Türk devleti ve milleti için en büyük nimet, milli birlik ve inançtır. Devlet temeli ve milletin omurgası budur.
80'li yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, var olabilmemiz için zaruri olan şu esasları anlatıyor: Millet, devlet, ordu, aile, din, adalet ve milli birlik...
Bu vazgeçilemez esaslar, üç aşağı beş yukarı her millet için geçerlidir ve bunlardır.
Son 10-15 yıldır şu iki daha özel gerçeğe ısrarla vurgu yapıyor Prof. Dr. Baş: Medeniyetimizin ruhu ve kimliğimizin hamurkârı Ehl-i Beyt, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Devlet ve milletimiz için en büyük nimetler ve en acil korunması gerekenler, işte bütün bu temeller ve gerçeklerdir. Hepimizin ortak değerleri, vazgeçemeyeceğimiz nimetlerdir bunlar.
En küçük bir yangında dahi ilk korunacak ve ilk kurtarılacak değerlerdir bunlar.
Bürokraside görev yapmış olanlar bilir; resmi dairelerde önemli dökümanların bulunduğu dolaplarda "Yangında İlk Kurtarılacak" notu vardır.
Hepimizin kavrulduğu bir büyük yangından geçen Türkiye'miz için "ilk kurtarılacak" olan işte bu değerlerdir.
Bu aziz vatan üzerinde gözü olan, Türk devletini dağıtmak ve Türk milletini parçalayıp yutmak isteyen küresel güçler ve onların yerli işbirlikçi taşeronları hep bu temellerle oynamışlardır.
Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Sudan'da da hep bu temellerle oynadılar, oynuyorlar.
Amerikan-Vatikan taşeronu FETÖ'nün 20-30 yıldan beri yaptığı bu oyun değil mi? Sarstığı, çürüttüğü ve yok etmeye çalıştığı değerler, bu olmazsa olmaz değerlerimiz değil mi?!
Ramazan ayında Avrupa'dayken, Kıbrıs Harekatında Türkiye'ye Kaddafi'nin yardımı bizzat getirmiş 85 yaşını aşkın Abdulfettah el-Medeni adında Libyalı bir komutanla, Bosnalı, Suriyeli ve Iraklı sığınmacı insanlarla zaman zaman sohbet etme imkanı buldum. Kendi ülkelerindeki son vaziyetlerini tahlil ettik. Hepsinin anlattıklarında ortak tablo şuydu:
"Bir sabah öyle bir boran yaşadık ki, ağabeyimiz, amcamızın oğlu?vs. geçirmiş bir şalvar, almış eline bir silah, olmuş düşmanımız, bizi tarıyor. Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmeyen kapı komşumuz bırakmış bir sakal, doldurmuş kucağına patlayıcıları, camımızı kırıp hanemize saldırıyor, içimizi-yüreğimizi yakıyor.
Birine sakal bıraktırıp eline IŞİD bayrağı tutuşturdular, birine el-Nusra sarığı sardılar, birine el-Kaide şalvarı geçirdiler, birine aşiret poşusu taktılar, birini emniyet-asker kıyafetine soktular... Aynı akrabadan on tane taşeron türettiler. Birbirlerini vurdurttular, kardeşi kardeşe kırdırttılar, kırdırtıyorlar? Sonra da demokrasi ve insan hakları operasyonları başlatıyor; bölüp, parçalayıp yutuyorlar. Vaziyet malum!"
Batı, Amerika ve işbirlikçileri, her tarafta önce kardeşliği ve birliği yok etti, toplumları ellerindeki birlik nimetine karşı duyarsız ve nankör etti; nihayet Müslümanların tüm kaynak ve nimetlerine çöreklendiler.
Yüce Allah'ın şu evrense ikazı hepimiz için hayatidir:
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmiş, O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz"(Âl-i İmran, 103).
Her hayrın başı işte bu "birlik nimeti", tüm şerlerin başı da bundan mahrum kalmaktır. Batı, Amerika ve FETÖ, hep bu birliğimizi kemirdi, oyununu buradan kurdu.
Ümmeti peygamberinden, milleti imanından, vatandaşı devletinin kurucusu Atatürk'ten, askeri komutanından, babayı evladından, kızı anasından kopartarak; aile, adliye, ordu, hükümet ve devleti darmadağın ederek FETÖ'nün tezgahladığı fitne, İslam ülkelerindeki BOP fitnesini bir versiyonu değil mi?
Avrupa ve Amerika, kredi ve icazet verdiği, sarığını sardığı, sakal bıraktırdığı, şalvar giydirdiği, evliya diye pazarladığı fert ve cemaatleri FETÖ'nün safına yığıp tahkim etmedi mi?
Türk milletinin 15 Temmuz dirilişi ve zaferi olmasaydı; ülkemizde Irak, Suriye ve Libya benzeri bir kaos ve kardeş katliamlarının tezgahlanmayacağını kim garanti edebilir?! Amerika ve Batının, bu oyun içinde oyunlarını hala yürütmediğini söyleyebilecek kimse var mı?
Bu büyük tecrübeyi, Prof. Dr. Baş'ın ısrarla hatırlattığı devlet ve milletimizin temellerini korumak ve milli birliğimiz başta olmak üzere bizleri ayakta tutan nimetlerin şükrünü eda etmek için fırsat kabul etmeliyiz.
Bu bağlamda tehlikelere karşı uyaran ve çözümler sunan Prof. Dr. Baş ve kadrosunun varlığı, devlet ve milletimiz için çok büyük bir nimettir.
