Ben Başbakan R. T. Erdoğan'dan, özel danışmanı Cüneyt Zapsu'ya ilişkin ciddi bir açıklama, köklü bir tavır bekliyorum.Hala bekliyorum... Milletimiz de bekliyor.Çünkü Zapsu'nun Amerika'nın derin lobilerinde yaptığı pazarlık ve pazarlama türü öyle hazmedilecek türden değil.Zapsu'nun, Erdoğan için "Lütfen şunu yapmaya çalışın... Sömürmek, kötü bir kelime; ama kullanmak... Bu adamdan yararlanın... Bence onu devirmeye çalışmak, delikten aşağı süpürmek yerine onu kullanın..." şeklinde Amerikalılara yaptığı teklif hususunda artık tartışmaya mahal yok.Erdoğan, bu "marketing türü"nü hazmediyor olamaz.Türk Milleti'nin Başbakan'ı pozisyonunda iken bu kadar ayan-beyan bir "kullanın" teklifi karşısında Erdoğan suskun kalamaz.Millet, bu suskunluğu kabul etmez.Hatta Erdoğan veya AKP kurmaylarından herhangi birinin, yanlış anlaşılma olmuş, dil sürçmesi olmuş, kavram kargaşası olmuş türünden bir mazeretle toplumun karşısına çıkması da, bu "pazarlama yöntemi"ni temize çıkartmaz.Diyeceksiniz ki, özel danışman Zapsu, Erdoğan'dan habersiz mi Amerika'nın derin lobileriyle görüşüyor?Diyeceksiniz ki, özel danışman Zapsu, Erdoğan'ın bilgisi olmadan Amerika'nın derin lobilerinde kendi kafasından estiği gibi mi "bu adamı kullanın..." diye gürlüyor?O tarafı kurcalamam; işin o yanı, Erdoğan ile Zapsu arasındaki olan bir mesele...Ama şayet Erdoğan, Zapsu'nun Erdoğan'a ilişkin "marketing türü" hususunda sessiz kalmaya devam ederse, işte asıl problem orada demektir. Erdoğan sessiz kalamaya devam ederse, o zaman, Erdoğan, Zapsu'ya Amerika'nın derin lobilerinde kendisini "vuku bulduğu" gibi sunmasını istemiştir, anlamı çıkar ki; değil ben, hiçbir Türk evladı bunu hazmedemez. Hazmetmek bir yana, Erdoğan'ın Türk Milleti'nin iradesinin temsil edildiği koltuğu terk etmesi gerekir.Erdoğan için iki yol var; ya suskunluğunu bozacak, ya da koltuğu milli iradenin sahibine iade edecek.Milletimiz, Erdoğan'dan bunu bekliyor.Zapsu'nun Amerika'nın derin lobilerinden verdiği diğer bir sinyali de atlamamak gerekir. O da şudur; önümüzdeki seçim, Amerika'nın veya Avrupa'nın "kullanmak üzere anlaştıkları" politikacılar ile "milletinden gayrı hiç kimseye hizmetkâr olmayan ve asla ecnebi hizmetkârı olmayacak" karakterde siyasetçiler arasında geçecektir.Türkiye artık ecnebilerin "kullandığı" veya kullanmak üzere "son kullanma tarihlerini uzattığı" kuklalar sahnesine dönüştü.AB kullanıyor, ABD kullanıyor, IMF kullanıyor.Kullanılan politikacı çok, kullanılan hoca efendi çok, kullanılan bürokrat çok, kullanılan aydın çok, kullanılan köşe yazarı çok...Kimisi Amerika'nın kucağında, kimisi AB ocağında... Kimisi yürekten, kimisi göbekten, kimisi cepten bağlı AB ve ABD'ye.Olan ise millete oluyor, devlete oluyor, medeniyete oluyor.Bu bağlamda Türkiye'nin önümüzdeki süreci "bağımsızlık" süreci olacaktır.Sanki avucumuzun içinde gibi, küçüldükçe küçülen Dünyamız ve tabii ki bölgemiz üzerinde, küresel iştahlar ve küresel iştahlılar, arttıkça artıyor. Dolayısıyla hasılatı az zayiatla ve kısa zamanda elde etmek isteyen AB, ABD, IMF, İsrail, Rusya, Çin... vs. keyfiyetli ve çok sayıda yerel elemanlar kullanıyorlar.Bundan 10-15 sene önce bölgemizde, "ekmek aslanın ağzında" idi; şimdi adeta "aslanın midesinde". Önümüzdeki Türkiye süreci, zorlu bağımsızlık süreci olacaktır. Bugüne kadar AB, ABD veya bir başkasının taşeronu olmayanların veya "bizi yine kullanın" diye ecnebi lobilerinde pazarlanmayanların süreci olacaktır.Milletimiz, bugüne kadar AB'ye, ABD'ye, IMF'ye, İsrail'e, Vatikan'a veya bir başka global lobiye az veya çok taşeronluk yapmış, onların su yoluna gitmiş, onların aklıyla iş görmüş dolayısıyla milli bir çözümü olmamış ne kadar politikacı varsa; hepsini elinin tersiyle itmek durumundadır... İster milliyetçi kılığında, ister muhafazakar postunda, ister Atatürkçü-halkçı kisvesinde olsun, sicilinde "şu veya bu ecnebinin aklıyla politika yapmış" kaydı varsa; milletimiz, demokratik şamarını yapıştırmalıdır.Aksi halde adı-sanı bizden, ama Amerika veya Avrupa lobilerinde "kullanılmak üzere misyon üstlenmiş" insanların ceremesini, devleti kaybederek, milleti darmadağın ederek, 30 bin insanın canına kastetmiş Apo'yu çok yıldızlı adada besleyerek, borç batağında battıkça batarak, teröre sürüklenerek öderiz. Millet-devlet el birlik halde, bu kuklaları "delikten aşağı süpürmek" zorundayız."Konumuzla alakası yok" ama son olarak on puanlık bir uzmanlık sorusu; Saddam Hüseyin'i Amerika'nın derin lobilerinde "bu adamı kullanın..." diye pazarlayan hangi yardımcısıydı, Saddam ve o yardımcısı şimdi hangi kodesteler?! Yarın da, güya siyasetten Allah'a sığınan diyalogcu nurcuların "Amerikancı ve AB'ci politikanın merkezi"nde nasıl taşeron olarak debelendiklerine değinelim dilerseniz.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019