıntısıdır.
Aziz Sancar; ağabeyinin elini öpecek kadar güzel bir küçük kardeş.
Aziz Sancar adının; her ilimizde, hatta her ilçemizde birer caddeye, hatta mahalleye; Üniversitelere, fakültelere, okullara, hastanelere v.s. verilmesini öyle yürekten isterim ki, Câhiliye dönemi kalıntılarına da ancak böyle cevap verilebilir...
Aziz Sancar; -sırasıyla- insanlığının, Türklüğünün, Müslümanlığının, Anadoluluğunun, Savur'luluğunun, Sancar ailesi mensubiyetinin, milletinin ve milletçiliğinin tek tek farkında olan ve farkındalığını, herkese fark ettirebilen, sağlam bir idealist/mefkûreci/ülkücü...
Aiz Sancar; son 300 yıldır Türk Milletinin, ilim ve bilime sıfır katkısından utandığım bir gerçeği de ters-yüz edecek kadar başarılı bir devrimci...
Dünya Tıp İlminde 1650-1700 yıllarına kadar; böceklerdeki "Küçük Kan Dolaşımı"nı, onun ekolünden biri dememiş diye kabul edilmeyecek kadar kesin otorite olan İbn-i Sinâ'nın yerini doldurmaya namzet evlatlarımızın olduğunu bize ispatlayan Aziz Sancar'a sonsuz teşekkürler; O'nu Türk Milleti'ne bahşeden Allah'a binlerce şükürler olsun...
Şükürler olsun Allah'ım!
Teşekkürler Aziz SANCAR...
"Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır." (Mehmet Âkif)
BU VATAN BİZİMDİR, BİZİM KALACAK Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Dinamit ve Dumansız Barut'u bularak insanoğlunun "Yıkım Gücü"nü artıran Alfred NOBEL'in; mirasının, "Nobel Ödülleri enstitüleştirilerek" her yıl 33.200.000 kronunun insanlığa hizmet edenlere verilmesini vasiyet etmesi üzerine, 1900 yılından beri bu ödül düzenli olarak verilmeğe başlanmıştır.
Her sene 10 Aralık'ta Nobel'in ölüm tarihinde bu ödül verilmektedir.
İnsanlığın yıkım gücünü artırarak, toplu öldürmelerde kullanılan silahların ruhunu icad eden bir adamın vasiyeti üzerine, ömrünü insan ve insanlığı yaşatmaya adamış bir Müslüman Türk, bu sene bu ödülü almaya hak kazandı.
Tarifsiz onurlandık.
6 gündür Aziz Sancar'ın şahsında aldığımız Nobel Kimya Ödülü'nün tadını çıkarıyorum.
İnsanlığı "Barış ve Demokrasi" adına öldürme yarışına girmiş olan -güya- gelişmiş ülkelerin gelişmiş insanlarının inadına Aziz SANCAR, insanı ve insanlığı yaşatma mücadelesinde galibiyet kazandı!
O kazandı, biz millet olarak kıvanç duyduk!
Bir Türk olarak bu galibiyetin keyfini, ta iliklerime kadar hissederek sessizce çıkarıyordum.
Bu sessiz ehl-i keyf davranışım, daha sürerdi ama adıyla müsemma "Başarılı Koleji"nin 4-A Sınıfı'nın; "Aziz Amca"larına yazdıkları tebrik mektubu ve Aziz SANCAR'ın mütevazı cevapları ile ipek böceği misali gönlümde ördüğüm sevgi kozamdan çıktım.
Aziz SANCAR Hoca'yı, Türk Milleti adına, ayakta alkışlayarak tebrik ediyorum.
"Tebrik ediyorum" derken belki değil mutlaka haddimi aşıyorum, hatta haddimi aştığımı da biliyorum!
Mensubu olduğu milletini ve vatandaşı olduğu devletini, Batı'ya, daha doğrusu, "Haçlı Zihniyet"e şikâyet ederek, edebiyat dalında bu ödülü alanı da hatırlayınca; Haddimi de aşacağım! Tebrik de edeceğim! Ayakta alkışlayacağım da! Hatta; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye bir daha kükreyeceğim de!...
Başarılı Koleji 4-A Sınıfı'nı, Öğretmenleri İnci TANSU'yu ve şahsında öğrencilerini ve hepsinin şahsında Kolejin kurucu ve yöneticilerini de tek-tek alkışlayarak tebrik edeceğim.