Devlet ve millet olarak, tüm oyunları bozmak için, oyun içindeki oyunlara gelmememiz gerekiyor.
80'li yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, var olabilmemiz için zaruri olan şu esasları anlatıyor: Millet, devlet, ordu, aile, din, adalet ve milli birlik...
Bu vazgeçilemez esaslar, üç aşağı beş yukarı her millet için geçerlidir ve bunlardır.
Son 10-15 yıldır şu iki daha özel gerçeğe ısrarla vurgu yapıyor Prof. Dr. Baş: Medeniyetimizin ruhu ve kimliğimizin hamurkârı Ehl-i Beyt, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Devlet ve milletimiz için en büyük nimetler ve en acil korunması gerekenler, işte bütün bu temeller ve gerçeklerdir. Hepimizin ortak değerleri, vazgeçemeyeceğimiz nimetlerdir bunlar.
En küçük bir yangında dahi ilk korunacak ve ilk kurtarılacak değerlerdir bunlar.
Bürokraside görev yapmış olanlar bilir; resmi dairelerde önemli dökümanların bulunduğu dolaplarda "Yangında İlk Kurtarılacak" notu vardır.
Hepimizin kavrulduğu bir büyük yangından geçen Türkiye'miz için "ilk kurtarılacak" olan işte bu değerlerdir.
Bu aziz vatan üzerinde gözü olan, Türk devletini dağıtmak ve Türk milletini parçalayıp yutmak isteyen küresel güçler ve onların yerli işbirlikçi taşeronları hep bu temellerle oynamışlardır.
Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Sudan'da da hep bu temellerle oynadılar, oynuyorlar.
Amerikan-Vatikan taşeronu FETÖ'nün 20-30 yıldan beri yaptığı bu oyun değil mi? Sarstığı, çürüttüğü ve yok etmeye çalıştığı değerler, bu olmazsa olmaz değerlerimiz değil mi?!
Ramazan ayında Avrupa'dayken, Kıbrıs Harekatında Türkiye'ye Kaddafi'nin yardımı bizzat getirmiş 85 yaşını aşkın Abdulfettah el-Medeni adında Libyalı bir komutanla, Bosnalı, Suriyeli ve Iraklı sığınmacı insanlarla zaman zaman sohbet etme imkanı buldum. Kendi ülkelerindeki son vaziyetlerini tahlil ettik. Hepsinin anlattıklarında ortak tablo şuydu:
"Bir sabah öyle bir boran yaşadık ki, ağabeyimiz, amcamızın oğlu?vs. geçirmiş bir şalvar, almış eline bir silah, olmuş düşmanımız, bizi tarıyor. Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmeyen kapı komşumuz bırakmış bir sakal, doldurmuş kucağına patlayıcıları, camımızı kırıp hanemize saldırıyor, içimizi-yüreğimizi yakıyor.
Birine sakal bıraktırıp eline IŞİD bayrağı tutuşturdular, birine el-Nusra sarığı sardılar, birine el-Kaide şalvarı geçirdiler, birine aşiret poşusu taktılar, birini emniyet-asker kıyafetine soktular... Aynı akrabadan on tane taşeron türettiler. Birbirlerini vurdurttular, kardeşi kardeşe kırdırttılar, kırdırtıyorlar? Sonra da demokrasi ve insan hakları operasyonları başlatıyor; bölüp, parçalayıp yutuyorlar. Vaziyet malum!"
Batı, Amerika ve işbirlikçileri, her tarafta önce kardeşliği ve birliği yok etti, toplumları ellerindeki birlik nimetine karşı duyarsız ve nankör etti; nihayet Müslümanların tüm kaynak ve nimetlerine çöreklendiler.
Yüce Allah'ın şu evrense ikazı hepimiz için hayatidir:
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmiş, O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz"(Âl-i İmran, 103).
Her hayrın başı işte bu "birlik nimeti", tüm şerlerin başı da bundan mahrum kalmaktır. Batı, Amerika ve FETÖ, hep bu birliğimizi kemirdi, oyununu buradan kurdu.
Ümmeti peygamberinden, milleti imanından, vatandaşı devletinin kurucusu Atatürk'ten, askeri komutanından, babayı evladından, kızı anasından kopartarak; aile, adliye, ordu, hükümet ve devleti darmadağın ederek FETÖ'nün tezgahladığı fitne, İslam ülkelerindeki BOP fitnesini bir versiyonu değil mi?
Avrupa ve Amerika, kredi ve icazet verdiği, sarığını sardığı, sakal bıraktırdığı, şalvar giydirdiği, evliya diye pazarladığı fert ve cemaatleri FETÖ'nün safına yığıp tahkim etmedi mi?
Türk milletinin 15 Temmuz dirilişi ve zaferi olmasaydı; ülkemizde Irak, Suriye ve Libya benzeri bir kaos ve kardeş katliamlarının tezgahlanmayacağını kim garanti edebilir?! Amerika ve Batının, bu oyun içinde oyunlarını hala yürütmediğini söyleyebilecek kimse var mı?
Bu büyük tecrübeyi, Prof. Dr. Baş'ın ısrarla hatırlattığı devlet ve milletimizin temellerini korumak ve milli birliğimiz başta olmak üzere bizleri ayakta tutan nimetlerin şükrünü eda etmek için fırsat kabul etmeliyiz.
Bu bağlamda tehlikelere karşı uyaran ve çözümler sunan Prof. Dr. Baş ve kadrosunun varlığı, devlet ve milletimiz için çok büyük bir nimettir.
Devlet ve millet olarak, tüm oyunları bozmak için, oyun içindeki oyunlara gelmememiz gerekiyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019