Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Poyraz Ülger, Türkiye'deki vakıflarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, geçtiğimiz yıllarda bankalarda yaşanan olumsuz olayların vakıflarda da yaşanabileceğini bildirdi.
Türkiye'de vakıflarla ilgili geniş bir çalışma yaptığını belirten Prof.Dr. Ülger, Vakıf kurmanın amacının, "Kul malının Allah rızası için hayır işine tahsis etmek" olduğunu vurguladı. Bu amaca karşın Türkiye'de son yıllarda yeni bir vakıf modelinin ortaya çıktığına dikkati çeken Ülger, şöyle konuştu:
"Özellikle kamusal olanaklar bütçe dışı paylaşım biçiminde yönlendirilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün belirlediği vakıf kuruluş esasları ve işlevleriyle ilgili uyulması gereken usul ve esaslar her ne kadar belli hükümlerle açıklanmışsa da yeni vakıf oluşumunda, kurumsal işin gereği gibi, o kurumun vakfına haraç vermek zorunluluğu yaşanmaktadır. Günümüzde "Üçüncü Sektör" olarak tanımlanan vakıfların gelecekte nelere gebe olacağı şimdiden az çok bilinmektedir. Ancak bu konuda önemli bir adım da atılmamaktadır."
Ülger, Türkiye'de kısa bir geçmişte bankalar olayının yaşandığını hatırlatarak, "Gelecekte vakıflarında aynen bankalar olayı gibi, ülke ekonomisinde çok önemli yaralar açacağı şimdiden uzak görünmemektedir" dedi.
4 bin 500 vakıf var
Prof. Dr. Ülger, Devlet Planlama Teşkilatı'nın vakıflar hakkında yapmış oluğu bir araştırma sonuçlarına göre, her bakanlığın, bakanlığa bağlı kuruluşun, üniversitelerin ve bir çok sivil ve kamusal kuruluşun vakfının bulunduğunu belirterek, şöyle dedi: "Vakıflar Genel Müdürlüğü açıklamalarına göre, personele yardım amaçlı 202, sosyal hizmet amaçlı 81, sasyal yardım amaçlı 1.275, sağlık amaçlı 517, eğitim amaçla 965 vakıf bulunmaktadır. Bunların dışında birkaç görevi birden üstlenen vakıflar da vardır. Cumhuriyetinilanından 1984 yılına kadar 739 vakıf kurulurken, son yıllardaki vakıfsayısının 4 bin 570'i aştığı bilinmektedir."
Vakıflar her işi yapıyor
Mevcut vakıfların çoğunluğunun kendi şirketleri ve başka bağlantıları aracılığıyla mal üretip, satabildiklerini ve her türlü kira işlemi yaptıklarını belirten Ülger, şöyle konuştu:
"Böylece tüm bunlar, kamu geliri ve mallarından önemli bir bölümü, devlet bütçesinden ve döner sermaye gelirlerinden buharlaşmaktadır. Devletin gelirinden ve özellikle bütçeye girdi olabilecek önemli kaynaklar, günümüzde vakıflara yönlendirilmektedir. Bir vakıf devlete ait binada kantin, lokanta açma, kamu arazilerini vebinalarını özel kuruluşlara kiraya verme, benzin istasyonu açabilme, otel, süpermarket, otopark, pazarlama, sigortacılık, özel sağlık ve eğitim hizmetleri, dershane, kurs vs. tüm işlemleri yapabilmektedir. Hatta vakıf, üniversite bile açabilmektedir. Burada vakıfların gelirleri önemli sorun olmaktadır. Önümüzdeki zaman içersinde Türkiye'de mevcut vakıfların kaynak ve devlet kesesinden elde ettikleri gelirler eğer masaya yatırılmazsa, çok değişik rakamlara ulaşabileceği ile yüz yüze kalınacaktır. Örneğin Nüfus İdaresi Güçlendirme Vakfı'nın 2000 yılı içersinde 7 trilyon lira topladığı bilinmektedir."
Kamunun vakıfları
Türkiye'de 630'un üzerinde kamu kurumu vakfının olduğunu da kaydeden Ülger, bu vakıfların amaçlarının kurumun güçlenmesi olarak bilindiğini belirterek, "Ancak toplanan paralar ve gelir kaynaklarının nasıl, nereye ve kime harcandığı bilinmemekte ve denetimi gereği gibi yapılamamaktadır. Bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü oldukça yetersiz kalmaktadır" dedi.
