Türk’ün zihniyet ve bilincinin iğdiş edilmesi

Türk milletinin millî ve dinî kültürel genetiği son derece modern propaganda yöntemleriyle iğdiş ediliyor. Dışardan emperyalist Batı dünyası, içerden onların gönüllü sözcüsü ve acentası olan çevreler, sinsi ve şeytanî projelerle Türk milletini mankurtlaştırarak kendine yabancılaştırma, kendilik bilincini yok ederek sersemletme ve şaşkın bir sürüye dönüştürme çalışmalarına ara vermeden devam ediyorlar.
Bu konuda dinsiz ve milliyetsiz kozmopolit liberal çevreler, Türk düşmanı etnik ırkçı çevreler ve milliyetsiz İslamcı çevreler ittifak halinde kendilerine göre değişik alanlarda Türk’ü mankurtlaştırmaya çalışıyorlar. Bunlara kısaca bakalım:
Mesela bu üç kesim, son günlerde yazarı, çizeri, siyasetçisiyle ağız birliği etmişçesine emperyalizmin maşası, Türk milletinin katili, cani, vahşi bir eşkiyabaşını masum göstermeye çalışıyor, “Müslüman çocuktu”, “namaz kılıyordu”, “Nurcu olacaktı” gibi yumuşatma, hazmettirme, benimsetme, sevdirme, cilalama, parlatma operasyonları düzenliyorlar. Öbür taraftan aynı çevreler, son Haçlı saldırılarına karşı şanlı bir Kuva-yı Milliye cihadıyla bu vatanın bizim için tekrar yurt edinilmesi için hayatını ortaya koymuş Türk beyi Mustafa Kemal Atatürk’ü, “dinsizdi”, “içki içerdi”, “şu kanunu İsviçre’den, bu kanunu İtalya’dan aldı” diye yerin dibine batırarak Atatürk düşmanlığını âdeta din haline getirdiler. Atatürk, Batıdan kanun aldıysa kendi bağımsız iradesiyle aldı. Ama onu suçlayanlar, çıkardıkları hemen hemen bütün kanunları Avrupa Birliği dayatmasıyla çıkardılar.
Bir tarafta milletinin istiklali için hayatı boyunca insanüstü bir fedakârlık ortaya koymuş soylu Türk hakanı Atatürk, Türk’ün gözünde itibarsızlaştırılıyor, değersizleştirilip kâfir ilan ediliyor. Ama öbür tarafta Türk milletini yok etmeyi, Türk’ten “öc almayı” hayatının amacı haline getirmiş Haçlı-Siyon tetikçisi bir adi katili Türk’e sevdirmek, şirin göstermek için bin türlü tezgâh düzenleniyor. Ayrıca sadece görevini yapan, vatanı ve milleti koruyan Türk subayı ve askeri işkenceci, suçlu olarak takdim edilirken, PKK vahşileri “dağda piknik yapan çocuklar”, “gitar çalan iyi çocuklar”, “kandırılmış masum çocuklar” olarak takdim ediliyor. Böylelikle Türk milleti, kendi menfaatlerini savunan Türk subayına düşman, ama öbür taraftan kendi katili olan eşkıya sürüsüne dost yapılmak isteniyor. Bir millet işte böyle mankurtlaştırılıyor.
Bir taraftan Doğu Türkistan Türklüğünün liderlerinden Rabia Kadir ve Güney Azerbaycan Türklüğünün liderlerinden Dr. Mahmut Ali Çöhreganlı, Türkiye’ye terörist diye sokulmuyor. Ama öbür taraftan Türk askerini, polisini, sivil vatandaşını katleden PKK eşkiyalarını barındıran, besleyen, koruyan, silahlandıran Barzanî Türkiye’ye saygın bir devlet başkanı sıfatıyla davet edilip, parti kongrelerinde Türk halkına “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırttırılıyor. Türk, kendi kanından olan Türk kardeşlerini ülkesine sokmuyor, ama düşmanını bağrına basıyor ve düşmanıyla gurur duyuyor. Türk milleti işte böyle mankurtlaştırılıyor ve Türk milletine işte böyle cellâdının bıçağı yalattırılıyor.
