İrtifa kaybeden uçağın, helikopterin pilotunun heyecanlanmadan-paniklemeden bazı şeyler yapabilecek kapasitede olması lazım.
Ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğimiz Giresun-Akçura-Tohumluk Yaylası'nda düşen askeri helikopterin Pilotlarının gösterdiği olağanüstü gayreti biliyoruz. Bu gayret neticesinde de yedi Şehidimiz, sekiz yaralımız var. Bir helikopter kazasından sağ kurtulmak, neredeyse mucize ve şükürler olsun bu mucizeyi gördük!
Düşen SIKORSKY S-70 Helikopterler; 2 Pilot, 1 Uçuş teknisyeni ile havalanıyor. 14 tam techizatlı askeri taşıyabilecek kapasitede. Gövde uzunluğu 19.76, yüksekliği 5.33 metre, boş ağırlığı 5.347 kg. Maksimum kalkış ağırlığı 9.979 kg. Yani devasa bir demir yığını ama teknoloji harikalarının en başında gelir helikopter.
İstenen hızda ve yükseklikte uçar, havada olduğu yerde durabilir, dağların zirvesine de iner, ovaların en düşük rakımlısına da ama neticede kul yapısıdır ve arızalanabilir!
Neticede insan imalatıdır, tabiata ve tabiat olaylarına her an yenilebilir ki, bu helikopterin de hava şartlarından düştüğünü, Genelkurmay Başkanlığı açıkladı.
Harika teknolojik bir araçtan hareketle siyasete dokun/dur/maya çalışacağım!
"Yavru Muhalefet MeHaPe", Bahçeli pilotluğunda hızla irtifa kaybediyor! Bu irtifa kaybının pilotaj hatasından olduğu apaçık olmasına rağmen, Bahçeli Helikopterine binen "Püskevitçi"ler, pilotaj hatasıyla partiyi düşüşe geçiren Bahçeli'yi ya/kı/nında alkışlayarak hem O'nun, hem de kendilerinin sonunu hazırladıklarının farkında değiller! Ya da farkındalar ama "Merek yanarsa sıçanlara da kalmasın!" harîsliği ile davranıyorlar!
Halbuki, hatırlasalar ki şu ân düşman ilan ettikleri kişiler, bir önceki Olağan Kongrede Bahçeli'yi Pilot koltuğuna, avanesini de Uçuş Teknisyenliği'ne oturtan Üst Kurul Delegeleri'dir!
Bahçeli ve şürekası bilmeliler ki, "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin teşkilatlardan yetişmemiş sempatizan tabanı, AKP'nin arka bahçesi konumuna itilmiştir!
"Herkese ve her şeye rağmen hükumete desteğimiz devam edecektir" vaadiyle de bu arka bahçe kuraklığa dayanıyor, sağanak yağmurlarda sele kapılmıyor! Çünkü mücahitlikten müteahhitliğe geçen AKP'liler, yer altı ve yer üstü drenaj duvarlarını sağlam ördüler!
"Yavru Muhalefet MeHaPe"deki Kangrene Dönüşen Kongre sürecini, herkes gibi ben de dikkatle izliyorum! 1969'dan beri tarihini, yaşayarak, 47 yıllık MHP geçmişinin, -son dört yıl hariç- hemen her milimetresinde olan birisiyim. Yıllarca başarılarla övünmüş, başarısızlıklarda kendimi suçlayarak dövünmüş biriyim!
Dolayısıyla; "Üçten beşe şart olsun MeHaPe'yi boşadım! Boşadığım kadının topuğuna bakmam!" Dediğim günden beri lehte veya aleyhte "MeHaPe" propagandası yapmadım!
Bu "MeHaPe" ile hiç ilgilenmiyorum anlamına gelmez tabii!
İslâmi ve ahlâki yanlışlarını, doğru taktiklerle sunarak MeHaPe tabanından oy devşiren AKP'liler gibi kurnazca değil, samimiyetle MHP tabanının doğru yere kanalize edilmesine uğraşıyorum!
Çünkü Cumhuriyet tarihimizde sadece Muhteşem Türk Atatürk hariç, diğer bütün siyasi önderlerin, dîni siyasete alet ettiklerini biliyorum! Bu insafsız, merhametsiz ve ahlâksız uygulama sonucunda da, hem ahlaki değerlerimiz, hem dîni vecîbelerimiz, hem de siyasetimiz ha bire irtifa kaybetti, ha bire alçaldı!
