AKP'nin yeni TCK'sındaki "başörtülüye hapis cezası" skandalına benzer bir skandal da, hükümetin üzerinde çalıştığı yeni Vakıflar Yasası'nda yaşanacak.
AKP'nin AB'ye endeksli yeni Vakıflar Yasası'nı Aralık öncesine yetiştirmeye çalışıyor.
Yasa taslağının "azınlıklar bölümü" çok konuşulacak kıvama getiriliyor.
AB hayali için Reform İzleme Grubu kurulmuştu, biliyorsunuz.
Grup, yeni Vakıflar Yasası'nda "azınlık kavramı"nın tamamen ortadan kaldırılmasına karar aldı.
Artık Türkiye'nin bağımsızlığının ve Cumhuriyet'in kuruluş senedi olarak bilinen Lozan Antlaşması'nın Hıristiyanlar başta olmak üzere "azınlıklara ilişkin tüm kısıtlamalar"ı kaldırılıyor.
AKP, uyum yasalarıyla Lozan'ı adeta "sadece sembolik değeri olan" bir anlaşmaya dönüştürüyor.
Vakıflarda "azınlık-mazınlık ayrımı", "yerli-yabancı ayrımı" olmayacak.
Türkiye'deki bütün vakıflar aynı kurallara tabi olacak.
Yerli vakıfların bürokrasisi ne ise, azınlık ve yabancı vakıfların da aynı olacak.
Mal edinmede hepsi eşit olacak; bu arada, parası bol olan yabancı ve azınlık vakıfları istedikleri yerleri tapulayacak tabii.
Bu arada vakıflar din eğitimi amaçlı okul veya kurs açamayacakmışmış, ama Heybeliada Ruhban Okulu farklı?
Haftabaşında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ruhban okulu için "ayrıca ele alınan bir konudur" diyor.
Aynı gün Fener Patriği Bartholomeus, Ruhban Okulu, Aya Yorgi Vakfı'na bağlı olarak açılıyor, diyor.
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, kanun değişikliği olmadan da Bakanlar Kurulu kararıyla Ruhban Okulu açılabilir diyor.
Şimdi anlaşılıyor mu vakıflardaki din eğitimi veya kurs açma yasağı kim için?!
Yasak senin, benim için; yoksa Bartholomeus için değil.
O, Yorgi Vakfı'na bağlı olarak papaz okulu da açabiliyor, ruhban okulu da?
Azınlık değil de, Müslüman vatandaşlarımızdan biri ise, mesela Kur'an kursu-mursu açarsa yeni TCK'nin 265. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliri. AB'ye uyum dedikleri bu olsa gerek?
Bu arada Salı günü, Patrik Bartholomeus gazeteci Mehmet Gündem'e bakın neler s öylüyor: İstanbul Patriği'nin Ekümenik sıfatı bağımsızdır ve etkilenmez. Bu 6. asırdan beri süregelen bir unvandır. Dünya bunu kabul ediyor. Patrikliğin unvanıdır. Patrikhane'nin civarında bir iki ev aldık, bunu bazıları abartıyor. Fethullah Gülen'le iyi bir dostuz, görüşüyoruz.
AB ve ABD'yi koltuk değeneği edinen Bartholomeus, artık bu kadar açık konuşuyor, "Türk devleti bize teklif etse dahi, İkinci Vatikan olmayı redderiz" demeyi de şimdilik ihmal etmiyor tabii.
Bu arada samanaltında bir başka iş daha pişiriliyor.
Anadolu'da birçok yerde AKP'li belediye başkanlarının seferberliğiyle camiler kiliseye çevriliyor ya; İstanbul'daki Ekümenik sevdalısı ve onun diyalogcu yandaşları, bu "Ekümenik"lik işini perçinlemek için "Ayasofya'nın tekrar kiliseye çevrilmesi"ni önemsiyorlar, bu bağlamda oldukça da yol kat ettiler.
"Ne var yani bu işte! Sultanahmet Camii dolmuyor ki, orada ikinci bir camiye ihtiyaç da yok; hem Ayasofya, camii de değil. AB ile aramızı düzeltmek ve müzakere tarihi almak için bu basit işe mi takılacağız, Ayasofya'yı kiliseye çevirelim bitsin. İstanbul, medeniyetler başkenti olsun" diyorlar lobilerde.
Kimilerini dolarla ısıtıyorlar, kimilerini alttan alttan sohpetlerle bu işe alıştırmaya devam ediyorlar.
Ayasofya, bir sabah ansızın kiliseye çevrilir, çanlarla süslenirse hiç şaşırmayın.
