Gökçeada'dan yıllar önce göç eden Rumlar, yeniden bu bölgeden toprak satın almaya ve inşaatlar kurarak yerleşmeye başladılar.
Kuzey Kıbrıs Türk bölgesinde de başta İngilizler olmak üzere Yunanlılar, İsrailliler ve Almanlar toprak satın alıyor ve yerleşiyorlar.
Türkiye'nin Doğu bölgelerinde Ermeniler, Batı ve Kuzey sahillerinde Yunanlılar, Güney bölgelerinde de İsrailliler, resmi devlet politikası olarak ve hiç çekinmeden toprak talep etmekteler.
Türkiye ise: "Kimsenin toprağında gözümüz yok" diyerek, Türk topraklarında gözü olanları gözünden kaçırıyor.
Türk dış politikası elbette revizyonist bir ideoloji güdemez ve gütmemelidir de.
Ama en azından Türk siyasa yapıcıları diğer milletlerin ve devletlerin Türkiye'ye bakış açılarını ve hangi gözle baktıklarını daha rasyonel bir temelde düşünmek mecburiyetinde.
Ortadoğu'da ve Balkanlar'da yaşanan gerilimler Kafkaslar'a da sıçramış durumda.
Kafkaslar'da şuan anlamlı bir toprak mücadelesi veriliyor.
Acaristan ve Abhazya'dan sonra, Güney Osetya'nın toprak sorunu Rusya ile Gürcistan'ı karşı karşıya getirdi.
Rus ve Gürcü askerler sınır bölgelerinde toprak yüzünden şiddetli şekilde çarpışıyorlar.
Rus lider Putin ve Gürcü lider Saakaşvili arasında psikolojik savaş başladı.
Tiflis yönetimi, merkezi devlet hiyerarşisini ve özerk bölge topraklarını elinde tutmak istiyor.
Ruslar ise, Soğuk Savaş sonrası yeni bir toprak daha kaybetmek istemiyor. Moskova, toprak kaybının bedelinin ağır olacağı öngörüsüyle Güney Osetya'nın kendisine bağlanmasına sıcak bakıyor ve Oset yönetimi bu eksende destekliyor.
Görüldüğü gibi; ulusları birbiriyle yaka yakaya getiren, devletleri birbiriyle savaşa sokan faktörlerden en önemlisi toprak.
Devleti devlet yapan en önemli unsur olan toprak için ne savaşlar verildi ve veriliyor...
Zaman ve mekan değişse de, topraksız olunamıyor.
Bağımsızlığı anlamlı kılan toprağa çok iyi sahip çıkmak gerekiyor.
ABD emperyal çıkarları için toprak ve üs kazanmaya devam ediyor, Almanya, Japonya ve Çin gibi gelişmiş ülkeler topraklarını korumak için "Nasıl daha ulusalcı olabiliriz?" in hesabını yapıyor.
Avrupa Birliği bile, dini öğretileri gerekçe göstererek coğrafi topraklarını Doğu'ya doğru kaydırıyor.
Türkiye kendi topraklarının kıymetini bilip, öncelikli politikalarını dış zeminde daha atak bir şekilde yürütmeli.
Bunu yaparken de içte ve dışta cereyan eden olaylar iyi değerlendirilmelidir.
Kuzey Kıbrıs Türk bölgesinde de başta İngilizler olmak üzere Yunanlılar, İsrailliler ve Almanlar toprak satın alıyor ve yerleşiyorlar.
Türkiye'nin Doğu bölgelerinde Ermeniler, Batı ve Kuzey sahillerinde Yunanlılar, Güney bölgelerinde de İsrailliler, resmi devlet politikası olarak ve hiç çekinmeden toprak talep etmekteler.
Türkiye ise: "Kimsenin toprağında gözümüz yok" diyerek, Türk topraklarında gözü olanları gözünden kaçırıyor.
Türk dış politikası elbette revizyonist bir ideoloji güdemez ve gütmemelidir de.
Ama en azından Türk siyasa yapıcıları diğer milletlerin ve devletlerin Türkiye'ye bakış açılarını ve hangi gözle baktıklarını daha rasyonel bir temelde düşünmek mecburiyetinde.
Ortadoğu'da ve Balkanlar'da yaşanan gerilimler Kafkaslar'a da sıçramış durumda.
Kafkaslar'da şuan anlamlı bir toprak mücadelesi veriliyor.
Acaristan ve Abhazya'dan sonra, Güney Osetya'nın toprak sorunu Rusya ile Gürcistan'ı karşı karşıya getirdi.
Rus ve Gürcü askerler sınır bölgelerinde toprak yüzünden şiddetli şekilde çarpışıyorlar.
Rus lider Putin ve Gürcü lider Saakaşvili arasında psikolojik savaş başladı.
Tiflis yönetimi, merkezi devlet hiyerarşisini ve özerk bölge topraklarını elinde tutmak istiyor.
Ruslar ise, Soğuk Savaş sonrası yeni bir toprak daha kaybetmek istemiyor. Moskova, toprak kaybının bedelinin ağır olacağı öngörüsüyle Güney Osetya'nın kendisine bağlanmasına sıcak bakıyor ve Oset yönetimi bu eksende destekliyor.
Görüldüğü gibi; ulusları birbiriyle yaka yakaya getiren, devletleri birbiriyle savaşa sokan faktörlerden en önemlisi toprak.
Devleti devlet yapan en önemli unsur olan toprak için ne savaşlar verildi ve veriliyor...
Zaman ve mekan değişse de, topraksız olunamıyor.
Bağımsızlığı anlamlı kılan toprağa çok iyi sahip çıkmak gerekiyor.
ABD emperyal çıkarları için toprak ve üs kazanmaya devam ediyor, Almanya, Japonya ve Çin gibi gelişmiş ülkeler topraklarını korumak için "Nasıl daha ulusalcı olabiliriz?" in hesabını yapıyor.
Avrupa Birliği bile, dini öğretileri gerekçe göstererek coğrafi topraklarını Doğu'ya doğru kaydırıyor.
Türkiye kendi topraklarının kıymetini bilip, öncelikli politikalarını dış zeminde daha atak bir şekilde yürütmeli.
Bunu yaparken de içte ve dışta cereyan eden olaylar iyi değerlendirilmelidir.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005