Valiler neden bu kadar popüler oldu

Valiler AKP dönemine kadar hiç bu kadar popüler olmamıştı. Çoğu insanımız, bulunduğu ilin valisinin ismini bile bilmezdi. Ama o ilin devlet adına en yetkili ve etkili kişisi olduğunu çok iyi bilirdi. Valinin kelime anlamı da vatandaşın belleğindeki kavramı doğrular mahiyettedir zaten. Vali, Arapça bir kelime olarak; koruyucu, muhafız, yakın biri, vasi anlamındadır. Bu anlamların hangisini alırsanız alın, görev yaptığı bölgenin halkına hizmet eden kişi, tarifi karşımıza çıkar.
Valililer bağımsız değildir. İçişleri Bakanlığına yani hükümetlere bağlıdır. Kanunları, kararnameleri uygulamak durumundadır. Bulunduğu ilin durumuna göre kendi uygulama ve tedbirlerini alma hakkı vardır. Ama valiler, hükümetin veya hiçbir partinin adamı değildir. Devletin adamıdır, milletin adamıdır.
Vali ve adam demişken, eskiden beri bütün babaların evlatlarına nasihat olarak anlattığı hikâyeyi biliyorsunuz: “Babası, oğluna, sen adam olamasın, diyormuş. Oğlu da babasına inat okumuş ve vali olmuş. Jandarmayı göndererek babasını makamına getirtmiş. Koltuğunda kasılarak, bak baba vali oldum, demiş. Babası, oğlum, ben sana vali olamazsın, demedim ki, adam olamazsın, dedim. Eğer adam olsaydın beni jandarma ile değil, kendin gelip, götürürdün, diye eklemiş.” Evet, adamlık gerçekten çok büyük bir hazine ve çok büyük bir nimet... Bugün ülkemizin her alanında bu adamlığın varlığını arıyoruz.
Tekrar konuya dönersek, maalesef ülkemizin hiç devlet politikası olmadı. Hep hükümetlerin politikası oldu. Gelen hükümet, gideni silip kendisini koydu. Sadece icraat olarak değil, insan olarak da geçmişi silip kendi adamını iş başına getirme anlayışı ortaya çıktı. Haliyle bu anlayış ülke genelinde görev yapan imamından öğretmenine, orman memurundan kadastrosuna, emniyet müdürlerinden valilerine kadar yansıdı.
Ama hiçbir iktidar döneminde AKP hükümetleri kadar atama, görevden alma, merkeze çekilme, tayin vs. uygulamalar ile insanımız bir oraya bir buraya çekilmedi. Bu anlayış haliyle kamu çalışanlarını ya iktidar personeli gibi davranmaya itti, ya da göreve küstürdü.
Yine hiçbir iktidar döneminde valiler bu kadar popüler, magazinsel olmamış, siyaset arenasında hiç bu kadar yer bulmamış, iktidar yandaşı kalemlerin övgülerine, muhalif kalemlerin yergilerine, kurşun kalemlerin de hedefine girmemişti.
Muammer Güler’i biliyorsunuz. İstanbul’da iki dönem valilik yaptı. Erdoğan karşısındaki duruşu, başını omuzlarının arasına çekişi hala gözümün önünde. Haliyle bu teslimiyet önce müsteşarlık, sonra vekillik getirdi. Kimden? Tabi ki AKP’den.
Muammer Beyin bu yükselişi! Başka valilere de örnek olmuş olacak ki, iktidarın gözüne girme adına milletin gözüne ve gönlüne batacak söz ve icraatlara kalkıştılar. Son hadiseyi biliyorsunuz. 25 can vermişiz. Vali kalkmış ilin tanıtımından bahsediyor. Merak etme sen! Bu 25 can, Afyon’u hiç unutturmayacak bu millete.
Nasıl bir anlayışsa yoksuları ve Genelkurmay Başkanını da kendine alet ederek haklı çıkmaya çalışıyor; “Amacımız tanıtım yapıp, yoksullara gelir kapısı sağlamak. Genelkurmay Başkanı gibi popüler bir kişi gelmiş. Emrivaki yapıp eline tutuşturmuşuz. Hayır, mı diyecekti? Hayat devam ediyor. Acımız varken ara mı verelim?”
Başbakan, İçişleri Bakanı vs. ilk hedefleri kendilerini eleştiren basın. Giresun valisi ise daha farklı bir taktikle basına yaklaşıyor; “Giresun’u kötüleyen şeyleri yazmayın. Belki 400-500 lira para aldınız. Ben vereyim size o parayı yazmayın.”
Ya Erzurum valisi! “Enerji nakil hattındaki arızayı onarmaya giden 5 TEDAŞ işçisi gölette kayboldu. Yardım 5 saat sonra ulaştı. Veli Bey’e, kurtarmada gecikme olduğu söylenince, Vali, vatandaşın tepkisini “Bizim zaman kavramımızla, vatandaşınki uymuyor.” diye algılama yeteneğini ortaya koydu.
Hükümet dağlardan “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazısını silmeye çalışırken, Siirt’e atanan Vali Ahmet Aydın, valilik ile jandarma yol güzergahındaki “Türk, Öğün, Çalış, Güven” tabelasını indirmek ile işe başladı. Açıklaması “…Halkın bazı değerlerini göz önünde bulundurarak bu tabelanın kaldırılmasını uygun gördük” şeklindeydi.
Abant toplantılarını biliyorsunuz. Amentüde Hıristiyanlarla bir olduklarını ifade edenlerin başlattığı “diyalog” toplantıları. Tayyip Bey’in de, İsmet İnönü takıntısı da malumunuz. İşte bu toplantılara katılan ve konuşma yapan Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, , “Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geldiğinde CHP’yi kapatıp, İsmet İnönü’yü de tarihteki huzurlu yere göndermemiş olması en büyük talihsizliktir” (26 Haziran 2010) diyebilen Valinin kimlere hizmet ettiğini de anlarsınız zaten.
Referandum öncesi Aydın valisinin MHP İl Başkanlığındaki pankartı hangi cüretle ve kimden güç alarak indirttiği malumunuz.   
Bayrak yasaklayan (Azerbaycan) Vali mi, dersiniz, cumhuriyet mitingleri, hakkında suç duyurusu yapan Vali mi, AKP’ye oy isteyen Vali mi, elektriksiz köylere beyaz eşya dağıtan Vali mi?.. Yani hükümete yaranmak, belki müsteşar, belki vekil olma amacında bir çok insan… Eee bu anlayışla vali olmak zor değil. Önemli olan zora talip olabilmektir…