Bataklık; daha çok göl kıyılarında, akıntısı yeterli olmayan düz ovalarda görülen, belli bir çanağı olmayan durgun, sığ, üzeri yoğun sazlarla kaplı su birikintisi ve bu durumda sularla, sazlarla örtülü toprak parçası.
Yani bataklık, doğanın tabii bir hali?
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü, ülkeyi idare edenlerin oluşturduğu bataklığa benzetmek bence eksik bir tanımlama.
Türkiye'nin içine düştüğü ahlaki çöküntüyü, siyasilerin oluşturduğu lağım çukuruna benzetmek bana göre daha doğru.
Aslında yıllardır Türkiye'nin kanayan bir yarası olan, insanların feryadı figan ettiği fakat hükümet tarafından daha yeni yeni konuşulmaya başlanan 'çocuk istismarı' meselesini, Türkiye'nin içine düştüğü lağım çukurundan başka nasıl izah edebiliriz ki!
Ülkemizde son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı.
Çocuk istismar vakaları son 10 yılda 300 bini geçti.
Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3'üncü sırada. Her 6 erkek çocuktan 1'i cinsel istismara uğruyor. Uğrayanların yüzde 70'i 18 yaş altı. 11 yaşından küçüklerin oranı, yüzde 70.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, çocukların cinsel istismarı ile ilgili açılan dava sayısı 2005 yılında 5 bin 730 iken, bu rakam 2015 yılında 16 bin 957'ye çıktı.
Uluslararası kuruluşların raporları, çocuk istismarındaki artışı da açık bir biçimde ortaya koyuyor. 1990 yılında kurulan uluslararası Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü kuruluşu ECPAT'ın raporuna göre Türkiye'de çocuklar, cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor.
* * *
Hiç kimse kusura bakmasın; "İslam gelecek zulüm bitecek" iddiasıyla yola çıkanlar, ülkeyi sapıkların kol gezdiği bir meydana çevirdi.
Asıl sapıklık zaten "İslam gelecek zulüm bitecek" fikrini taşımak ve bu sapık fikri insanlara aşılamaktı. Çünkü İslam, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte en mükemmel bir şekilde gelmişti. Mesele, İslam'ın gelmesi değil, Hz. Muhammed'in getirdiği İslam'ı yaşayıp yaşamamaktı.
İslam'ı getirmek gibi sapık bir fikre sahip olan kişiler Türkiye'yi sadece çocuk istismarının rekor kırdığı bir ülkeye çevirmekle kalmadı. Uyuşturucu kullanımında da Türkiye rekorlar kırdı. Uyuşturucu kullanım yaşı, bu arkadaşların iktidara gelmesiyle birlikte 10'a düştü.
Fuhuş konusunda da ülkemiz, bu arkadaşların gelmesinden sonra hatırı sayılır bir rekora ulaştı. 2-3 bin lira için silahlı soygunların yaşandığı, dolandırıcıların kol gezdiği bir ülke haline dönüştük.
Domuz etinin serbest bırakılması yine İslam'ı getirme iddiasında bulunanların bir icraatı olarak karşımıza çıktı. Bunun bedelini ise Türkiye bugün, sığır eti ithal ederek ödüyor. Domuz etinin ithaline izin verilince, ülkemizin tertemiz helal hayvanları yok oldu gitti. Domuz etine alışık olmayan bünyeler de en sonunda sapıttı.
Toplum öyle bir hale dönüştü ki, artık her türlü günahı, her türlü haramı, her türlü sapıklığı görür hale geldik. Ülke idarecilerinin bu tür pis işleri bireysel olarak yapmıyor olması, omuzlarındaki sorumluluğu ortadan kaldırmaz. O yüzden sivrisineklere ne tür ceza verelim diye tartışmak önemli olmakla birlikte asıl önemli olan, sapık görüşlerin oluşturduğu lağım çukurlarının nasıl temizleneceğidir.
Kolay gelsin?
Yani bataklık, doğanın tabii bir hali?
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü, ülkeyi idare edenlerin oluşturduğu bataklığa benzetmek bence eksik bir tanımlama.
Türkiye'nin içine düştüğü ahlaki çöküntüyü, siyasilerin oluşturduğu lağım çukuruna benzetmek bana göre daha doğru.
Aslında yıllardır Türkiye'nin kanayan bir yarası olan, insanların feryadı figan ettiği fakat hükümet tarafından daha yeni yeni konuşulmaya başlanan 'çocuk istismarı' meselesini, Türkiye'nin içine düştüğü lağım çukurundan başka nasıl izah edebiliriz ki!
Ülkemizde son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı.
Çocuk istismar vakaları son 10 yılda 300 bini geçti.
Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde 3'üncü sırada. Her 6 erkek çocuktan 1'i cinsel istismara uğruyor. Uğrayanların yüzde 70'i 18 yaş altı. 11 yaşından küçüklerin oranı, yüzde 70.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, çocukların cinsel istismarı ile ilgili açılan dava sayısı 2005 yılında 5 bin 730 iken, bu rakam 2015 yılında 16 bin 957'ye çıktı.
Uluslararası kuruluşların raporları, çocuk istismarındaki artışı da açık bir biçimde ortaya koyuyor. 1990 yılında kurulan uluslararası Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü kuruluşu ECPAT'ın raporuna göre Türkiye'de çocuklar, cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor.
* * *
Hiç kimse kusura bakmasın; "İslam gelecek zulüm bitecek" iddiasıyla yola çıkanlar, ülkeyi sapıkların kol gezdiği bir meydana çevirdi.
Asıl sapıklık zaten "İslam gelecek zulüm bitecek" fikrini taşımak ve bu sapık fikri insanlara aşılamaktı. Çünkü İslam, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte en mükemmel bir şekilde gelmişti. Mesele, İslam'ın gelmesi değil, Hz. Muhammed'in getirdiği İslam'ı yaşayıp yaşamamaktı.
İslam'ı getirmek gibi sapık bir fikre sahip olan kişiler Türkiye'yi sadece çocuk istismarının rekor kırdığı bir ülkeye çevirmekle kalmadı. Uyuşturucu kullanımında da Türkiye rekorlar kırdı. Uyuşturucu kullanım yaşı, bu arkadaşların iktidara gelmesiyle birlikte 10'a düştü.
Fuhuş konusunda da ülkemiz, bu arkadaşların gelmesinden sonra hatırı sayılır bir rekora ulaştı. 2-3 bin lira için silahlı soygunların yaşandığı, dolandırıcıların kol gezdiği bir ülke haline dönüştük.
Domuz etinin serbest bırakılması yine İslam'ı getirme iddiasında bulunanların bir icraatı olarak karşımıza çıktı. Bunun bedelini ise Türkiye bugün, sığır eti ithal ederek ödüyor. Domuz etinin ithaline izin verilince, ülkemizin tertemiz helal hayvanları yok oldu gitti. Domuz etine alışık olmayan bünyeler de en sonunda sapıttı.
Toplum öyle bir hale dönüştü ki, artık her türlü günahı, her türlü haramı, her türlü sapıklığı görür hale geldik. Ülke idarecilerinin bu tür pis işleri bireysel olarak yapmıyor olması, omuzlarındaki sorumluluğu ortadan kaldırmaz. O yüzden sivrisineklere ne tür ceza verelim diye tartışmak önemli olmakla birlikte asıl önemli olan, sapık görüşlerin oluşturduğu lağım çukurlarının nasıl temizleneceğidir.
Kolay gelsin?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022