Türkiye siyasetinin gündemi artık yalnızca Ankara'dan değil, taşradan da şekilleniyor.
Ülkenin dört bir yanında yaşanan gelişmeler, özellikle yerel yönetimlerin yeniden dizayn edildiği bir sürecin işaretlerini veriyor.
Bu tablo, sadece iktidarın değil, muhalefetin de içinde bulunduğu daha geniş bir "yapısal dönüşümün" habercisi gibi duruyor.
SANDIKTA KAZANILMAYAN, MASADA MI DÜZENLENİYOR?
Son dönemde yerel meclislerde yaşanan çözülmeler dikkat çekiyor.
"Seçimle kazanılamayan alanların idari müdahalelerle yeniden yapılandırıldığı" yönündeki algı giderek güçleniyor.
Ulusal basında geniş yer bulmasa da Kilis'te yaşanan gelişme, bu sürecin sembolü hâline geldi.
31 Mart 2024 seçimlerinde CHP'nin kazandığı belediyede meclis dağılımı başlangıçta CHP 16, AK Parti 9, MHP 6 şeklindeydi.
Geçtiğimiz hafta ise üç CHP'li meclis üyesi — Ali Aliosmanoğlu, Şerif Hangillioğlu ve Abdurrahman Bakır — partilerinden istifa ederek bağımsız sıralara geçti.
Yeni tablo: CHP 13, AK Parti 9, MHP 6, Bağımsız 3.
İlk bakışta bir parti içi mesele gibi görünen bu tablo, aslında Türkiye genelinde yaşanan siyasi yeniden yapılanmanın yerel izdüşümü olarak da yorumlanabilir.
Bir yanda yargı süreçleri hızla ilerliyor, diğer yanda muhalefet kadrolarında "içeriden çözülme" sinyalleri veriliyor.
KİLİS'TEKİ GÖRÜNÜM: İÇ HESAPLAŞMA MI, GENEL EĞİLİMİN YANSIMASI MI?
Kilis'teki siyasi çevrelerle yaptığımız görüşmelerde ise farklı bir tablo çiziliyor.
Yerel basın mensuplarına göre bu gelişme uluslararası ya da merkezi bir yönlendirme değil, tamamen CHP'nin kendi iç hesaplaşması.
CHP İl ve ilçe kongreleri sonrasında ortaya çıkan tablonun ardından, Kilis'te yaşanan bu istifaların bir "parti içi çekişme" den öte bir şey olmadığı iddia ediliyor.
Ancak şu da açık:
Her ne kadar yerel bir çekişme gibi görünse de, Türkiye'nin diğer şehirlerinde yaşanan benzer gelişmelere bakıldığında insanın aklına başka sorular da geliyor.
Bu kadar farklı bölgede, benzer dinamiklerin yaşanması, "yerel yönetim sistemi mi yeniden biçimlendiriliyor, toplum buna mı hazırlanıyor?" sorusunu beraberinde getiriyor.
YEREL YÖNETİMLERDE SESSİZ DÖNÜŞÜM
Kilis örneği aslında küçük bir laboratuvar niteliğinde.
Genç bir hukukçu olan Av. Hakan Bilecen'in yönettiği belediyede meclis çoğunluğunun zayıflaması, yerel icraatların Ankara merkezli dengelere bağımlı hale gelmesini zorunlu kılabilir. Bu sadece Kilis'e özgü değil; birçok kentte benzer tablo sessiz biçimde yaşanıyor.
Belediye meclislerindeki geçişler, kimi zaman bağımsız kararlar gibi sunulsa da, aslında yeni hizalanmaların habercisi olabiliyor.
Yerel yönetimlerin halkın iradesini temsil eden kurumlardan çıkıp, merkezî kontrolün deneme alanlarına dönüşmesi endişe yaratıyor.
DEMOKRASİ YERELDE BAŞLAR, ORADA DA SARSILIR
Bir yanda "adem-i merkeziyet" söylemleri güçlenirken, diğer yanda yerel yönetimlerin hareket alanı fiilen daralıyor.
Sanki toplum, bir sonraki aşama için önceden programlanmış bir dönüşüme hazırlanıyor.
Bu süreçte en çok zarar gören ise halkın kendisi.
Bazı şehirlerde hükümet ile belediye arasındaki açık gerilim, doğrudan hizmet aksamasına dönüşüyor.