AB'ye endeksli yeni Vakıflar Yasası'nın nelere mal olabileceğini kestirebiliyor musunuz?
AKP'nin AB'ye endeksli yeni Vakıflar Yasası'nı Aralık öncesine yetiştirmeye çalışıyor.
Yasa taslağının "azınlıklar bölümü" çok konuşulacak kıvama getiriliyor.
AB hayali için Reform İzleme Grubu kurulmuştu, biliyorsunuz.
Grup, yeni Vakıflar Yasası'nda "azınlık kavramı"nın tamamen ortadan kaldırılmasına karar aldı.
Artık Türkiye'nin bağımsızlığının ve Cumhuriyet'in kuruluş senedi olarak bilinen Lozan Antlaşması'nın Hıristiyanlar başta olmak üzere "azınlıklara ilişkin tüm kısıtlamalar"ı kaldırılıyor.
AKP, uyum yasalarıyla Lozan'ı adeta "sadece sembolik değeri olan" bir anlaşmaya dönüştürüyor.
Vakıflarda "azınlık-mazınlık ayrımı", "yerli-yabancı ayrımı" olmayacak.
Türkiye'deki bütün vakıflar aynı kurallara tabi olacak.
Yerli vakıfların bürokrasisi ne ise, azınlık ve yabancı vakıfların da aynı olacak.
Mal edinmede hepsi eşit olacak; bu arada, parası bol olan yabancı ve azınlık vakıfları istedikleri yerleri tapulayacak tabii.
Bu arada vakıflar din eğitimi amaçlı okul veya kurs açamayacakmışmış, ama Heybeliada Ruhban Okulu farklı?
Haftabaşında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ruhban okulu için "ayrıca ele alınan bir konudur" diyor.
Aynı gün Fener Patriği Bartholomeus, Ruhban Okulu, Aya Yorgi Vakfı'na bağlı olarak açılıyor, diyor.
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, kanun değişikliği olmadan da Bakanlar Kurulu kararıyla Ruhban Okulu açılabilir diyor.
Şimdi anlaşılıyor mu vakıflardaki din eğitimi veya kurs açma yasağı kim için?!
Yasak senin, benim için; yoksa Bartholomeus için değil.
O, Yorgi Vakfı'na bağlı olarak papaz okulu da açabiliyor, ruhban okulu da?
Azınlık değil de, Müslüman vatandaşlarımızdan biri ise, mesela Kur'an kursu-mursu açarsa yeni TCK'nin 265. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliri. AB'ye uyum dedikleri bu olsa gerek?
Bu arada Salı günü, Patrik Bartholomeus gazeteci Mehmet Gündem'e bakın neler s öylüyor: İstanbul Patriği'nin Ekümenik sıfatı bağımsızdır ve etkilenmez. Bu 6. asırdan beri süregelen bir unvandır. Dünya bunu kabul ediyor. Patrikliğin unvanıdır. Patrikhane'nin civarında bir iki ev aldık, bunu bazıları abartıyor. Fethullah Gülen'le iyi bir dostuz, görüşüyoruz.
AB ve ABD'yi koltuk değeneği edinen Bartholomeus, artık bu kadar açık konuşuyor, "Türk devleti bize teklif etse dahi, İkinci Vatikan olmayı redderiz" demeyi de şimdilik ihmal etmiyor tabii.
Bu arada samanaltında bir başka iş daha pişiriliyor.
Anadolu'da birçok yerde AKP'li belediye başkanlarının seferberliğiyle camiler kiliseye çevriliyor ya; İstanbul'daki Ekümenik sevdalısı ve onun diyalogcu yandaşları, bu "Ekümenik"lik işini perçinlemek için "Ayasofya'nın tekrar kiliseye çevrilmesi"ni önemsiyorlar, bu bağlamda oldukça da yol kat ettiler.
"Ne var yani bu işte! Sultanahmet Camii dolmuyor ki, orada ikinci bir camiye ihtiyaç da yok; hem Ayasofya, camii de değil. AB ile aramızı düzeltmek ve müzakere tarihi almak için bu basit işe mi takılacağız, Ayasofya'yı kiliseye çevirelim bitsin. İstanbul, medeniyetler başkenti olsun" diyorlar lobilerde.
Kimilerini dolarla ısıtıyorlar, kimilerini alttan alttan sohpetlerle bu işe alıştırmaya devam ediyorlar.
Ayasofya, bir sabah ansızın kiliseye çevrilir, çanlarla süslenirse hiç şaşırmayın.
AB'ye endeksli yeni Vakıflar Yasası'nın nelere mal olabileceğini kestirebiliyor musunuz?
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019