Eli nasırlı ve eli öpülesi Anadolu çiftçisinin irfanına dayanarak geliştirdiği "buğdayla koyun, gerisi oyun" sözünün derin anlam ve önemi bugün bütün sıcaklığı ve güncelliği ile ortada sevgili okurlar? Gıda egemenliği açısından olmazsa olmaz iki tarım ürünü olan buğday ve kırmızı et üretimi, maalesef bugün içler acısı bir durum arz etmektedir. Eski yıllara nazaran kişi başına düşen buğday ile kırmızı et üretimi sırasıyla yüzde 54,43 ve yüzde 23,34 gerilemiş durumda. Bir zamanlar ülkemizde kişi başına bir koyun düştüğünü hatırlatalım. Nereden nereye diyeceksiniz ama? 'Ama'ları çoğaltmamız elbette mümkün.Türkiye son 10 yılda 14,3 milyon ton buğday ithalatı yapmış ve karşılığında 3,9 milyar dolar ithalat parası ödemiş bulunmakta. Türkiye'nin en güvendiği buğday ürünündeki bu ithalat faturası elbette ürkütücüdür sevgili okurlar. İnsan sormadan edemiyor; "çiftçinin kara gün dostu" olan ofislerimiz ne işe yarıyor? Niçin yıllardan beri tarımda en iddialı olduğumuz buğdaya ithal yoluyla döviz öderiz? Niçin fazla üreterek ofislerimizi ve hangarlarımızı doldurmayız? Dahası hangarlarımızı doldurarak dünyaya ihraç edip para kazanmayız. Avrupa ve Amerika'da süt nehirlerinin et buzullarının olduğunu ne tez unuttuk. Söyler misiniz üretmeyen milletler nasıl ayakta kalabilirler? En nihayetinde üretmeyenler O'nun Bu'nun uşağı olmaya elbette mahkumdurlar. Atalarımız boşuna mı söylemişler; "elden gelen öğün olmaz, oda vaktinde bulunmaz." Bugün ülkemizin tarım ve hayvancılıkta ortaya koymuş olduğu tablo hiç de iç açıcı değildir. Düşünebiliyor musunuz bir tarım ülkesi olan Türkiye, Yunanistan'ın yüzölçümünün yaklaşık iki katı büyüklüğünde tarım alanına sahip olmasına rağmen Yunanistan ve ABD'den pamuk, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, Mısır'dan pirinç, Ukrayna'dan mısır, Sri Lanka'dan çay, İtalya'dan bakla, Çin'den sarımsak, Panama'dan muz, Meksika'dan nohut, Kanada'dan mercimek ithal ediyor. Saymadığımız onlarca ürün de cabası.Dünyanın en fazla buğday üreten ve dünya buğday ticaretini elinde bulunduran ülkeler ABD, Kanada, Avustralya, Rusya, Fransa, Arjantin, İtalya ve Türkiye gibi memleketlerdir. Fakat bunlar içinde, buğday maliyetleri en yüksek olan maalesef Türkiye'dir. Dünya ölçeğinde elektrik, doğalgaz ve petrolün en pahalısını kullanan Türkiye, tarım girdilerinde de dünyanın en pahalı girdilerini kullanmakta. Üstüne üstlük devletten de yeterli desteği alamayarak, elleri böğründe çaresizliği oynamaktadır. Gidip çiftçinin kafasına namluyu dayamaya gerek yok, üretim yapmaması için? Ürettiği ürünler para yapmasın yeter? Bugün olduğu gibi. Ve son 10 yılda yaklaşık 34 milyon çiftçimizin tarımı bırakıp, köylerini boşalttığını ve şehrin varoşlarına kapak attıklarını da belirtelim sevgili okurlar.
Hep kazanan aracılar2010 yılında buğdayda istediği verimi alamayan çiftçi, hükümet tarafından açıklanan düşük müdahale alım fiyatıyla birlikte büyük hüsran yaşamış ve bir kez daha hayal kırıklığına uğramış ve buğdayını 0,40 tl. civarında maliyetine satmak zorunda kalmıştı. Borç batağındaki çiftçinin elindeki mahsulünü mecburen ucuza sattığını hemen ardından ise tüccarın eline geçen buğdayının ne gariptir ki birdenbire 0,600,65 tl. ye yükseldiğine şahit olmuştuk. Burada kritik soruyu soralım sevgili okurlar, (TMO) TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ çiftçinin kara gün dostu mu? Yoksa kabusu mu? Siz bakmayın siloların üstünde o kocaman harflerle yazılmış olan; "Ofis Çiftçinin kara gün dostudur" yazısına. TMO bazı yerlerde hiç, bazı bölgelerde ise yeterli alım yapmayarak buğday fiyatlarının 0,40 tl. ye kadar düşmesine neden seyirci kalmıştır? Ve şu anda buğday ithalinde sıfıra indirilen gümrükler kimin işine yaramaktadır. 'Buğday ambarı' olarak bilinen Türkiye niçin 10 yıllardan beri buğday ithal etmektedir. İnanın sevgili okurlar hep kazanan aracılar, yerli birlikçiler ve kapitalistler oluyor.Bu çerçevede devlet TMO'nun eliyle pekala; piyasayı regüle edebilir, spekülatif hareketleri önleyecek tedbirleri de alabilir ve aracılardan ziyade çiftçinin kazanmasını sağlayabilir. Tabi her şey niyete bağlı sevgili okurlar?
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023