Türkiye'de vakıflarla ilgili geniş bir çalışma yaptığını belirten Prof.Dr. Ülger, Vakıf kurmanın amacının, "Kul malının Allah rızası için hayır işine tahsis etmek" olduğunu vurguladı. Bu amaca karşın Türkiye'de son yıllarda yeni bir vakıf modelinin ortaya çıktığına dikkati çeken Ülger, şöyle konuştu:
"Özellikle kamusal olanaklar bütçe dışı paylaşım biçiminde yönlendirilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün belirlediği vakıf kuruluş esasları ve işlevleriyle ilgili uyulması gereken usul ve esaslar her ne kadar belli hükümlerle açıklanmışsa da yeni vakıf oluşumunda, kurumsal işin gereği gibi, o kurumun vakfına haraç vermek zorunluluğu yaşanmaktadır. Günümüzde "Üçüncü Sektör" olarak tanımlanan vakıfların gelecekte nelere gebe olacağı şimdiden az çok bilinmektedir. Ancak bu konuda önemli bir adım da atılmamaktadır."
Ülger, Türkiye'de kısa bir geçmişte bankalar olayının yaşandığını hatırlatarak, "Gelecekte vakıflarında aynen bankalar olayı gibi, ülke ekonomisinde çok önemli yaralar açacağı şimdiden uzak görünmemektedir" dedi.
4 bin 500 vakıf var
Prof. Dr. Ülger, Devlet Planlama Teşkilatı'nın vakıflar hakkında yapmış oluğu bir araştırma sonuçlarına göre, her bakanlığın, bakanlığa bağlı kuruluşun, üniversitelerin ve bir çok sivil ve kamusal kuruluşun vakfının bulunduğunu belirterek, şöyle dedi: "Vakıflar Genel Müdürlüğü açıklamalarına göre, personele yardım amaçlı 202, sosyal hizmet amaçlı 81, sasyal yardım amaçlı 1.275, sağlık amaçlı 517, eğitim amaçla 965 vakıf bulunmaktadır. Bunların dışında birkaç görevi birden üstlenen vakıflar da vardır. Cumhuriyetinilanından 1984 yılına kadar 739 vakıf kurulurken, son yıllardaki vakıfsayısının 4 bin 570'i aştığı bilinmektedir."
Vakıflar her işi yapıyor
Mevcut vakıfların çoğunluğunun kendi şirketleri ve başka bağlantıları aracılığıyla mal üretip, satabildiklerini ve her türlü kira işlemi yaptıklarını belirten Ülger, şöyle konuştu:
"Böylece tüm bunlar, kamu geliri ve mallarından önemli bir bölümü, devlet bütçesinden ve döner sermaye gelirlerinden buharlaşmaktadır. Devletin gelirinden ve özellikle bütçeye girdi olabilecek önemli kaynaklar, günümüzde vakıflara yönlendirilmektedir. Bir vakıf devlete ait binada kantin, lokanta açma, kamu arazilerini vebinalarını özel kuruluşlara kiraya verme, benzin istasyonu açabilme, otel, süpermarket, otopark, pazarlama, sigortacılık, özel sağlık ve eğitim hizmetleri, dershane, kurs vs. tüm işlemleri yapabilmektedir. Hatta vakıf, üniversite bile açabilmektedir. Burada vakıfların gelirleri önemli sorun olmaktadır. Önümüzdeki zaman içersinde Türkiye'de mevcut vakıfların kaynak ve devlet kesesinden elde ettikleri gelirler eğer masaya yatırılmazsa, çok değişik rakamlara ulaşabileceği ile yüz yüze kalınacaktır. Örneğin Nüfus İdaresi Güçlendirme Vakfı'nın 2000 yılı içersinde 7 trilyon lira topladığı bilinmektedir."
Kamunun vakıfları
Türkiye'de 630'un üzerinde kamu kurumu vakfının olduğunu da kaydeden Ülger, bu vakıfların amaçlarının kurumun güçlenmesi olarak bilindiğini belirterek, "Ancak toplanan paralar ve gelir kaynaklarının nasıl, nereye ve kime harcandığı bilinmemekte ve denetimi gereği gibi yapılamamaktadır. Bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü oldukça yetersiz kalmaktadır" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.