Yeme-içme sektörü de dert küpü
Artan maliyetler, pek çok sektörde yaşanan genel ekonomik kriz yeme-içme sektörünü zorluyor. "Yüksek fiyatın sorumlusu biz değiliz" diyen yeme içme sektörü devletten özellikle yüzde 20 olarak uygulanan KDV'nin düşürülmesini bekliyor.
18.10.2025 07:25:00
ÖNDER YILMAZ
ÖNDER YILMAZ





Türkiye'de yeme içme sektörü, yüksek vergi oranları, kira baskısı ve enerji başta olmak üzere genel giderlerdeki artışlar nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Türkiye'nin önde gelen balık restoranlarından Yüksel Balık'ın sahibi ve sektörün duayen ismi Yüksel Karakış, "Türkiye'de yeme içme sektörü dünyaya göre pahalı ama bunun sebebi restoranlar değil, vergi yükü ve devamlı artan maliyetler. Hizmet sektörünün bel kemiği olan restoranlar için hükümetten bir destek bekliyoruz. Yüzde 20 olan KDV oranının yeniden düzenlenmesi, SGK primlerinde indirim yapılması, kira destekleri ve enerji maliyetlerinin düşürülmesi gibi adımlar atılırsa sektör yeniden canlanabilir. Bu sadece restoranların değil, Türkiye'nin gastronomi markasının da geleceği için hayati önemde bir konu" dedi.
İşten çıkarmalar başladı
Restoran sektöründe son dönemde eleman çıkarmaların başladığına ve bunun da istihdam açısından büyük bir risk oluşturduğuna işaret eden Karakış, "Sadece Yeşilköy bölgesinde 150 restoranın yaklaşık 100'ü el değiştirdi. Bu tablo sektörün alarm verdiğini açıkça gösteriyor. Sektöre girenler de nakit akışından dolayı başka sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler. Bu sektör dipsiz kuyu… Oysa bu işte başarının yolu çıraklıktan yetişmekte geçiyor. Ben 10 yaşından beri bu işin içindeyim" ifadelerini kullandı. Karakış, "Bugün halden bir balık alırken, aslında bir balığı kendimize, bir balığı da devlete alıyoruz. Bu kadar yüksek vergi yüküyle ayakta kalmak giderek zorlaşıyor. Vergiler, kiralar ve yüksek genel giderler sadece maliyetleri artırmakla kalmıyor, sonucunda oluşan pahalılık insanların dışarıda yemek yeme alışkanlığını da azaltıyor. Fiyatlar haklı olarak herkese pahalı gelmeye başlıyor" dedi. Karakış, şunları söyledi: "Bu gidişle sadece restoran sahipleri değil, binlerce garson, aşçı, komi ve tedarikçi de ciddi mağduriyet yaşayacak. Sonuçta yeme-içme sektörü yalnızca restoranlardan ibaret değil, balıkçısından tedarikçisine, hal esnafından nakliyecisine kadar geniş bir ekosistem bu zincirin parçası. Biz bu zincirin kopmamasını ve adı gastronomi ile anılan Türkiye'nin bu unvanını kaybetmemesi için hükümetimizden destek bekliyoruz."

Müşteri sayısı azaldı
Yeme-içme sektöründe talebin dramatik biçimde azaldığını belirten Karakış, geçen yıla göre müşteri sayısında yüzde 50'ye varan bir düşüş yaşandığını kaydetti. Karakış, şunları söyledi: "Eskiden hafta içi dahi masa bulmak zorken, bugün birçok restoran neredeyse yarı kapasiteyle çalışıyor. Restoranlar artan maliyetlere rağmen fiyatlarını aslında maliyetler kadar bile artıramıyor, çünkü talep giderek düşüyor. Restoranlar yüksek fiyatla müşteriyi kaçırıyor, düşük fiyatla ise zarar ediyor. Sektör adeta sıkışmış durumda. Her gün bir restoran kapanıyor, biri açılıyor. Bir işletme gidiyor, ikinci işletme geliyor. Sürekli kendi içerisinden ortaklıklar değişiyor."
Restoran işinde Avrupa'dan iyiyiz
Yabancı misafirlerin pek gelmediğine işaret eden Karakış, "Hijyen ve kalite açısından Avrupa'dan daha iyiyiz. Avrupa'nın, ABD'nin en lüks restoranlarına gittim, buraya bir şey katacak bir şey öğrenemedim! Onlarda taze balık kültürü pek yok. Hele hele Amerika'da hiç yok. Sektörün en büyük handikapı yüksek kira… Balık pahalı değil… Öte yandan genel ekonomik durum da bizi olumsuz etkiliyor. Adam iş yapmıyor, iş yapamayınca gelmiyor. Mesela tekstilciler yurtdışına gitti, kimisi küçüldü. Atatürk Havalimanı'nın buradan taşınması da Yeşilköy bölgesinde müşteri sayısını yüzde 30 düşürdü. Öte yandan tahminlerime göre 2026'da ekonomi kötü olacak. 2027'de bu günleri arayacağız. Boğaz hattı bizden daha kötü… Boğaz'da kiralar yüksek…"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.