Yani mesele yalnızca yönetim şekli değil;
hizmetin vatandaşa ulaşıp ulaşmadığı meselesi haline geldi.
AHKÂM-I HATİME
Bugün Türkiye'de iki paralel süreç yaşanıyor:
Bir yanda görevden almalar, istifalar, siyasi geçişler…
Diğer yanda merkeziyetçiliği güçlendiren, yerelin özerkliğini zayıflatan sessiz bir yeniden yapılanma.
Kilis örneği, bu tabloyu okumak için küçük ama anlamlı bir pencere açıyor.
Evet, belki bu olay yalnızca CHP'nin iç meselesidir — ama aynı zamanda ülke genelindeki yönetim biçimi tartışmasının minyatür bir yansımasıdır.
Bu nedenle soruyu sormak gerekiyor:
"Toplum bir yere mi hazırlanıyor? Yoksa yerel çözülme, yeni bir yerel yönetim sisteminin ön hazırlığı mı?"
Ne olursa olsun dileğimiz şu olmalı:
Kazanan Kilis olsun, kazanan Türkiye olsun.
Ülkenin dört bir yanında yaşanan gelişmeler, özellikle yerel yönetimlerin yeniden dizayn edildiği bir sürecin işaretlerini veriyor.
Bu tablo, sadece iktidarın değil, muhalefetin de içinde bulunduğu daha geniş bir "yapısal dönüşümün" habercisi gibi duruyor.
SANDIKTA KAZANILMAYAN, MASADA MI DÜZENLENİYOR?
Son dönemde yerel meclislerde yaşanan çözülmeler dikkat çekiyor.
"Seçimle kazanılamayan alanların idari müdahalelerle yeniden yapılandırıldığı" yönündeki algı giderek güçleniyor.
Ulusal basında geniş yer bulmasa da Kilis'te yaşanan gelişme, bu sürecin sembolü hâline geldi.
31 Mart 2024 seçimlerinde CHP'nin kazandığı belediyede meclis dağılımı başlangıçta CHP 16, AK Parti 9, MHP 6 şeklindeydi.
Geçtiğimiz hafta ise üç CHP'li meclis üyesi — Ali Aliosmanoğlu, Şerif Hangillioğlu ve Abdurrahman Bakır — partilerinden istifa ederek bağımsız sıralara geçti.
Yeni tablo: CHP 13, AK Parti 9, MHP 6, Bağımsız 3.
İlk bakışta bir parti içi mesele gibi görünen bu tablo, aslında Türkiye genelinde yaşanan siyasi yeniden yapılanmanın yerel izdüşümü olarak da yorumlanabilir.
Bir yanda yargı süreçleri hızla ilerliyor, diğer yanda muhalefet kadrolarında "içeriden çözülme" sinyalleri veriliyor.
KİLİS'TEKİ GÖRÜNÜM: İÇ HESAPLAŞMA MI, GENEL EĞİLİMİN YANSIMASI MI?
Kilis'teki siyasi çevrelerle yaptığımız görüşmelerde ise farklı bir tablo çiziliyor.
Yerel basın mensuplarına göre bu gelişme uluslararası ya da merkezi bir yönlendirme değil, tamamen CHP'nin kendi iç hesaplaşması.
CHP İl ve ilçe kongreleri sonrasında ortaya çıkan tablonun ardından, Kilis'te yaşanan bu istifaların bir "parti içi çekişme" den öte bir şey olmadığı iddia ediliyor.
Ancak şu da açık:
Her ne kadar yerel bir çekişme gibi görünse de, Türkiye'nin diğer şehirlerinde yaşanan benzer gelişmelere bakıldığında insanın aklına başka sorular da geliyor.
Bu kadar farklı bölgede, benzer dinamiklerin yaşanması, "yerel yönetim sistemi mi yeniden biçimlendiriliyor, toplum buna mı hazırlanıyor?" sorusunu beraberinde getiriyor.
YEREL YÖNETİMLERDE SESSİZ DÖNÜŞÜM
Kilis örneği aslında küçük bir laboratuvar niteliğinde.