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Prof. Dr. Haydar BAŞ adlı bir Türk Münevveri; öğretmenliği, ilahiyatçılığı, ekonomistliği ve fikir adamlığı özellikleri ile siyaseti, dînin ve ahlâkın emrine sokmaya uğraşıyor!
"Ben yüksek ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" diyen Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Size iki emanet bırakıyorum. Bunlar, Kıyamet Günü Kevser Havuzu'nun başına kadar birbirinden ayrılmazlar. Birincisi Allah'ın İpi Kur'ân, diğeri Ehl-i Beytimdir" vasiyetine harfiyyen uyarak, bütün Mütedeyyin Müslümanları Ehl-i Beyt Gemisi'ne davet ediyor ki, bu daveti kendim duyarak kaçak bindiğim Ehl-i Beyt Gemisi'nde şükürler olsun Kaptan Yardımcılığı göreviyle onurlandırıldım!
Allah şahidimdir, hayatım boyunca hiç kendimi kurtarmak gibi bencilce, egoistçe, eyyamcı davranış içinde olmadım. Yine olmam mümkün değil!
Elbette beraber büyüdüğüm, 47 yıllık ömürdaşlarımı, arkadaşlarımı, çiledaşlarımı da, Ehl-i Beyt Gemisi'nde görmek arzu ve iştiyâkındayım!
Çünkü Resulullah (s.a.a.)'in; "Ehl-i Beytim Nûh'un Gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmeyen helâk olur" buyurduklarını biliyorum! Ve hiçbir yârenimin, arkadaşımın, yoldaşımın, ömürdaşımın Ehl-i Beyt Gemisi'ne binmeyerek helâklerine bigâne kalamam! Kalmadım, kalmayacağım!
Küskünlüklerin, kızgınlıkların, hatta kan davalarının ortadan kalkması gereken Ramazan Bayramı'nda, kendisine muhalif olanların bayramlaşma toplantısını bastırandan, Kurtuluş Gemisine kaptan mı olur?
Kimlerin çocuklarını, kimlerin üzerine gönderdiğinin farkında olmayandan Kurtuluş Gemisi Kaptanı mı olur?
Adam, eline bir keser, etrafına da, "Balta-Kazma" sıfatlı mâzi ve emek inkarcılarını almış, Ülkücü İrade'nin Kaptan Köşkü'ne oturtulduğu Milliyetçilik Gemisini, içeriden delip batırmaya uğraşıyorlar ve yüzme de bilmiyorlar! Batıracakları gemide kendilerinin de telef olacaklarının farkında değiller!
Herhangi bir akıllı insan, üzerine bindiği dalı keser mi?
Aklı çalışan herhangi bir parti genel başkanı, partisinin omurgası olan; Üst Kurul Delegeleri ile kavga eder mi?
Haa! Kangrene dönüşen Olağanüstü Kongre sürecinde, soran herkese; "Bahçeli, Türkiye'de cemiyetçilik ve dernekçilik yasalarını en iyi bilen iki-üç kişiden biridir! Bahçeli çalmayı kafasına koyduğu minarenin önce kılıfını hazırlar ve hazırladığı kılıf tamamen yasal olur. Bütün Genel-başkan Adaylarına, aylarca tuz yalatır, susatır ve suyun başında bir çoban kavalıyla hiç birine bir yudum su içirmeden geri çevirir!" demiştim!
Keşke yanılsaydım!
Gördüğüm ve anladığım kadarıyla "Kangrene Dönüşen Kongre" olağan-üstülüğünü kaybetti ve Bahçeli'nin dediği tarihte olacak! O güne kadar da Kaptanı tarafından içerden delinen MHP Siyaset Gemisi'nin dayanabileceğini zannetmiyorum!
Görünen ve anladığım o ki Büyük Senarist'in, Bahçeli figüranlığındaki "MHP Sahnesi'nin perdesi çekilmek üzere!
Hâlâ, "Milliyetçiyim" diyenlerin; hâlâ, "Turancıyım" diyenlerin; hâlâ, "Milliyetçi Türkiye" diyenlerin; 21. yy. Ebu Zer'i Prof. Dr. Haydar BAŞ Kaptanlığındaki Ehl-i Beyt Gemisi ile II. Kuvay-ı Milliyeciler safında, "KÂİNAT TÜRK DEVLETİ" Seferine katılmaktan başka çareleri yok!
