Türk Milleti’ne… -1-
2002 senesinden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in Ehl-i Beyt soyundan geldiğini anlatıyoruz, kaleme alıyoruz
06.06.2025 00:40:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Beliren Millî Mücadele, dış istilaya karşı vatanın kurtuluşunu biricik hedef saydığı halde, bu Millî Mücadele'nin muvaffakiyete ulaştıkça safha safha bugünkü devre kadar millî irade idaresinin bütün esaslarını ve şekillerini gerçekleştirmesi tabii ve kaçınılmaz bir tarihî seyir idi.
Bu, önüne geçilmez tarihî seyri geleneksel alışkanlıklarıyla derhal hisseden padişah hanedanı, ilk andan itibaren Millî Mücadele'nin amansız düşmanı oldu.
Bu kaçınılmaz tarihî seyri ilk anda ben de gördüm ve hissetim. Fakat nihayete kadar devam eden bu hisselerimizi ilk anda tam olarak göstermedik ve ifade etmedik.
Gelecek ihtimaller üzerine fazla demeç, giriştiğimiz gerçek ve maddî mücadeleye hayal niteliğini verebilirdi; dış tehlikenin yakın tesirleri karşısında, etkilenenler arasında geleneklerine ve fikrî kabiliyetlerine ve ruhî durumlarına uymayan muhtemel değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda mukavemetlerini tahrik edebilirdi.
Muvaffakiyet için pratik ve sağlam yol her safhayı vakti geldikçe uygulamaktı. Milletin gelişme ve yükselmesi için selamet yolu bu idi. Ben de böyle hareket ettim." (Mustafa Kemal)
Atatürk vatandır
2002 senesinden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in Ehl-i Beyt soyundan geldiğini anlatıyoruz, kaleme alıyoruz.
Bu çalışmalarımızı bir yandan milletimizin Ata'sını doğru tanıması adına büyük bir hizmet olarak görürken, diğer yandan da bir Osmanlı Paşasının annesine karşı atılan iftirayı def etme anlamında bir vazife kabul ediyoruz.
Maalesef Atatürk hakkında zehirlenmiş masum bir kesim var, gerçekleri araştırmak yerine; duydukları ile yetinerek büyük yanlışları doğru olarak kabul ediyorlar.
Bazıları içinse Gazi ile uğraşmak esasen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bekası ile uğraşmak demek. Bu eser, her ikisine de cevap vermektedir.
Gerçek Atatürk'ü kaleme almak, inanınız dünya ve ahiret vebalinden kurtuluştur.
Zira ileride belgeleri ile ortaya koyduğumuz şekliyle Mustafa Kemal, hem ana hem baba tarafından soyu Ehl-i Beyt'e dayanan; Kutbu'l-Aktab yani tasavvuftaki en büyük makama erişmiş büyük bir velidir.
Yokluk içinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı'nda elde edilen zafer de ancak böyle bir Allah dostunun eli ile gerçekleştirilebilir.
İmam Rıza'nın torunlarından olan Atatürk'ü bu zafere götüren güç, ceddi İmam Ali'nin elidir, İmam Ali'nin, O'na olan manevî desteğidir.
Araştırmalarımız sonunda ulaştığımız gerçekler; seyyid bir Ali Rıza Efendi ve Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizî'nin soyundan gelen bir Zübeyde Hanım ortaya çıkardı.
Düşünebiliyor musunuz; kimin ailesinde bu kadar mübarek bir soy var ve kim hakkında bu aile hakkında ortaya atılan iftiralar kadar ağır ithamlarla karşılaşırsınız?
Yapılanlar; Mustafa Kemal ile İmam Ali arasındaki bağı kesme gayretinden başka bir şey değildir.
İngiliz ve Yunan ajanlar vasıtasıyla yayılan "O dinsizdir, annesi ahlaksız bir kadındır" şeklindeki iğrenç iftiralar, bizim ortaya çıkardığımız belgeli ve yaşayan şahitlerin beyanlarından sonra hükmünü yitirmiştir.