Genç bir hukukçu olan Av. Hakan Bilecen'in yönettiği belediyede meclis çoğunluğunun zayıflaması, yerel icraatların Ankara merkezli dengelere bağımlı hale gelmesini zorunlu kılabilir. Bu sadece Kilis'e özgü değil; birçok kentte benzer tablo sessiz biçimde yaşanıyor.
Belediye meclislerindeki geçişler, kimi zaman bağımsız kararlar gibi sunulsa da, aslında yeni hizalanmaların habercisi olabiliyor.
Yerel yönetimlerin halkın iradesini temsil eden kurumlardan çıkıp, merkezî kontrolün deneme alanlarına dönüşmesi endişe yaratıyor.
DEMOKRASİ YERELDE BAŞLAR, ORADA DA SARSILIR
Bir yanda "adem-i merkeziyet" söylemleri güçlenirken, diğer yanda yerel yönetimlerin hareket alanı fiilen daralıyor.
Sanki toplum, bir sonraki aşama için önceden programlanmış bir dönüşüme hazırlanıyor.
Bu süreçte en çok zarar gören ise halkın kendisi.
Bazı şehirlerde hükümet ile belediye arasındaki açık gerilim, doğrudan hizmet aksamasına dönüşüyor.
Yani mesele yalnızca yönetim şekli değil;
hizmetin vatandaşa ulaşıp ulaşmadığı meselesi haline geldi.
AHKÂM-I HATİME
Bugün Türkiye'de iki paralel süreç yaşanıyor:
Bir yanda görevden almalar, istifalar, siyasi geçişler…
Diğer yanda merkeziyetçiliği güçlendiren, yerelin özerkliğini zayıflatan sessiz bir yeniden yapılanma.
Kilis örneği, bu tabloyu okumak için küçük ama anlamlı bir pencere açıyor.
Evet, belki bu olay yalnızca CHP'nin iç meselesidir — ama aynı zamanda ülke genelindeki yönetim biçimi tartışmasının minyatür bir yansımasıdır.
Bu nedenle soruyu sormak gerekiyor:
"Toplum bir yere mi hazırlanıyor? Yoksa yerel çözülme, yeni bir yerel yönetim sisteminin ön hazırlığı mı?"
Ne olursa olsun dileğimiz şu olmalı:
Kazanan Kilis olsun, kazanan Türkiye olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Yerelde sarsılan dengeler / 10.11.2025
- EastMed: Bir enerji hattından fazlası / 09.11.2025
- Kıbrıs: Hazar-Akdeniz hattının güney ucu / 08.11.2025
- Tom Barrack’ın Hazar-Akdeniz çizgisi: Türkiye haritasını kim çiziyor? / 07.11.2025
- Cumhuriyet, yalnız bir yönetim değil, bir bilinçtir / 06.11.2025
- Cumhuriyet’in 102. yılında verilen ve verilmeyen mesajlar / 05.11.2025
- Bağımlılıkla mücadele programı: Kâğıt üzerinde bir seferberlik / 04.11.2025
- Cumhuriyet yaşar çünkü milleti yaşıyor / 03.11.2025
- Elazığ’ın ruhu, merhametin gücü: Hamza Baba’dan bugüne “Geleceği Savunmak” / 02.11.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025
- EastMed: Bir enerji hattından fazlası / 09.11.2025
- Kıbrıs: Hazar-Akdeniz hattının güney ucu / 08.11.2025
- Tom Barrack’ın Hazar-Akdeniz çizgisi: Türkiye haritasını kim çiziyor? / 07.11.2025
- Cumhuriyet, yalnız bir yönetim değil, bir bilinçtir / 06.11.2025
- Cumhuriyet’in 102. yılında verilen ve verilmeyen mesajlar / 05.11.2025
- Bağımlılıkla mücadele programı: Kâğıt üzerinde bir seferberlik / 04.11.2025
- Cumhuriyet yaşar çünkü milleti yaşıyor / 03.11.2025
- Elazığ’ın ruhu, merhametin gücü: Hamza Baba’dan bugüne “Geleceği Savunmak” / 02.11.2025
- Cumhuriyet’in hukuk ve kuvvetler ayrılığı üzerine bir yanılgı / 01.11.2025


















































































