Her yönetim biçimi, her dönemde tartışılmıştır. Tartışılmayan, herkes tarafından kabul gören bir yönetim biçimi, bugüne kadar olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Aslında yönetim biçimleri, tartışıldığı oranda olgunlaştırılır ve geliştirilir. Bir yönetim biçimini, tartışılmaz kılmak, hem o yönetim biçimine, hem de toplumlara büyük bir haksızlıktır.
Yönetim biçimleri gibi, siyasi düşünceler de zamanla değişmektedir. Şartlar ve sosyal kurumlar değişince, haliyle siyasi düşünceler de onlara bağlı olarak değişmekte ve yeni biçimler almaktadır.
Ne var ki, ülkemizde böylesi değişimlere pek sıcak bakılmamaktadır. Değişenler dönek diye yaftalanmaktadırlar. Dönmeyenler, eski düşüncelerinde ısrar edenler ise, çok kere asarı antika olarak kalmışlardır.
Ülkemiz, yeni bir sistem tartışması içerisine sokulmuş. Ancak tartışmalar, yüzeysel bir şekilde sürdürülmektedir. Derin analizlere ve değerlendirmelere, maalesef rastlanmamaktadır. Tartışmaların çoğu, halkı aldatmaya ve yanıltmaya yönelik yapılmaktadır.
Bu yanlışı, "ne yapılım, demokrasi böyle bir şey" deyip görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz. Böylesi bir davranış, her şeyden önce demokrasiye bir iftira olur. Zira demokrasinin de kendine mahsus değişmez kuralları bulunmaktadır.
Sözü ettiğimiz kurallardan biri ve belki de birincisi, çoğunluğun oyunun hak ölçüsü olarak görülmemesidir. Demokrasi bu şekilde algılanır ve işletilirse, o zaman demokrasi, sadece çoğunluklar için geçerli olur.
Bir başka deyişle, azınlıklar için demokrasi despotizme dönüşür. Bu çelişkiyi önlemenin tek yolu, siyasi partilerin belli konularda uzlaşma sağlamalarıdır. Aksi halde parti taraftarları, daima birbirlerine küskün, bazen de düşman kalırlar.
Demokrasinin böyle çalıştırılmasının bir diğer sakıncası da, insanların ahlâkını bozmasıdır. Öyle ki, çoğunluğun oyunu alan kişiler hırsa, kibre ve tahakküm duygusuna kapılırlar. Tabii olarak muhalifler de buna tepki verirler ve iş, toplumsal ayrışmaya ve çatışmaya kadar varabilir.
Siyasi partilerimiz, şu günlerde sürdürdükleri referandum kampanyasını, yönetim biçimlerinin ve hatta demokrasinin bilimsel tartışıldığı bir zemine çekseydiler, çok faydalı olurdu. Hâlbuki dünyada demokrasi dâhil, tüm yönetim biçimleri uzun zamandır tartışılmaktadır.
1975 yılında Kyoto'da, ABD, Avrupa ve Japonya temsilcilerinin katılımıyla bir komisyon kuruldu. Komisyonda "aşırı demokrasi" enine boyuna incelendi. Komisyon, inceleme ve araştırma sonucunda, "Demokrasi Buhranı" başlıklı bir rapor hazırladı. Söz konusu raporda "demokraside itidal" çağrısı yapıldı.
Ne yazık ki, ülkemizdeki referandum kampanyasında, bu tartışmaların hiçbir kırıntısını görmedik ve duymadık. Meydanlarımıza hâlâ, "her derdin devası, her sorunun çözümü demokrasidedir" düşüncesi egemen durumdadır. Gerçekte ise, yönetim biçimi ne olursa olsun devlet, yönetenler sayesinde değer, güç ve kuvvet kazanmaktadır.
Aslında yönetim biçimleri, tartışıldığı oranda olgunlaştırılır ve geliştirilir. Bir yönetim biçimini, tartışılmaz kılmak, hem o yönetim biçimine, hem de toplumlara büyük bir haksızlıktır.
Yönetim biçimleri gibi, siyasi düşünceler de zamanla değişmektedir. Şartlar ve sosyal kurumlar değişince, haliyle siyasi düşünceler de onlara bağlı olarak değişmekte ve yeni biçimler almaktadır.
Ne var ki, ülkemizde böylesi değişimlere pek sıcak bakılmamaktadır. Değişenler dönek diye yaftalanmaktadırlar. Dönmeyenler, eski düşüncelerinde ısrar edenler ise, çok kere asarı antika olarak kalmışlardır.
Ülkemiz, yeni bir sistem tartışması içerisine sokulmuş. Ancak tartışmalar, yüzeysel bir şekilde sürdürülmektedir. Derin analizlere ve değerlendirmelere, maalesef rastlanmamaktadır. Tartışmaların çoğu, halkı aldatmaya ve yanıltmaya yönelik yapılmaktadır.
Bu yanlışı, "ne yapılım, demokrasi böyle bir şey" deyip görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz. Böylesi bir davranış, her şeyden önce demokrasiye bir iftira olur. Zira demokrasinin de kendine mahsus değişmez kuralları bulunmaktadır.
Sözü ettiğimiz kurallardan biri ve belki de birincisi, çoğunluğun oyunun hak ölçüsü olarak görülmemesidir. Demokrasi bu şekilde algılanır ve işletilirse, o zaman demokrasi, sadece çoğunluklar için geçerli olur.
Bir başka deyişle, azınlıklar için demokrasi despotizme dönüşür. Bu çelişkiyi önlemenin tek yolu, siyasi partilerin belli konularda uzlaşma sağlamalarıdır. Aksi halde parti taraftarları, daima birbirlerine küskün, bazen de düşman kalırlar.
Demokrasinin böyle çalıştırılmasının bir diğer sakıncası da, insanların ahlâkını bozmasıdır. Öyle ki, çoğunluğun oyunu alan kişiler hırsa, kibre ve tahakküm duygusuna kapılırlar. Tabii olarak muhalifler de buna tepki verirler ve iş, toplumsal ayrışmaya ve çatışmaya kadar varabilir.
Siyasi partilerimiz, şu günlerde sürdürdükleri referandum kampanyasını, yönetim biçimlerinin ve hatta demokrasinin bilimsel tartışıldığı bir zemine çekseydiler, çok faydalı olurdu. Hâlbuki dünyada demokrasi dâhil, tüm yönetim biçimleri uzun zamandır tartışılmaktadır.
1975 yılında Kyoto'da, ABD, Avrupa ve Japonya temsilcilerinin katılımıyla bir komisyon kuruldu. Komisyonda "aşırı demokrasi" enine boyuna incelendi. Komisyon, inceleme ve araştırma sonucunda, "Demokrasi Buhranı" başlıklı bir rapor hazırladı. Söz konusu raporda "demokraside itidal" çağrısı yapıldı.
Ne yazık ki, ülkemizdeki referandum kampanyasında, bu tartışmaların hiçbir kırıntısını görmedik ve duymadık. Meydanlarımıza hâlâ, "her derdin devası, her sorunun çözümü demokrasidedir" düşüncesi egemen durumdadır. Gerçekte ise, yönetim biçimi ne olursa olsun devlet, yönetenler sayesinde değer, güç ve kuvvet kazanmaktadır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018