20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın ilk yılları, din, devlet, millet, milliyet... gibi toplumun en temel değerleri üzerine politikalarını pirimlendiren Türk siyasetçileri için tam bir samimiyet sınavı oldu. Son olarak bu bağlamda 21-23 Aralık günlerinde İstanbul'da yapılan 9. Türk Dünyası Kurultayı'nın ardından yaşanan siyasi manevra, azl ve atışmalar, sadece Türkiye'nin değil, artık Türk Dünyası'nın da "gerçek sahipleri"ne olan ihtiyacı bir kez daha ortaya koydu.
Kurultay'ın akabinde MHP'de dar alanda kısa paslaşma ve azletmeler yaşandı. Ancak mesele derinlemesine irdelendiğinde, hesap hatalarının sadece Türk dünyasıyla ilgili olmadığı, bilakis bizzat Türkiye'den başlayıp merkezden muhite yatay ve dikey biçimde genişlediği görülür.
Türkiye'de ekonomiden siyasete tüm sahalarda AB, IMF ve ABD hegemonyasına boyun eğen bir politik anlayışın çoğu zaman vagonu, kimi kere de lokomotifi olan bir yapıyı, hangi akl-ı selim sahibi hangi milliyetçilikle, hangi vatanperverlikle bağdaştırabilir? Toplumun hukuk ve adalet düzeni üzerindeki Uluslararası Tahkim'e, ekonomik hayatına çöreklenen IMF'ye, Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Karadeniz, suriçi İstanbul gibi hedef bölgelerin yanısıra tüm milli siyaset alanlarını kuşatan AB ve ABD'ye, milletin dini ve kültürel değerleri üzerinde karabasan gibi duran Vatikan ve sair global misyonerlere göz yuman, onay veren ve yasal düzenlemelerle önlerini açan bir politik çizgiyi kim, hangi milliyetçiliğe sığdırabilir? Ülke kevgire döndü. Artık mızraklar çuvallara sığmıyor.
Siyasi inisiyatifi ile kendi ülkesine bu tabloyu reva gören bir politik yaklaşım, Türk dünyasına yönelik ne derece milli bir duyarlılık sergileyebilir? Dolayısıyla salon milliyetçiliği, ne bağımsız Türkiye için, ne de Türk dünyası için bir gelecek vaad edebilir. Maalesef, itiraz edilse de iç veya dış birtakım odakların "konu mankeni olma"nın ötesine geçemez.
Bu bağlamda "Dün dündür, bugün bugündür" deyip Çin Devlet Başkanı Zemin'e Devlet Nişanı takan Demirel'e Doğu Türkistan'ın "Ton Çapan"ı ve "Doppa"sını giydiren bir tezgahtar olmak ile AB, ABD ve IMF'in şeflerin talimatıyla yasal düzenlemelere gitmede konu mankeni olmak arasında fark yoktur. Bu bağlamda Doğu Türkistan'ın Gökbayrak'ının kimi meşru toplantılarda asılmamasını öngören 23 Aralık 1998 tarihli Başbakanlık Genelgesi'e göz yuman bir orta oyuncu ile, 30 bin masumun öldürülmesini üstlenmiş PKK'nin AB terör listesine alınmamasına tepki koymayan ve gerektiği şekilde rest çekemeyen bir konu mankeni olmak arasında fark yoktur.
Bu bakımdan Türkiye'de ve Türk Dünyası'nda sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nin programında belirtilen bağımsızlık ruhu dipdiri reel dış politikalar şarttır, zaruridir. Bu cümleden olarak sadece aziz vatanımızın değil, Türk Dünyası'nın da teminatı, Bağımsız Türkiye'dir. Bağımsız Türkiye'ye diz çöktürmeye çalışanlar, aynı zamanda geniş Türk dünyası ve inisiyatifini bir anda karanlığa gömmeyi hedeflemektedirler.
Kurultay'ın akabinde MHP'de dar alanda kısa paslaşma ve azletmeler yaşandı. Ancak mesele derinlemesine irdelendiğinde, hesap hatalarının sadece Türk dünyasıyla ilgili olmadığı, bilakis bizzat Türkiye'den başlayıp merkezden muhite yatay ve dikey biçimde genişlediği görülür.
Türkiye'de ekonomiden siyasete tüm sahalarda AB, IMF ve ABD hegemonyasına boyun eğen bir politik anlayışın çoğu zaman vagonu, kimi kere de lokomotifi olan bir yapıyı, hangi akl-ı selim sahibi hangi milliyetçilikle, hangi vatanperverlikle bağdaştırabilir? Toplumun hukuk ve adalet düzeni üzerindeki Uluslararası Tahkim'e, ekonomik hayatına çöreklenen IMF'ye, Kıbrıs, Ege, Güneydoğu, Karadeniz, suriçi İstanbul gibi hedef bölgelerin yanısıra tüm milli siyaset alanlarını kuşatan AB ve ABD'ye, milletin dini ve kültürel değerleri üzerinde karabasan gibi duran Vatikan ve sair global misyonerlere göz yuman, onay veren ve yasal düzenlemelerle önlerini açan bir politik çizgiyi kim, hangi milliyetçiliğe sığdırabilir? Ülke kevgire döndü. Artık mızraklar çuvallara sığmıyor.
Siyasi inisiyatifi ile kendi ülkesine bu tabloyu reva gören bir politik yaklaşım, Türk dünyasına yönelik ne derece milli bir duyarlılık sergileyebilir? Dolayısıyla salon milliyetçiliği, ne bağımsız Türkiye için, ne de Türk dünyası için bir gelecek vaad edebilir. Maalesef, itiraz edilse de iç veya dış birtakım odakların "konu mankeni olma"nın ötesine geçemez.
Bu bağlamda "Dün dündür, bugün bugündür" deyip Çin Devlet Başkanı Zemin'e Devlet Nişanı takan Demirel'e Doğu Türkistan'ın "Ton Çapan"ı ve "Doppa"sını giydiren bir tezgahtar olmak ile AB, ABD ve IMF'in şeflerin talimatıyla yasal düzenlemelere gitmede konu mankeni olmak arasında fark yoktur. Bu bağlamda Doğu Türkistan'ın Gökbayrak'ının kimi meşru toplantılarda asılmamasını öngören 23 Aralık 1998 tarihli Başbakanlık Genelgesi'e göz yuman bir orta oyuncu ile, 30 bin masumun öldürülmesini üstlenmiş PKK'nin AB terör listesine alınmamasına tepki koymayan ve gerektiği şekilde rest çekemeyen bir konu mankeni olmak arasında fark yoktur.
Bu bakımdan Türkiye'de ve Türk Dünyası'nda sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nin programında belirtilen bağımsızlık ruhu dipdiri reel dış politikalar şarttır, zaruridir. Bu cümleden olarak sadece aziz vatanımızın değil, Türk Dünyası'nın da teminatı, Bağımsız Türkiye'dir. Bağımsız Türkiye'ye diz çöktürmeye çalışanlar, aynı zamanda geniş Türk dünyası ve inisiyatifini bir anda karanlığa gömmeyi hedeflemektedirler.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019