Çünkü biliyoruz ki marifet, iltifata tâbidir.
Yani kabiliyetler/yetenekler övülmeli ve ödüllendirilmelidir ki insanlık yararına üretimleri, sürekli olsun.
Bir daha, altını kalın çizgilerle çizerek hatırlatırım ki, Pîr-i Türkistan Hâce Ahmet YESEVÎ'nin öğrencilerine ilk öğretisi; "Birbirinizi methedin"dir...
Bize düşen de, en az 300 yıldır özlediğimiz ilim ve teknolojiye katkımızı sağlayan Aziz SANCAR'ımızı, lisanımızın gücü kadar methetmektir.
Aziz SANCAR'ı methetmeyeceksem, kimi methedeceğim?
Aziz Sancar; Mardin-Savur doğumlu...
Aziz Sancar; Bir Müslüman...
Aziz Sancar; Bir Türk...
Aziz Sancar; Müslümanlığını ve Türklüğünü, her zerresinde hisseden ve hissettiren bir kaynak gönül...
Aziz Sancar; Anıtkabir'de Muhteşem Türk Atatürk'e duâ edecek kadar, gelenekçi-görenekçi ve kime, nerede, ne ikram edilir bilecek kadar ferâset sahibi mütedeyyin bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı...
Aziz Sancar; bu davranışıyla bir vefâ abidesi...
Aziz Sancar; alnının teri, bileğinin ve ferâsetinin gücüyle kazandığı Nobel Ödülü Madalyası'nı ve Sertifikası'nı -Atatürk'e ithâfen- Genelkurmay Başkanı'na teslim edecek kadar sadık.
Aziz Sancar; nüfusunun % 99'u Müslüman olan bir ülkenin vatandaşı olmalarına ve belki Müslüman Ana-Babanın çocuğu olmalarına rağmen, insan olmayı başaramamış, Atatürk'e Mozolesi başında dua edilmesini hazmedemeyecek kadar -gerçek anlamıyla- cahillerin, hedefi olacak kadar cesâmetli bir Türk.
Yeri gelmişken "câhil"den de kısaca bahsedelim.
İslâmiyet öncesine "Câhiliye Devri" denmesinden de hatırlatarak câhilin; cehele, müşrik, Allah'a şirk koşan, puta tapan, inkâr eden anlamında olduğunu ama dilimizde; nadan, nobran, bilgisiz anlamlarında kullanıldığını hatırlatmak istedim.
Aziz Sancar'ın, Anıtkabir'de Atatürk'e duâ etmesinden rahatsız olan ve profesör ünvanı taşıyan biri; bilgisiz, nadan, nobran olmayacağına göre, ancak câhildir, cühelâdandır, câhiliye dönemi kalıntısıdır.
Aziz Sancar; ağabeyinin elini öpecek kadar güzel bir küçük kardeş.
Aziz Sancar adının; her ilimizde, hatta her ilçemizde birer caddeye, hatta mahalleye; Üniversitelere, fakültelere, okullara, hastanelere v.s. verilmesini öyle yürekten isterim ki, Câhiliye dönemi kalıntılarına da ancak böyle cevap verilebilir...
Aziz Sancar; -sırasıyla- insanlığının, Türklüğünün, Müslümanlığının, Anadoluluğunun, Savur'luluğunun, Sancar ailesi mensubiyetinin, milletinin ve milletçiliğinin tek tek farkında olan ve farkındalığını, herkese fark ettirebilen, sağlam bir idealist/mefkûreci/ülkücü...
Aiz Sancar; son 300 yıldır Türk Milletinin, ilim ve bilime sıfır katkısından utandığım bir gerçeği de ters-yüz edecek kadar başarılı bir devrimci...
Dünya Tıp İlminde 1650-1700 yıllarına kadar; böceklerdeki "Küçük Kan Dolaşımı"nı, onun ekolünden biri dememiş diye kabul edilmeyecek kadar kesin otorite olan İbn-i Sinâ'nın yerini doldurmaya namzet evlatlarımızın olduğunu bize ispatlayan Aziz Sancar'a sonsuz teşekkürler; O'nu Türk Milleti'ne bahşeden Allah'a binlerce şükürler olsun...
Şükürler olsun Allah'ım!
Teşekkürler Aziz SANCAR...
"Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır." (Mehmet Âkif)
BU VATAN BİZİMDİR, BİZİM KALACAK Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017