İhtilâl ve terörle iktidara gelenler, hiçbir zaman yapıcı olamamış ve aynı anlayışı iktidarlarında da sürdürmüşlerdir. Onların peşinden iktidar olanlar da, yıkıcılıktan yapıcılığa bir türlü geçememişlerdir. Dolayısıyla ihtilâl ve terörün yaraları uzun yıllar sarılamamıştır. Onun içindir ki, iktidarların meşru yolla, yani yapıcılıkla değiştirilmesi daima tercih edilmiştir. Aksi hal ise, şartlar ne olursa olsun tasvip görmemiştir. Dünyada, ayaklanarak, cebir ve şiddet kullanarak iktidarları devirmeye en müşahhas örnek, etkisi ve tartışması hiç bitmeyen Fransız İhtilâli'dir. Bu ihtilâlin Fransa'da meydana getirdiği tahribat, istikrarsızlık, huzursuzluk ve çalkantı, günümüze kadar devam etmiştir. Bunu Fransız yazarlarından Andre Siegfiried şöyle anlatır: "Modern Fransa, hem kralın, hem de kilisenin otoritesine karşı olmak üzere, çift bir ayaklanmanın sonucudur. Bu yüzden bizde hem otorite, hem de hürriyet kavramı yanlış anlaşılmıştır? Bugünkü Fransa, karakterine yerleşmiş olan bu ana kusurun ve yanlış anlayışın ceremesini hâlâ çekmektedir ve kim bilir daha ne kadar çekecektir."General Charles De Gaulle de, 1958 yılında bütün partiler tarafından iktidara davet edildiği zaman şöyle düşündüğünü ifade eder: "Siyasi partilerin bana sağladığı fırsattan yararlanıp devleti modern çağın gerçeklerine uygun kurumlarla donatıp, ona 169 yıldır, Fransız İhtilâli'nden beri mahrum kaldığı istikrarı ve devamlılığı sağlamak için harekete geçmeliydim." Görüldüğü üzere General Gaulle, istikrarsızlığın kaynağı olarak Fransız İhtilâli'ni işaret etmektedir. Ne hazindir ki, Batılılar, en çok çektikleri ihtilâl ve terörü, başka milletlere ve özellikle de Müslümanlara, kurtuluş reçetesi olarak sunuyorlar. Hâlbuki İslâm medeniyetinde iktidar olmak için halkın rızası esastır. İhtilâl ve terör, Batı medeniyetinden doğmuş ve Müslümanlara da bulaştırılmış, sosyal ve siyasal bir hastalıktır. Batılılar, bu hastalığın İslâm coğrafyasında yayılması için ellerinden gelen her şeyi yapmış ve maalesef bazı Müslümanları meşru iktidara karşı ayaklandırmıştır. Bir başka deyişle, Müslüman halkları, yıkmak için birleştirmiş, ama iş yapmaya gelince, aralarına türlü türlü fitneler sokmuştur. Her iktidarın yıkılışı, yeni bölünmelere, parçalanmalara ve çatışmalara neden olmuştur. Zaten Batılıların amacı da bu idi, yani Büyük Ortadoğu Projesi'yle, İslâm ülkelerinin sınırlarını ve rejimlerini değiştirmekti.Batılıların, bu projesinde rol alan Müslümanların, ihtilâl ve terörle değiştirilen rejimlerden medet umması ve adalet beklemesi kadar şaşmalık olamaz. Malumdur ki, ihtilâlcilerin stratejisi terördür, amaçlarına ancak terörle varmaktadırlar. Her terör de zulümdür, zulüm de adaletin tam zıddıdır. Teröristlerin, hiçbir hukuk, kural ve ahlâki ilke tanımadıklarına son günlerde bir kere daha şahit olduk. Kobani bahanesiyle, vahşice adam öldürmeler, bina ve araçlara verilen zararlar, gözümüzün önünde cereyan etti. Şimdi soralım: Bu yıkıcı ve yakıcılar, işbaşına gelince yapıcı olabilirler mi? Asla olamazlar, tarih bunun örnekleriyle doludur. Yıkıcılar, yıkmakta gösterdikleri başarıyı, isteseler bile, hiçbir zaman yapmakta gösteremezler.Yapıcıların mücadelesi de yapıcıdır. Onlar yaparak ve inşa ederek ilerler ve hedeflerine varırlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek Peygamberimiz (sav) Efendimizdir. O, daima barış yolunu tercih etmiştir. Bir kere Hz. Halid (ra), barışla sonuçlandırabileceği bir işi savaşla sonuca bağladığı için onu azarlamıştı.Sonuç olarak deriz ki, Müslümanlar, söylemi ne olursa olsun, "yıkacağım ve yakacağım" diyenlerden mutlaka uzaklaşmalı, yapmayı ve barışı esas alanlarla birlikte olmalıdır. Böyle davranılırsa, Batılıların tüm oyunları bozulmuş olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018