Neredeyse 10 yıldır Atatürk'ün nesebini ve dindar kimliğini anlatıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, bizim gayretlerimize kayıtsız kalamayarak tek hutbe irad eden cumhurbaşkanının Atatürk olduğunu ifade etmeye başladı.
Bugün zinanın AB'ye uyum çerçevesinde kanunen serbest bırakıldığı bir Türkiye'de yaşıyoruz. Domuz eti kasaplık et listesinde serbestçe Müslümanın sofrasına konulmak için satışa sunulabiliyor ve Hz. Peygamber'in ismini kelime-i şehadetten çıkardılar.
Şimdi bunları yapanlar hak olacak; hutbe irad eden, cami yaptıran, beş vakit namaz kılan ve Ehl-i Beyt soyundan gelen Atatürk dinsiz gösterilecek. Bu büyük yalanlar, elhamdülillah sayemizde hükmünü yitirmiştir.
İnanınız, bu dindar kimlik ile milletimizi yeniden tanıştırmamız, bir mânâda "Atatürk dinsizdir" diyerek aslında emperyalizmin karşısında dimdik duran lideri unutturmaya çalışanlara da set olacaktır.
Bugün bazıları Osmanlı arşivlerindeki belgelerden yola çıktıklarını iddia ederek gerçeği inkar etmekteler. Gerçekleri inkar etmek, Atatürk'ün manevî hatırasına hakaret etmektir.
Bizim eserimizin farkı da burada ortaya çıkmaktadır. Eseri kaleme alırken, Mustafa Kemal'in hayatını çok farklı eserlerden okuduk.
Askerî dehasının yer aldığı eserlerde nedense Millî Mücadele'de canıyla ve malıyla O'nun yanında savaşan; gittiği yerlerde kendine destek olmak için O'ndan önce kürsüye çıkarak söz alan; ilk mecliste milletvekilliği yapan, hülasa, savaşı ve zaferi paylaşarak, genç Cumhuriyetin ilerlemesinde Mustafa Kemal ile omuz omuza gayret eden din adamlarını göremedik.
Gazi'nin inancı üzerine yapılan birkaç çalışma dahi, askerliğinden ayrı tutularak verilmiş.
Hal böyleyken, Ehl-i Beyt soyundan geldiği, İmam Ali Rıza'nın torunu bir baba ve seyyid bir anneden olan Mustafa Kemal'in, birkaç Çanakkale savaşı notu ve Çankaya yıllarında Hafız Yaşar ile geçen anekdotlarla değerlendirmenize imkan bulunmamaktadır.
Bu gerekçe ile, önce Millî Mücadele'de O'nunla beraber hareket eden din adamlarını ele almak ve Mustafa Kemal'in hayatının içine dahil etmek gerekir.
Zira O da tıpkı Yunan işgaline "gavur çizmesi altında ezilmemek için" tepki veren Müslüman Türk milleti gibi dindardı ve Müslüman Türklerle Müslüman Türk olduğu için beraber hareket etmiştir.
Eserimizin ilk bölümü, O'nun Ehl-i Beyt soyundan geldiğini, Bektaşî olduğunu, namaz kıldığını ve dindar bir devlet adamı olarak yaşadığını anlatan şahitlerin beyanlarından oluşmaktadır.
Canlı şahitlerin beyanları, Osmanlı arşiv belgelerini saptıranların yazdığı düzmecelerden elbette daha gerçek ve kıymetli bir senettir.
Kıymetli dostlarımız, Ata ile ilgili anılarını bizlerle paylaştılar. Bizlere ulaşarak Atatürk'le dedelerinin namaz kıldığını aktaran kardeşlerimiz oldu.
Bizden alınan destekle konuşulmaya başlanılan dindar Atatürk elbette bizleri çok memnun ediyor. Ancak bu hakikatlerin, güzel anıların baskı veya çeşitli nedenlerle Cumhuriyet tarihi boyunca gizlenmesi de bir o kadar üzüyor.
