Yezid zihniyetliler ıslaha yanaşmıyor

Prof. Dr. Haydar Baş geçen hafta, zorla tarihe gömülmek istenen bir gerçeği daha Yüce Türk Milletinin önüne, belgesiyle beraber koydu.  "Atatürk'ün jandarma istihbarat subayı olan Mehmet Rıfat Efendi'nin torunu Meriç Tumluer'in, belgelere dayalı olarak ifadesini naklediyorum; Atatürk hem anne hem de baba tarafından Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelmektedir?" Söylediklerinin hepsinin kaynağının, kendisinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Bu işlerde atma olmaz. Bunu iyi bilesiniz ama benim hayret ettiğim nokta, bu kadar İslamoğlu İslam olan, bu kadar Türkoğlu Türk olan bir insanı hangi gayret, hangi insafsızlık bu derece yanlış tanıtabilir?" dedi. Sayın Baş, bu insafsızlara bed-dua yerine dua da etti; "Allah bu insanlara da hidayet nasip etsin"Sayın Baş'ın yine belgeyle dikkat çektiği yer, isim, adres göstererek vurguladığı bir başka gerçek ise Atatürk'ün vasiyetiydi. "Atatürk'ün vasiyeti, Ankara 3. Sulh Hukuk mahkemesinin kayıtlarında, Ziraat Bankası'nın kasasında saklıdır. Vasiyetle ilgili diğer bilgiler de, bu kasada mevcuttur. Bugün bu vasiyet Genelkurmay Özel Harp Dairesi'nde saklanmaktadır. Sadece 6 maddesi açıklanmıştır. Meriç Tumluer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuş ve Kenan Evren'e de böyle bir vasiyetin varlığını itiraf ettirmiştir? Bu bilgilerin Kenan Evren'in dışında Erdoğan'a, CHP'den İsa Gök vasıtasıyla Kılıçdaroğlu'na, Muharrem İnce'ye, emekli albay Ömer Cengiz'e, Turgut Özal'a, Erbakan'a ve Demirel'e sunulduğu ifade edilmektedir. Biz şu anda bir meçhulden bahsetmiyoruz, bilinen hakikatleri yüce Türk milletine burada arz ediyoruz" Sayın Baş'ın açıklamalarında belge var, bilgi var, adres var, mahkeme kararı var ve çoğu hayatta olan siyasetçi ve devlet adamları var. Yani biraz aklı olan insan, bu gerçeği inkar edemez.Ama nefreti, kini aklının ve imanının önüne geçen insafsızlar, dünyalık menfaatler uğruna her türlü gerçeği inkâr ettikleri gibi gerçekleri açıklayanlara da kin kusmaktan geri kalmıyorlar, kalmazlarda? Bir devrim niteliğinde olan Sayın Baş'ın bu açıklamaları maalesef görmezden gelindi. Medya "Aman kimse duymasın" ayağına yattı. Atatürkçü geçinenler, gerçek Atatürk'ün ortaya çıkacağı endişesine kapılıp, susmayı tercih ettiler. Birkaç haber sitesi bu haberi gündem edip aynı gün arşive kaldırdılar. Nefretini gizlemeyenlerde vardı. Öyle ki bu anlayışın nefret mantığı, Hz. Ebu Talib'in imanına dil uzatmaya kadar uzanır. Bu nefret sahipleri güçlerini, 2. Mahmut'un emriyle, Bektaşileri katleden katillerden alırlar. Bu nefret sahipleri, Atatürk'ü de sevmezler, düşmandırlar. Ama korkularından açıkça dile getiremezler.İşte bu nefret sahipleri haliyle Ehl-i Beyt'i, Atatürk'ü  gündem eden, hakkı ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş'a karşı olmaları, milletimizden Haydar Baş gerçeğini saklamaya çalışmaları hatta nefretlerini kusmaları çok normaldir. Biliyor ve inanıyorum ki Sayın Baş, bu nefret sahiplerini de adam edecektir?Sayın Baş'ın bu tarihi açıklamalarını, Yeni Akit gazetesinden D.Mehmet Doğan hazmedemedi. Köşesinden her zamanki mantık ve üslupla dolaylı olarak hem Atatürk'e iftiraları yeniledi, hem de kendince, Sayın Baş'a saldırmaya kalktı?   Kimdir! D. Mehmet Doğan, diye googleye sordum. Bayağı kabarık bilgiler çıktı. Neredeyse ömrünün tamamını, sırtına bilgi toplamakla geçirmiş. Yazarlar Birliği Başkanıymış. Mehmet Doğan'ın baştan sona çelişkilerle dolu yazısında, tarihin yanında itikadı sapıklıkta öne çıkıyor. Mehmet Doğan diyor ki; "Peygamber Efendi'mizin âline, ashabına hürmet ve riayet ederiz. Onun soyundan gelenlere de saygı duyarız. O KADAR! Bu onlara (Ehl-i Beyt soyuna) yok yere bir rüçhaniyet kazandırmaz. Üstünlük takvadadır!..."Rüçhaniyet ne demek? Üstünlük, üstün oluş, daha mühim olma hâli.Cümleyi yenileyelim; "Onun (Peygamberin) soyundan gelenlere de saygı duyarız. O kadar! Bu onlara, yok yere bir "üstünlük, üstün oluş, daha mühim olma hâli" kazandırmaz. (Muaviye'de, Yezit, Memun, Mutasım vs. de aynen böyle diyordu)Bugün "Türk Milleti" bile diyemeyen, Haçlılarla bir ve beraber olup, milyonlarca Müslüman'ın katledilmesine ortak olan, Allah'ın farzlarını kanunla serbest bırakan, daha düne kadar diyalogcularla ortak olan güçlerin sözcülüğünü yapan bu zihniyet, konu Atatürk olunca dine imana geliyorlar. Ama kimin dini? Kimin imanı! Bu zihniyet, tarihin en büyük iftiralarından birini de hiç utanmadan, arlanmadan, din, iman, hesap gününü akıllarına getirmeden atabiliyorlar. Neymiş! Onun (Atatürk'ün) millet anlayışında "din"in yeri yoktur?"-