Bir taraftan Türk milletinin işgal edilmiş vatanını, canını ortaya koyarak kurtarmış, bağımsız millî bir devlet kuruvermiş Türk hakanı Atatürk, Türk milletine düşman, kâfir, dinsiz, din düşmanı olarak belletiliyor, ama öbür taraftan milyonlarca müslümanın kanına girmiş, İslam dünyasını işgal altında tutan, İslam dünyasını bütün kaynaklarını yağmalayan, İsrail’i koruyup kollayan, Türkiye’yi de karım karım karıştıran Amerika başkanı Obama’ya aşk mektupları yazılıyor, hayatı ve başkanlığı çok başarılı görülüp örnek alınıyor. Bu, bir kısım Türk vatandaşının mankurtlaştırıldığının resmidir.
Bir taraftan Türk çocuklarına Amerikan menfaatleri için Amerika’nın mazlum dünyayı sömürüp yağmalaması için savaşan Rambo’nun saçma sapan maceraları, bilgisayar oyunlarıyla şişirilen kahramanlıkları yüceltilip âdeta ideal bir kahraman örneği olarak sunuluyor. Ama öbür taraftan öz be öz Türk olan, Türk tarihinin, Türk askerinin kahramanlıklarını canlandıran Cüneyt Arkın alaya alınarak, gülünerek, küçümsenerek değersizleştiriliyor. Türk milleti işte böyle mankurtlaştırılıyor.
Bir taraftan Türk icadı olup, sağlıklı bir besin olan millî içeceğimiz ayran küçümsenip itibar edilmiyor, öbür taraftan hiçbir besin değeri olmayan, üstüne üstlük sağlığa da zararlı olan kola, hayatımızın her tarafında yerini alıyor. İşte Türk milleti böyle mankurtlaştırılıyor.
28 Aralık 2011 akşamı Irak'tan Türkiye'ye mazot ve sigara getirmek için Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında PKK'nın kullandığı yolu kullanan 34 kaçakçının PKK’lı sanılarak vurulmasını hem Avrupa Birliği, hem içerdeki yandaşları “yargısız infaz”, “toplu katliam”, “felaket” gibi ifadelerle yayıyorlar.
Aynı Avrupa Birliği ve onların sözcüsü olan içerdeki odaklar, PKK’nın 24 Mayıs 1993 günü Bingöl-Elazığ karayolunu keserek otobüsten indirdikleri 33 vatan evladını gündüz gözüyle göz göre göre kurşuna dizmelerini görmüyorlar, göstermiyorlar, anmıyorlar, gösterilerle, filmlerle dünyaya ilan etmiyorlar. Basın yayın organları, sefil toplum kuruluşları, siyasi partiler, onlar bunlar, yaptıkları yayın ve propagandalarla Türk milletine Uludere olayını katliam olarak belletiyorlar, ama PKK’nın cinayetlerini unutturuyorlar. İşte Türk’ü mankurtlaştırma oyunu budur.
Kurban bayramında evinde koç kesip, eşiyle dostuyla bayram kutlayan Hristiyan yoktur. Ama yılbaşında ailecek hindi kesip kutlayan Müslüman çoktur. Müslümanın mankurtlaştırılması budur işte.
Türk çocuklarına kendi canından, kanından, soyundan sopundan, kültüründen gelen Dede Korkut öğretilmez, ama Hristiyan toplumların babası Noel Baba, hediye getirecek bir melek baba olarak öğretilir. İşte Türk’ü mankurtlaştırma denilen şey tam da budur.
Türk’ün mankurt sefaletinden bozkurt asaletine uyanmasını bekliyoruz.