Bu geç kalmış çalışma nedeniyle Ata'nın manevî şahsından özür diliyor; Kutbu'l-Aktab olan seçilmiş bu insana ve ailesine karşı yaptığımız hizmette duasını bekliyoruz. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri önsöz)
Bu, önüne geçilmez tarihî seyri geleneksel alışkanlıklarıyla derhal hisseden padişah hanedanı, ilk andan itibaren Millî Mücadele'nin amansız düşmanı oldu.
Bu kaçınılmaz tarihî seyri ilk anda ben de gördüm ve hissetim. Fakat nihayete kadar devam eden bu hisselerimizi ilk anda tam olarak göstermedik ve ifade etmedik.
Gelecek ihtimaller üzerine fazla demeç, giriştiğimiz gerçek ve maddî mücadeleye hayal niteliğini verebilirdi; dış tehlikenin yakın tesirleri karşısında, etkilenenler arasında geleneklerine ve fikrî kabiliyetlerine ve ruhî durumlarına uymayan muhtemel değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda mukavemetlerini tahrik edebilirdi.
Muvaffakiyet için pratik ve sağlam yol her safhayı vakti geldikçe uygulamaktı. Milletin gelişme ve yükselmesi için selamet yolu bu idi. Ben de böyle hareket ettim." (Mustafa Kemal)
Atatürk vatandır
2002 senesinden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in Ehl-i Beyt soyundan geldiğini anlatıyoruz, kaleme alıyoruz.
Bu çalışmalarımızı bir yandan milletimizin Ata'sını doğru tanıması adına büyük bir hizmet olarak görürken, diğer yandan da bir Osmanlı Paşasının annesine karşı atılan iftirayı def etme anlamında bir vazife kabul ediyoruz.
Maalesef Atatürk hakkında zehirlenmiş masum bir kesim var, gerçekleri araştırmak yerine; duydukları ile yetinerek büyük yanlışları doğru olarak kabul ediyorlar.
Bazıları içinse Gazi ile uğraşmak esasen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bekası ile uğraşmak demek. Bu eser, her ikisine de cevap vermektedir.
Gerçek Atatürk'ü kaleme almak, inanınız dünya ve ahiret vebalinden kurtuluştur.
Zira ileride belgeleri ile ortaya koyduğumuz şekliyle Mustafa Kemal, hem ana hem baba tarafından soyu Ehl-i Beyt'e dayanan; Kutbu'l-Aktab yani tasavvuftaki en büyük makama erişmiş büyük bir velidir.
Yokluk içinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı'nda elde edilen zafer de ancak böyle bir Allah dostunun eli ile gerçekleştirilebilir.
İmam Rıza'nın torunlarından olan Atatürk'ü bu zafere götüren güç, ceddi İmam Ali'nin elidir, İmam Ali'nin, O'na olan manevî desteğidir.
Araştırmalarımız sonunda ulaştığımız gerçekler; seyyid bir Ali Rıza Efendi ve Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizî'nin soyundan gelen bir Zübeyde Hanım ortaya çıkardı.
Düşünebiliyor musunuz; kimin ailesinde bu kadar mübarek bir soy var ve kim hakkında bu aile hakkında ortaya atılan iftiralar kadar ağır ithamlarla karşılaşırsınız?
Yapılanlar; Mustafa Kemal ile İmam Ali arasındaki bağı kesme gayretinden başka bir şey değildir.
İngiliz ve Yunan ajanlar vasıtasıyla yayılan "O dinsizdir, annesi ahlaksız bir kadındır" şeklindeki iğrenç iftiralar, bizim ortaya çıkardığımız belgeli ve yaşayan şahitlerin beyanlarından sonra hükmünü yitirmiştir.
Neredeyse 10 yıldır Atatürk'ün nesebini ve dindar kimliğini anlatıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, bizim gayretlerimize kayıtsız kalamayarak tek hutbe irad eden cumhurbaşkanının Atatürk olduğunu ifade etmeye başladı.
