IMF politikalarını hiçbir ülkede başarılı olmadığını söyleyenlere, IMF yetkilileri, eski program için şöyle diyorlardı: "Bu program mutlaka başarılı olacaktır. Bunu ilk defa Türkiye'de uyguluyoruz". Sonuç, tam bir hüsran oldu. Şimdi Türkiye, yine denek seçildi; dalgalı kur sistemi farklı bir şekilde uygulamaya konuldu. TÜSİAD yetkilileri, dalgalı kur sisteminin Amerika hariç, hiçbir ülkede başarılı olmadığını, onun için bu sistemden vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Ne zamana kadar? IMF'nin birinci başkan yardımcısı Stanley Fischer ile görüşene kadar. Fischer, işadamlarıyla görüşünce, işadamları "ikna olduk" dediler, siz bunu çark ettiler şeklinde anlayın. Fischer işini biliyor. Basında adları "televole iktisatçısı" na çıkan iktisatçıları ve bürokratları da unutmadı. Onlarla da bir toplantı yaptı. Karar: Dalalı kur sistemi Türkiye'yi kurtaracak tek sistemdir.
Fischer ile görüştükten sonra açıklama yapan televole iktisatçıları kültürel esaretin örneklerini sergilediler. Daha önce "kur çıpası" nı savunan Fischer'e, şimdi niçin dalgalı kur sistemini tavsiye ettiğini sormaya cesaret edemediler. Televole iktisatçıları, hocasına yanlış ve anlamsız soru sormaktan çekinen bir öğrencinin ruh hali içerisinde, Fischer'i dinlediler. Bu ruh halini utanmadan da itiraf ettiler. Fischer'in karşısında kedi rolü oynayan bu iktisatçılar, Türk halkına dönünce aslan kesiliyorlar.
Televole iktisatçılarının tam aksine, dalgalı kur sisteminin Türkiye'yi daha zora sokacağını iddia ediyoruz. İddia lafın gelişi. Buna adımız gibi inanıyoruz. Test etmek isteyen varsa, televole iktisatçılarının söyledikleriyle bizimkileri not etsin, çok değil, bir kaç ay sonra Türkiye'nin durumuna baksın ve karşılaştırsın. Kim doğru söylüyor, kim milleti kandırıyor, o zaman karar versin.
Dalgalı kur sistemini, döviz kurunun, arz ve talebe göre belirlenmesi esasına dayanır. Dövize talep olmayınca döviz kuru düşer, talep olunca artar. Peki, dövize talep olmaması için alınmış herhangi bir tedbir var mı? Ne gezer. Öyle bir tedbir yok. Tam tersine dövize talebi, hükümetin kendisi doğuruyor. Daha doğrusu, hükümet döviz talep etmeye mecburdur. Çünkü hükmet, sadece dış borçlarını değil, iç borçlarını dahi dolara çevirdi. Birkaç ay sonra, iç borcunu dolar bazında ödeyecek olan hükümet, ne yapacaktır? Dolar talep etmeyecek mi? Dahası, OPEC ülkelerinin petrol üretimini kısması sonucunda, önümüzdeki günlerde petrol fiyatlarının artacağını herkes biliyor. Türkiye, petrol için yine dolara ihtiyaç duymayacak mı? Gayet tabii duyacaktır. O halde söyleyin televole iktisatçıları, dövize talep nasıl düşecektir? Dövize talep düşmeyecek, bilakis artacaktır.
Açık ve net olarak söylüyoruz, bu şartlarda dalgalı kur sisteminin başarılı olması mümkün değildir. Türkiye gibi bir ülkeyi batırmak için, hangi sistemi tavsiye dersiniz diye sorulursa, herhalde birinciliği dalgalı kur sistemi alır. Ekonomimiz durgunluğa girdi, yatırım ve istihdamın artması lazım. Dalgalı kur sisteminde kimse önünü göremez ki, yatırım yapsın. Herkes kısa vadeli, hatta günlük döviz dalgalanmalarını takip edecektir. Başka bir deyimle, bütün gözler döviz ve borsaya mıhlanacak, reel ekonomi unutulacaktır. Unutulduğundan daha çok.
