"Duyanlara duymayanlara,
Soranlara sormayanlara;
Ben onu çok seviyorum
Seviyorum seviyorum..."
(Halil Sezai)
Hey! Türkler!
Hey! Türk gibiler!
Hey! "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyenler!
Hey! Türk geçinenler!
Hey! Türkçülükten geçinenler!
Hey Türk Milleti!
Sözüm sana, sözüm size, hepinize!
Ben bir Türk'üm.
"Elhamdülillah Türk'üm" derken enaniyet yapmıyorum hâşâ ama beni Türk yaratan Allah'ıma, Çalab'ıma, Hüda'ma hamd ediyorum.
Türk yaratıldığım için Türk'çe yaşıyor, Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyorum şükürler olsun...
Başka dil bilmiyorum; artist olmadığım için de gibi yapamıyorum, rol kesemiyorum...
Beni dinleyin!
Beni işitin!
Sadece işitmekle kalmayıp, beni duyun!
Ve beni işittiğinizi biliyorum ama duyduğunuzu bana hissettirin!
Çünkü biliyorum ki; dünyanın her yerinde Ezan okunur, çan çalınır! Ezan'ın kim için okunduğu, çanın kim için çaldığı duyanların sese mukabelesinden belli olur.
Beni duyduğunuzu bana hissettirin çünkü galiba ses tellerim sürekli haykırmaktan tahriş oldu ve galiba sesim kısılıyor!
Kısıla kısıla sesim kesilir veya sonunda ben de susarsam; sizin adınıza sizin hasımlarınızla düşmanlarınızla ve hatta sizin kendinizle uğraşan kimseyi bulamazsınız!
Ben susarsam, sessiz kalırsınız biliyor musunuz?
Ben de susarsam seksen milyon nüfuslu "Ölü Diriler" olursunuz!
Var olursunuz, var olmayı sürdürürsünüz ama varlığınızın ne içinde olduğunuz güruh, ne siz, ne de hiç kimse farkında olmaz!
Varlığı hissedilemeyenin varlığından söz edilebilir mi?
Biliyorum yıllardır Müezzinleri işittiğiniz gibi, beni de işittiniz!
Kale almadınız, yok saydınız, olabilir!
Beğler!
Bilinir ki yağsız kapı gıcırdar ve asap bozucu bir ses çıkarır!
Ama eğer o yağsız kapı gıcırdamazsa yabanın/yabancının kapınızı açtığını fark edemezsiniz!
Açılıp kapanmayan kapı, kapı değildir; ahşaptan, demirden, alüminyum veya her hangi bir başka materyalden yapılmış duvardır!
Açılıp kapanmayan kapıdan ne girebilir, ne de çıkabilirsiniz!
Farkında değil misiniz ki ben; sizden size açılan bir kapıyım!
Gıcırdıyorum doğrudur!
Sesimle asabınızı bozduğumu da biliyorum ama biliyorum ki ben yaşadığım için henüz sizi imha edemediler Vallahi!
Ve biliyorum ki kalabalıklar, yalnız kalmaktan korkanlardan oluşur ve kalabalıklar; her sesten, herkesten, her şeyden korkarlar!
Korkup paniklerlerse kendi kendilerini ezer öldürürler!
Kalabalıkların, sürülerin kurda saldırdığı asla görülmüş ve duyulmuş bir hal değildir!
Kalabalıkların, sürülerin bana niye saldırmadığını ve asla saldıramayacağını biliyorum!
Ama yoruldum Millet!
Sizi ayıktırmak için, size bağırmaktan yoruldum!
Sesim düşüyor gittikçe!
Sesim düştükçe daha fazla bağırıyorum ve daha fazla bağırdıkça sesim hızla düşüyor!
Öfkeden kusmak üzereyim!
Kusabilir ve nezaketen kusmuğumu saklayabilirim ama susmak üzereyim!
Suskunluğumu belki siz fark edemezsiniz ama varlığımdan dolayı size saldıramayan kalabalıktan saklayamam!
Size saldırırlar!
Sarhoşsunuz zaten, bir türlü ayıkmadınız ve size kimin ne yaptığını bile anlayamadan yok olursunuz!
Endişemi anlatabildim mi?
Beni işittiğinizi biliyorum ama beni duy?du?nuz?muuuu?
"Türk Oğuz Beğleri!
Sözlerimi dinleyin.
Küçük kardeşim, çocuklarım, kabilem, milletim, güneyde yüce beğler, kuzeyde büyük beğler, Türk milleti bu sözümü iyi dinleyin...
Bilmediği için kendini doyuran kağanına hür ve müstakil güzel iline yanılaraka kendisi kötülük getirdi.. Doğuya ve batıya giden gitti..
Vardığın yerde olan şu idi; kanın su gibi aktı, kemiğin dağ gibi yattı, bay olan erkek çocuğun kul oldu, kız çocuğun cariye oldu...
Türk Milleti! Nadim ol, kendine dön" diye bin dört yüz yıl önceden haykıran Bilge Kağan ve Kül Tigin Kardaşları da duymamıştınız değil mi?
Haliniz ortada!
Bugüne kadar beni duymadıysanız duyun!
