Türkler'in müzikle serüveni çok eskilere dayanıyor. Eski Türkler'de önemli törenlerin yanı sıra tedavi amaçlı icra edilen pentatonik müzik bugün dünyada otistik çocukların tedavisinde kullanılıyor Ölüm korkusu yüzünden kalp ameliyatlarında ölüm vakalarının çokluğunu belirten dünyaca tanınmış kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, kitabında eski Türkler'in müzik terapi uygulamalarının örnek melodilerini içeren müzik terapi CD'lerinin dinletilmesiyle ölüm vakalarının azaldığını ve tedavide başarı sağlandığını kaydediyor. Müziğin insan sağlığına etkileri üzerine araştırma ve çalışmaları bulunan Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, müziğin bütün insanlık tarihinde duygu ve bilgilerin anlatım biçimi olarak bilindiğini ifade ediyor. Müzikal sesleri diğer seslerden ayıran en önemli özellik, belirli bir ritim kalıbı içinde, birbirleriyle uyumlu sesler yumağı veya topluluğu olarak algılanması. Güvenç, "Çeşitli insan toplulukları, sosyal oluşuma paralel olarak kültür değerlerinin ulaştığı vasata göre, müziğin etkilerini keşfetmişler ve pek çok konuda müzik ile ritim ve danstan yararlanmışlardır" diyor. Türk kültürünün eski devirlerdeki oluşumuna bakıldığında oldukça eski sayılacak bilgilere ulaşıldığını kaydeden Güvenç, "Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, bu kültürün merkezi Shensi ve Kansu eyaletleridir. Bu kültürü getirenlerin, sonraki Türkler'in ataları olduğuna şüphe yoktur. M.Ö. 3 binden itibaren Altay -Türk kültürü, aynı zamanda Altay -Türk müzik kültürünün de belirleyicisidir. Altaylılar, Orhun kıyıları, Moğol bozkırları ve İrtiş boylarına etkide bulunarak ve M.Ö. 2 binden itibaren de ilk yurtlarından ayrılarak gelecekteki Orta Asya Türk müzik kültürünün temellerini hazırlamışlardır" şeklinde konuşuyor. 8000 yıllık geçmişGüvenç'in verdiği bilgiye göre, M.Ö. 2 bin ve 3 bin yıllarında Doğu Türkistan'daki kalıntılarda flüt görülmekte. Özbekistan'ın orta bölgesinde bulunmuş, M.Ö. I. yüzyıla ve M.S. I. yüzyıla ait heykelciklerin elinde çalgı var. Türk müzik ve dans tarihi bilgileri, Türklerde müzik ve dans ile tedavi konusunun önemli malzemesi olmakta. Doğu Türkistanlı yazar Abdulhekim Baki, "Yazılı kaynaklara göre Uygur Türkleri'nin bilinen en eski müzik numuneleri günümüzden 6000-8000 yılları öncesine kadar dayanmakta" bilgisini veriyor. Güvenç'in bildirdiğine göre, eski Türkler'de tedavi amacıyla kullanılan müzik ve dans konusu, sosyal hayatta mistik alanda önemli bir yer bulmuştu. Baksı ve Kam adı verilen tedaviciler, bu tedaviyi bir merasimle, müzik ve ritim ve de dans ile harekete geçen sezgileriyle gerçekleştiriyorlardı. Baksı veya Kam adı verilen tedaviciler birçok işlevi üstleniyordu. Tedavici, toplumun ihtiyacı ve sorularına cevap verdiği için sosyolog ve pedagog ve de psikolog rolünü de üzerine almıştır. İnsanların duygularına yön verme imkanı sebebiyle hekim ve de manevi ihtiyaçlara cevap verme yeteneği ve konumu sebebiyle de ruhiyatçı rolünü oynamaktadır. Dede Korkut misalinde olduğu gibi. Eski Türkler'de müzik ve dansla tedavi basit bir hekim işi değil sosyo-kültürel ve piritüel bir fenomendir. Balasagunlu Yusuf Hacip 'Kutadgu Bilig'de kamları otaçılar (tabibler) ile bir tutarak kamların insan topluluğu için yararlı kişiler olduğuna işaret eder. Sadece eğlenmek için değilİslamlaşmaya başlayan kamların dualarına ise Peygamber'in, meleklerin, evliyanın ve şeyhlerin adları girmeye başlar. Baksı veya Kam adı verilen bu Asya Türk tedavicileri, tedavi seansı sırasında kutsal saydıkları müzik aletlerine özel önem verirler. Müzik, yalnızca zevk, neşe, aşk, hüzün ve eğlence katkısı değildir. Devlet, millet birliğini oluşturan; savaşta orduya duygu veren, yürüyüş ve hareketini düzenleyen de, ses ve ritimdir. Müzik ve kopuz veya saz, tedavi eden, ruhları dinlendiren, iradelere güç etkisi veren, aynı zamanda toplulukta birlik yaratan sosyal aletlerdi. Kazak Türkleri'nin tedavi seanslarında, dombra ve kılkopuz eşliğinde söyledikleri melodik sözler ve Kazan Türkleri geleneğinde halen örnekleri bulunabilen Ural tedavicilerinin dombra, koray ve ağız kopuzu (gubuz)ile söyledikleri şarkı ve dualar tamamen pentatonik özellikler göstermekte. Müzikle hasta tedavisiPentatonik müzik Türk illerinde gelişmeye devam ederken, yedili sistem olan ve bir tam sesin dokuz komadan oluşması esasına dayalı makam sistemi, takriben dört yüzü geçen makam zenginliği ile kültür ve sanatımıza büyük katkıda bulunuyor. Günümüzden 900 sene önce Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi tarafından Şam'da yaptırılan Nureddin Hastanesi'nde musiki makamları tedavi amacıyla kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde Amasya, Sivas, Kayseri, Manisa, Bursa, İstanbul (Fatih Külliyesi) ve Edirne şifahanelerinde musiki ile tedavi uygulanmıştır. Horasan kaynaklı Türk Sanat musikisi ve Horasan-Anadolu musiki makamlarımızın olgunluğu ile gelişen pasif-receptiv müzik terapi geleneği icrası sırasında hastalar rahat bir şekilde oturarak veya uzanarak dinlenme halindeydiler. Bu tedavi şeklinde amaç, hastaların emosyonel durumlarını değiştirerek onları rahatlatmak ve kendine güvenlerini kazanmalarına yardımcı olmaktı. Güvenç, "Günümüzde tarafımızdan uygulanan teknikte bu esaslara sadık kalınmıştır. Hasta istirahat pozisyonunu alır, bir seans süresince geniş ve rahatlatıcı bir ritim ve su sesi eşliğinde, Ney, Rebab, Çeng, Ud, Dombra ve Rübab ile emprovize (ritimli taksim) yapılır ve uygun makamlar üzerinde çalışılır. Bu şekilde bir icra sırasında, otizm'den ve psikolojik çocuk hastalıklarından Geriatri'ye kadar çeşitli psikolojik ve fizik hastalıklarda olumlu değişmeler ve iyileşmeler gözlenmektedir" şeklinde konuşuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.