Son yıllarda IMF ve Dünya Bankası'ndan ayrılan uzmanlar, bu kuruluşları top ateşine tutuyorlar. Bu konuda başı çeken ve en büyük üne sahip olan Joseph Stiglitz'dir. Stiglitz, "Küreselleşme: Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları" konulu konferansa katılmak üzere Türkiye'ye geldi. Stiglitz'e basınımızın gösterdiği ilgi büyüktü. Stiglitez, bu ilgiden fazlasıyla memnun kalmış olacak ki, söyledikçe coştu, coştukça söyledi.
Söylediklerinin bir kısmı şunlar: "IMF ile yakın ilişki tehlikelidir. IMF ile ilişkiniz ne kadar uzak olursa, o kadar iyidir. IMF ile anlaşma imzalamadan önce kendi doğrularınızı oluşturun ve bu doğruları IMF ile müzakere edin. IMF'nin size önerdiği politika, sizin doğrularınız uyuşmuyorsa, o politikayı uygulamayın. Çünkü Bu tür uygulama, uygulamamasından dah büyük bir zarar yapacaktır. Arjantin, IMF programını uygulamadı ve yüzde 8 büyüdü. Rusya, Şili bir ölçüde Brezilya, IMF programlarını uygulamıyor. Şili Devlet Başkanı'na IMF'yle çalışırken ekonomiyi nasıl düzeltiniz? diye sordum. IMF'nin önerdiklerini yapmayarak diye cevapladı.
Bir diğer ABD'li ekonomist Lester Thurow'un söyledikleri de Stiglitz inkinden farklı değil. O da şöyle diyor: "Türkiye IMF'yi dinlemesin.
ABD yardımına bel bağlamasın. Yapılması gerekenleri kendisi tespit etsin ve uygulasın. Ekonomik başarı ancak böyle yakalanır. IMF bugün krizdeki ülkeler için inanılır politikalar üretemiyor. Ülkeler krize girdikten sonra harekete geçiyor ve krizdeki ülkenin yöneticilerine hiçbir şans tanımıyor. IMF Endonezya'ya 100 sayfalık bir ekonomik program sunmuştu.
Bu programda süt fiyatları bile belirlenmişti. Krizdeki ülkeler bu programa neden saygı duysun? Örneğin, Türkiye için bu program anlamlı mı?
Bana kalırsa IMF'nin yapısı değişmelidir."
Prof. Dr. Steve Hanke de aynı görüşte. Hanke diyor ki: "İlk sorun, IMF politikalarının büyük bir bölümünün ekonomik prensip olarak yanlış yönlendirmesi. İkinci sorun, IMF'nin müşterileri olan ülkelerin iç politikalarına karışıyor olması. Bir ülke için önemli olan konu, o ülkenin bütçesidir. Bütçeniz olmadığı taktirde herhangi bir planınız ya da politikanız olamaz. IMF'in başlıca müdahale ettiği konu da bütçe."
Bunlardan daha önemlisi IMF eski Başkanı Horst Köhler'in itirafıdır.
Bilindiği gibi IMF Asya krizinde Malezya ile anlaşmazlık yaşamıştı. Malezya hükümeti, IMF'nin ne reçetesini, ne de yardımını kabul etti. Kendi programını kendi yaptı. Sonuçta, IMF'nin söylediklerini yapanlar kaybetti, yapmayan Malezya kazandı. Yıllar sonra bu durum Köhler'e hatırlatıldı.
Köhler'in cevabı şöyle oldu: "Demek ki, Malezya'nın kararları yanlış değilmiş".
Bu itirafların, bu eleştirilerin amacı ne olabilir? Gelin, bu soruya birlikte cevap arayalım. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan bir çok araştırma, IMF ve Dünya Bankası'nın istenmediğini ortaya koymuştur. Her ülkede bu kuruluşlar eleştiriliyor. İşte bunu gören sömürücü güçler, kendi içlerinden herkesin bildiği ve gördüğü doğruları sesleniren sözcüler seçti. Bu sözcüler, IMF ve Dünya Bankası'nın uygulamalarından muzdarip olan ülkelerde gezip konuşuyorlar. Asıl amaçları, bu kuruluşların yerine, aynı görevleri yapacak başka kuruluşların kurulmasına destek vermek için ülkeleri hazırlamaktır.
Stiglitz'i Türkiye'ye davet eden, ağırlayan kişi ve kurumlara bakınız. Bugüne kadar hangisinin ağzından IMF aleyhine bir söz duyduk? Hepside IMF'ci olan bunların, IMF karşıtı birine böyle bir imkanı sunmaları düşündürücü değil mi? Düşündürücü, hem de çok düşündürücü. Onun için şuna dikkat çekmek istiyoruz. ABD'li ekonomistlerin, söyledikleri doğrulara aldanıp arkasından yapacakları tekliflere gözü kapalı sarılmayalım. Bunu yaparsak bir tuzaktan kurtulup, başka bir tuzağa düşmüş oluruz. En iyisi, en doğrusu, kendi içimizden çıkan ve "Milli Ekonomik Model" diyenlere uymaktır.