Tabii, bu arada uluslararası spekülatörler de boş durmayacaklar, habire dövizi dalgalandıracaklardır. Sonuç, her gün biraz daha kötüye gidecektir. Böyle bir durumda kambiyo rejiminden vazgeçilmesi gündeme gelebilir mi? Bu soru Fischer'e soruldu. Fischer: "Bana iki zehirden hangisini tercih edeceğimi mi soruyorsunuz? Her ikisini de tercih etmem" dedi. Tür halkına zehiri bal diye sunan televole iktisatçıları varken, Fischer zehir içer mi? Zaten onun görevi zehir içmek değil, içirmektir. Bu görevini de başarıyla tamamladı ve gitti. Şimdi sıra Türk halkında. Tür halkı, zehir mi içecek, tekrar denek mi olacak, yoksa Kuvay-ı Milliye diyerek aslına mı dönecektir? Bekleyelim, görelim.
Fischer ile görüştükten sonra açıklama yapan televole iktisatçıları kültürel esaretin örneklerini sergilediler. Daha önce "kur çıpası" nı savunan Fischer'e, şimdi niçin dalgalı kur sistemini tavsiye ettiğini sormaya cesaret edemediler. Televole iktisatçıları, hocasına yanlış ve anlamsız soru sormaktan çekinen bir öğrencinin ruh hali içerisinde, Fischer'i dinlediler. Bu ruh halini utanmadan da itiraf ettiler. Fischer'in karşısında kedi rolü oynayan bu iktisatçılar, Türk halkına dönünce aslan kesiliyorlar.
Televole iktisatçılarının tam aksine, dalgalı kur sisteminin Türkiye'yi daha zora sokacağını iddia ediyoruz. İddia lafın gelişi. Buna adımız gibi inanıyoruz. Test etmek isteyen varsa, televole iktisatçılarının söyledikleriyle bizimkileri not etsin, çok değil, bir kaç ay sonra Türkiye'nin durumuna baksın ve karşılaştırsın. Kim doğru söylüyor, kim milleti kandırıyor, o zaman karar versin.
Dalgalı kur sistemini, döviz kurunun, arz ve talebe göre belirlenmesi esasına dayanır. Dövize talep olmayınca döviz kuru düşer, talep olunca artar. Peki, dövize talep olmaması için alınmış herhangi bir tedbir var mı? Ne gezer. Öyle bir tedbir yok. Tam tersine dövize talebi, hükümetin kendisi doğuruyor. Daha doğrusu, hükümet döviz talep etmeye mecburdur. Çünkü hükmet, sadece dış borçlarını değil, iç borçlarını dahi dolara çevirdi. Birkaç ay sonra, iç borcunu dolar bazında ödeyecek olan hükümet, ne yapacaktır? Dolar talep etmeyecek mi? Dahası, OPEC ülkelerinin petrol üretimini kısması sonucunda, önümüzdeki günlerde petrol fiyatlarının artacağını herkes biliyor. Türkiye, petrol için yine dolara ihtiyaç duymayacak mı? Gayet tabii duyacaktır. O halde söyleyin televole iktisatçıları, dövize talep nasıl düşecektir? Dövize talep düşmeyecek, bilakis artacaktır.
Açık ve net olarak söylüyoruz, bu şartlarda dalgalı kur sisteminin başarılı olması mümkün değildir. Türkiye gibi bir ülkeyi batırmak için, hangi sistemi tavsiye dersiniz diye sorulursa, herhalde birinciliği dalgalı kur sistemi alır. Ekonomimiz durgunluğa girdi, yatırım ve istihdamın artması lazım. Dalgalı kur sisteminde kimse önünü göremez ki, yatırım yapsın. Herkes kısa vadeli, hatta günlük döviz dalgalanmalarını takip edecektir. Başka bir deyimle, bütün gözler döviz ve borsaya mıhlanacak, reel ekonomi unutulacaktır. Unutulduğundan daha çok.
Tabii, bu arada uluslararası spekülatörler de boş durmayacaklar, habire dövizi dalgalandıracaklardır. Sonuç, her gün biraz daha kötüye gidecektir. Böyle bir durumda kambiyo rejiminden vazgeçilmesi gündeme gelebilir mi? Bu soru Fischer'e soruldu. Fischer: "Bana iki zehirden hangisini tercih edeceğimi mi soruyorsunuz? Her ikisini de tercih etmem" dedi. Tür halkına zehiri bal diye sunan televole iktisatçıları varken, Fischer zehir içer mi? Zaten onun görevi zehir içmek değil, içirmektir. Bu görevini de başarıyla tamamladı ve gitti. Şimdi sıra Türk halkında. Tür halkı, zehir mi içecek, tekrar denek mi olacak, yoksa Kuvay-ı Milliye diyerek aslına mı dönecektir? Bekleyelim, görelim.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018