Duymayanlara da söyleyin ki, bu gidişle sonunuz iyi değil...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Soranlara sormayanlara;
Ben onu çok seviyorum
Seviyorum seviyorum..."
(Halil Sezai)
Hey! Türkler!
Hey! Türk gibiler!
Hey! "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyenler!
Hey! Türk geçinenler!
Hey! Türkçülükten geçinenler!
Hey Türk Milleti!
Sözüm sana, sözüm size, hepinize!
Ben bir Türk'üm.
"Elhamdülillah Türk'üm" derken enaniyet yapmıyorum hâşâ ama beni Türk yaratan Allah'ıma, Çalab'ıma, Hüda'ma hamd ediyorum.
Türk yaratıldığım için Türk'çe yaşıyor, Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyorum şükürler olsun...
Başka dil bilmiyorum; artist olmadığım için de gibi yapamıyorum, rol kesemiyorum...
Beni dinleyin!
Beni işitin!
Sadece işitmekle kalmayıp, beni duyun!
Ve beni işittiğinizi biliyorum ama duyduğunuzu bana hissettirin!
Çünkü biliyorum ki; dünyanın her yerinde Ezan okunur, çan çalınır! Ezan'ın kim için okunduğu, çanın kim için çaldığı duyanların sese mukabelesinden belli olur.
Beni duyduğunuzu bana hissettirin çünkü galiba ses tellerim sürekli haykırmaktan tahriş oldu ve galiba sesim kısılıyor!
Kısıla kısıla sesim kesilir veya sonunda ben de susarsam; sizin adınıza sizin hasımlarınızla düşmanlarınızla ve hatta sizin kendinizle uğraşan kimseyi bulamazsınız!
Ben susarsam, sessiz kalırsınız biliyor musunuz?
Ben de susarsam seksen milyon nüfuslu "Ölü Diriler" olursunuz!
Var olursunuz, var olmayı sürdürürsünüz ama varlığınızın ne içinde olduğunuz güruh, ne siz, ne de hiç kimse farkında olmaz!
Varlığı hissedilemeyenin varlığından söz edilebilir mi?
Biliyorum yıllardır Müezzinleri işittiğiniz gibi, beni de işittiniz!
Kale almadınız, yok saydınız, olabilir!
Beğler!
Bilinir ki yağsız kapı gıcırdar ve asap bozucu bir ses çıkarır!
Ama eğer o yağsız kapı gıcırdamazsa yabanın/yabancının kapınızı açtığını fark edemezsiniz!
Açılıp kapanmayan kapı, kapı değildir; ahşaptan, demirden, alüminyum veya her hangi bir başka materyalden yapılmış duvardır!
Açılıp kapanmayan kapıdan ne girebilir, ne de çıkabilirsiniz!
Farkında değil misiniz ki ben; sizden size açılan bir kapıyım!
Gıcırdıyorum doğrudur!
Sesimle asabınızı bozduğumu da biliyorum ama biliyorum ki ben yaşadığım için henüz sizi imha edemediler Vallahi!
Ve biliyorum ki kalabalıklar, yalnız kalmaktan korkanlardan oluşur ve kalabalıklar; her sesten, herkesten, her şeyden korkarlar!
Korkup paniklerlerse kendi kendilerini ezer öldürürler!
Kalabalıkların, sürülerin kurda saldırdığı asla görülmüş ve duyulmuş bir hal değildir!
Kalabalıkların, sürülerin bana niye saldırmadığını ve asla saldıramayacağını biliyorum!
Ama yoruldum Millet!
Sizi ayıktırmak için, size bağırmaktan yoruldum!
Sesim düşüyor gittikçe!
Sesim düştükçe daha fazla bağırıyorum ve daha fazla bağırdıkça sesim hızla düşüyor!
Öfkeden kusmak üzereyim!
Kusabilir ve nezaketen kusmuğumu saklayabilirim ama susmak üzereyim!
Suskunluğumu belki siz fark edemezsiniz ama varlığımdan dolayı size saldıramayan kalabalıktan saklayamam!
Size saldırırlar!
Sarhoşsunuz zaten, bir türlü ayıkmadınız ve size kimin ne yaptığını bile anlayamadan yok olursunuz!
Endişemi anlatabildim mi?
Beni işittiğinizi biliyorum ama beni duy?du?nuz?muuuu?
"Türk Oğuz Beğleri!
Sözlerimi dinleyin.
Küçük kardeşim, çocuklarım, kabilem, milletim, güneyde yüce beğler, kuzeyde büyük beğler, Türk milleti bu sözümü iyi dinleyin...
Bilmediği için kendini doyuran kağanına hür ve müstakil güzel iline yanılaraka kendisi kötülük getirdi.. Doğuya ve batıya giden gitti..
Vardığın yerde olan şu idi; kanın su gibi aktı, kemiğin dağ gibi yattı, bay olan erkek çocuğun kul oldu, kız çocuğun cariye oldu...
Türk Milleti! Nadim ol, kendine dön" diye bin dört yüz yıl önceden haykıran Bilge Kağan ve Kül Tigin Kardaşları da duymamıştınız değil mi?
Haliniz ortada!
Bugüne kadar beni duymadıysanız duyun!
Duymayanlara da söyleyin ki, bu gidişle sonunuz iyi değil...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017