Söylemek durumundayım ve söylüyorum...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğimiz Giresun-Akçura-Tohumluk Yaylası'nda düşen askeri helikopterin Pilotlarının gösterdiği olağanüstü gayreti biliyoruz. Bu gayret neticesinde de yedi Şehidimiz, sekiz yaralımız var. Bir helikopter kazasından sağ kurtulmak, neredeyse mucize ve şükürler olsun bu mucizeyi gördük!
Düşen SIKORSKY S-70 Helikopterler; 2 Pilot, 1 Uçuş teknisyeni ile havalanıyor. 14 tam techizatlı askeri taşıyabilecek kapasitede. Gövde uzunluğu 19.76, yüksekliği 5.33 metre, boş ağırlığı 5.347 kg. Maksimum kalkış ağırlığı 9.979 kg. Yani devasa bir demir yığını ama teknoloji harikalarının en başında gelir helikopter.
İstenen hızda ve yükseklikte uçar, havada olduğu yerde durabilir, dağların zirvesine de iner, ovaların en düşük rakımlısına da ama neticede kul yapısıdır ve arızalanabilir!
Neticede insan imalatıdır, tabiata ve tabiat olaylarına her an yenilebilir ki, bu helikopterin de hava şartlarından düştüğünü, Genelkurmay Başkanlığı açıkladı.
Harika teknolojik bir araçtan hareketle siyasete dokun/dur/maya çalışacağım!
"Yavru Muhalefet MeHaPe", Bahçeli pilotluğunda hızla irtifa kaybediyor! Bu irtifa kaybının pilotaj hatasından olduğu apaçık olmasına rağmen, Bahçeli Helikopterine binen "Püskevitçi"ler, pilotaj hatasıyla partiyi düşüşe geçiren Bahçeli'yi ya/kı/nında alkışlayarak hem O'nun, hem de kendilerinin sonunu hazırladıklarının farkında değiller! Ya da farkındalar ama "Merek yanarsa sıçanlara da kalmasın!" harîsliği ile davranıyorlar!
Halbuki, hatırlasalar ki şu ân düşman ilan ettikleri kişiler, bir önceki Olağan Kongrede Bahçeli'yi Pilot koltuğuna, avanesini de Uçuş Teknisyenliği'ne oturtan Üst Kurul Delegeleri'dir!
Bahçeli ve şürekası bilmeliler ki, "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin teşkilatlardan yetişmemiş sempatizan tabanı, AKP'nin arka bahçesi konumuna itilmiştir!
"Herkese ve her şeye rağmen hükumete desteğimiz devam edecektir" vaadiyle de bu arka bahçe kuraklığa dayanıyor, sağanak yağmurlarda sele kapılmıyor! Çünkü mücahitlikten müteahhitliğe geçen AKP'liler, yer altı ve yer üstü drenaj duvarlarını sağlam ördüler!
"Yavru Muhalefet MeHaPe"deki Kangrene Dönüşen Kongre sürecini, herkes gibi ben de dikkatle izliyorum! 1969'dan beri tarihini, yaşayarak, 47 yıllık MHP geçmişinin, -son dört yıl hariç- hemen her milimetresinde olan birisiyim. Yıllarca başarılarla övünmüş, başarısızlıklarda kendimi suçlayarak dövünmüş biriyim!
Dolayısıyla; "Üçten beşe şart olsun MeHaPe'yi boşadım! Boşadığım kadının topuğuna bakmam!" Dediğim günden beri lehte veya aleyhte "MeHaPe" propagandası yapmadım!
Bu "MeHaPe" ile hiç ilgilenmiyorum anlamına gelmez tabii!
İslâmi ve ahlâki yanlışlarını, doğru taktiklerle sunarak MeHaPe tabanından oy devşiren AKP'liler gibi kurnazca değil, samimiyetle MHP tabanının doğru yere kanalize edilmesine uğraşıyorum!
Çünkü Cumhuriyet tarihimizde sadece Muhteşem Türk Atatürk hariç, diğer bütün siyasi önderlerin, dîni siyasete alet ettiklerini biliyorum! Bu insafsız, merhametsiz ve ahlâksız uygulama sonucunda da, hem ahlaki değerlerimiz, hem dîni vecîbelerimiz, hem de siyasetimiz ha bire irtifa kaybetti, ha bire alçaldı!