Söylediklerinin bir kısmı şunlar: "IMF ile yakın ilişki tehlikelidir. IMF ile ilişkiniz ne kadar uzak olursa, o kadar iyidir. IMF ile anlaşma imzalamadan önce kendi doğrularınızı oluşturun ve bu doğruları IMF ile müzakere edin. IMF'nin size önerdiği politika, sizin doğrularınız uyuşmuyorsa, o politikayı uygulamayın. Çünkü Bu tür uygulama, uygulamamasından dah büyük bir zarar yapacaktır. Arjantin, IMF programını uygulamadı ve yüzde 8 büyüdü. Rusya, Şili bir ölçüde Brezilya, IMF programlarını uygulamıyor. Şili Devlet Başkanı'na IMF'yle çalışırken ekonomiyi nasıl düzeltiniz? diye sordum. IMF'nin önerdiklerini yapmayarak diye cevapladı.
Bir diğer ABD'li ekonomist Lester Thurow'un söyledikleri de Stiglitz inkinden farklı değil. O da şöyle diyor: "Türkiye IMF'yi dinlemesin.
ABD yardımına bel bağlamasın. Yapılması gerekenleri kendisi tespit etsin ve uygulasın. Ekonomik başarı ancak böyle yakalanır. IMF bugün krizdeki ülkeler için inanılır politikalar üretemiyor. Ülkeler krize girdikten sonra harekete geçiyor ve krizdeki ülkenin yöneticilerine hiçbir şans tanımıyor. IMF Endonezya'ya 100 sayfalık bir ekonomik program sunmuştu.
Bu programda süt fiyatları bile belirlenmişti. Krizdeki ülkeler bu programa neden saygı duysun? Örneğin, Türkiye için bu program anlamlı mı?
Bana kalırsa IMF'nin yapısı değişmelidir."
Prof. Dr. Steve Hanke de aynı görüşte. Hanke diyor ki: "İlk sorun, IMF politikalarının büyük bir bölümünün ekonomik prensip olarak yanlış yönlendirmesi. İkinci sorun, IMF'nin müşterileri olan ülkelerin iç politikalarına karışıyor olması. Bir ülke için önemli olan konu, o ülkenin bütçesidir. Bütçeniz olmadığı taktirde herhangi bir planınız ya da politikanız olamaz. IMF'in başlıca müdahale ettiği konu da bütçe."
Bunlardan daha önemlisi IMF eski Başkanı Horst Köhler'in itirafıdır.
Bilindiği gibi IMF Asya krizinde Malezya ile anlaşmazlık yaşamıştı. Malezya hükümeti, IMF'nin ne reçetesini, ne de yardımını kabul etti. Kendi programını kendi yaptı. Sonuçta, IMF'nin söylediklerini yapanlar kaybetti, yapmayan Malezya kazandı. Yıllar sonra bu durum Köhler'e hatırlatıldı.
Köhler'in cevabı şöyle oldu: "Demek ki, Malezya'nın kararları yanlış değilmiş".
Bu itirafların, bu eleştirilerin amacı ne olabilir? Gelin, bu soruya birlikte cevap arayalım. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan bir çok araştırma, IMF ve Dünya Bankası'nın istenmediğini ortaya koymuştur. Her ülkede bu kuruluşlar eleştiriliyor. İşte bunu gören sömürücü güçler, kendi içlerinden herkesin bildiği ve gördüğü doğruları sesleniren sözcüler seçti. Bu sözcüler, IMF ve Dünya Bankası'nın uygulamalarından muzdarip olan ülkelerde gezip konuşuyorlar. Asıl amaçları, bu kuruluşların yerine, aynı görevleri yapacak başka kuruluşların kurulmasına destek vermek için ülkeleri hazırlamaktır.
Stiglitz'i Türkiye'ye davet eden, ağırlayan kişi ve kurumlara bakınız. Bugüne kadar hangisinin ağzından IMF aleyhine bir söz duyduk? Hepside IMF'ci olan bunların, IMF karşıtı birine böyle bir imkanı sunmaları düşündürücü değil mi? Düşündürücü, hem de çok düşündürücü. Onun için şuna dikkat çekmek istiyoruz. ABD'li ekonomistlerin, söyledikleri doğrulara aldanıp arkasından yapacakları tekliflere gözü kapalı sarılmayalım. Bunu yaparsak bir tuzaktan kurtulup, başka bir tuzağa düşmüş oluruz. En iyisi, en doğrusu, kendi içimizden çıkan ve "Milli Ekonomik Model" diyenlere uymaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018