Bugün zinanın AB'ye uyum çerçevesinde kanunen serbest bırakıldığı bir Türkiye'de yaşıyoruz. Domuz eti kasaplık et listesinde serbestçe Müslümanın sofrasına konulmak için satışa sunulabiliyor ve Hz. Peygamber'in ismini kelime-i şehadetten çıkardılar.
Şimdi bunları yapanlar hak olacak; hutbe irad eden, cami yaptıran, beş vakit namaz kılan ve Ehl-i Beyt soyundan gelen Atatürk dinsiz gösterilecek. Bu büyük yalanlar, elhamdülillah sayemizde hükmünü yitirmiştir.
İnanınız, bu dindar kimlik ile milletimizi yeniden tanıştırmamız, bir mânâda "Atatürk dinsizdir" diyerek aslında emperyalizmin karşısında dimdik duran lideri unutturmaya çalışanlara da set olacaktır.
Bugün bazıları Osmanlı arşivlerindeki belgelerden yola çıktıklarını iddia ederek gerçeği inkar etmekteler. Gerçekleri inkar etmek, Atatürk'ün manevî hatırasına hakaret etmektir.
Bizim eserimizin farkı da burada ortaya çıkmaktadır. Eseri kaleme alırken, Mustafa Kemal'in hayatını çok farklı eserlerden okuduk.
Askerî dehasının yer aldığı eserlerde nedense Millî Mücadele'de canıyla ve malıyla O'nun yanında savaşan; gittiği yerlerde kendine destek olmak için O'ndan önce kürsüye çıkarak söz alan; ilk mecliste milletvekilliği yapan, hülasa, savaşı ve zaferi paylaşarak, genç Cumhuriyetin ilerlemesinde Mustafa Kemal ile omuz omuza gayret eden din adamlarını göremedik.
Gazi'nin inancı üzerine yapılan birkaç çalışma dahi, askerliğinden ayrı tutularak verilmiş.
Hal böyleyken, Ehl-i Beyt soyundan geldiği, İmam Ali Rıza'nın torunu bir baba ve seyyid bir anneden olan Mustafa Kemal'in, birkaç Çanakkale savaşı notu ve Çankaya yıllarında Hafız Yaşar ile geçen anekdotlarla değerlendirmenize imkan bulunmamaktadır.
Bu gerekçe ile, önce Millî Mücadele'de O'nunla beraber hareket eden din adamlarını ele almak ve Mustafa Kemal'in hayatının içine dahil etmek gerekir.
Zira O da tıpkı Yunan işgaline "gavur çizmesi altında ezilmemek için" tepki veren Müslüman Türk milleti gibi dindardı ve Müslüman Türklerle Müslüman Türk olduğu için beraber hareket etmiştir.
Eserimizin ilk bölümü, O'nun Ehl-i Beyt soyundan geldiğini, Bektaşî olduğunu, namaz kıldığını ve dindar bir devlet adamı olarak yaşadığını anlatan şahitlerin beyanlarından oluşmaktadır.
Canlı şahitlerin beyanları, Osmanlı arşiv belgelerini saptıranların yazdığı düzmecelerden elbette daha gerçek ve kıymetli bir senettir.
Kıymetli dostlarımız, Ata ile ilgili anılarını bizlerle paylaştılar. Bizlere ulaşarak Atatürk'le dedelerinin namaz kıldığını aktaran kardeşlerimiz oldu.
Bizden alınan destekle konuşulmaya başlanılan dindar Atatürk elbette bizleri çok memnun ediyor. Ancak bu hakikatlerin, güzel anıların baskı veya çeşitli nedenlerle Cumhuriyet tarihi boyunca gizlenmesi de bir o kadar üzüyor.
Bu geç kalmış çalışma nedeniyle Ata'nın manevî şahsından özür diliyor; Kutbu'l-Aktab olan seçilmiş bu insana ve ailesine karşı yaptığımız hizmette duasını bekliyoruz. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri önsöz)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.