Cumhuriyet tarihinde ilk defa Prof. Dr. Haydar BAŞ adlı bir Türk Münevveri; öğretmenliği, ilahiyatçılığı, ekonomistliği ve fikir adamlığı özellikleri ile siyaseti, dînin ve ahlâkın emrine sokmaya uğraşıyor!
"Ben yüksek ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" diyen Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Size iki emanet bırakıyorum. Bunlar, Kıyamet Günü Kevser Havuzu'nun başına kadar birbirinden ayrılmazlar. Birincisi Allah'ın İpi Kur'ân, diğeri Ehl-i Beytimdir" vasiyetine harfiyyen uyarak, bütün Mütedeyyin Müslümanları Ehl-i Beyt Gemisi'ne davet ediyor ki, bu daveti kendim duyarak kaçak bindiğim Ehl-i Beyt Gemisi'nde şükürler olsun Kaptan Yardımcılığı göreviyle onurlandırıldım!
Allah şahidimdir, hayatım boyunca hiç kendimi kurtarmak gibi bencilce, egoistçe, eyyamcı davranış içinde olmadım. Yine olmam mümkün değil!
Elbette beraber büyüdüğüm, 47 yıllık ömürdaşlarımı, arkadaşlarımı, çiledaşlarımı da, Ehl-i Beyt Gemisi'nde görmek arzu ve iştiyâkındayım!
Çünkü Resulullah (s.a.a.)'in; "Ehl-i Beytim Nûh'un Gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmeyen helâk olur" buyurduklarını biliyorum! Ve hiçbir yârenimin, arkadaşımın, yoldaşımın, ömürdaşımın Ehl-i Beyt Gemisi'ne binmeyerek helâklerine bigâne kalamam! Kalmadım, kalmayacağım!
Küskünlüklerin, kızgınlıkların, hatta kan davalarının ortadan kalkması gereken Ramazan Bayramı'nda, kendisine muhalif olanların bayramlaşma toplantısını bastırandan, Kurtuluş Gemisine kaptan mı olur?
Kimlerin çocuklarını, kimlerin üzerine gönderdiğinin farkında olmayandan Kurtuluş Gemisi Kaptanı mı olur?
Adam, eline bir keser, etrafına da, "Balta-Kazma" sıfatlı mâzi ve emek inkarcılarını almış, Ülkücü İrade'nin Kaptan Köşkü'ne oturtulduğu Milliyetçilik Gemisini, içeriden delip batırmaya uğraşıyorlar ve yüzme de bilmiyorlar! Batıracakları gemide kendilerinin de telef olacaklarının farkında değiller!
Herhangi bir akıllı insan, üzerine bindiği dalı keser mi?
Aklı çalışan herhangi bir parti genel başkanı, partisinin omurgası olan; Üst Kurul Delegeleri ile kavga eder mi?
Haa! Kangrene dönüşen Olağanüstü Kongre sürecinde, soran herkese; "Bahçeli, Türkiye'de cemiyetçilik ve dernekçilik yasalarını en iyi bilen iki-üç kişiden biridir! Bahçeli çalmayı kafasına koyduğu minarenin önce kılıfını hazırlar ve hazırladığı kılıf tamamen yasal olur. Bütün Genel-başkan Adaylarına, aylarca tuz yalatır, susatır ve suyun başında bir çoban kavalıyla hiç birine bir yudum su içirmeden geri çevirir!" demiştim!
Keşke yanılsaydım!
Gördüğüm ve anladığım kadarıyla "Kangrene Dönüşen Kongre" olağan-üstülüğünü kaybetti ve Bahçeli'nin dediği tarihte olacak! O güne kadar da Kaptanı tarafından içerden delinen MHP Siyaset Gemisi'nin dayanabileceğini zannetmiyorum!
Görünen ve anladığım o ki Büyük Senarist'in, Bahçeli figüranlığındaki "MHP Sahnesi'nin perdesi çekilmek üzere!
Hâlâ, "Milliyetçiyim" diyenlerin; hâlâ, "Turancıyım" diyenlerin; hâlâ, "Milliyetçi Türkiye" diyenlerin; 21. yy. Ebu Zer'i Prof. Dr. Haydar BAŞ Kaptanlığındaki Ehl-i Beyt Gemisi ile II. Kuvay-ı Milliyeciler safında, "KÂİNAT TÜRK DEVLETİ" Seferine katılmaktan başka çareleri yok!
Söylemek durumundayım ve söylüyorum...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017