Yücel: Sınırlar mayınlansın, askere vur emri verilsin
Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Yücel’den sınır güvenliği ve 3. Dünya Savaşı söylemlerine ilişkin çarpıcı açıklamalar
27.06.2024 18:32:00
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI





Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Yücel 3. Dünya Savaşı söylemlerini ve Türkiye'ye sığınmacı akınını değerlendirdi.
Sığınmacı akınına karşı sınırların yeniden mayınlanması ve askere vur emri verilmesi gerektiğini ifade eden Yücel bunun caydırıcılık açısından önemli olduğunu söyledi.
Yücel şunları söyledi;
"3. Dünya Savaşı'nın çıkmasına ramak kaldığı babından açıklamaları uzun süredir duyuyoruz. Benim hatırladığım kadarıyla bundan 7-8 ay önce İngiltere'de bazı yetkililer kendi vatandaşlarına işte pil stoku yapmalarını, gıda stoku yapmalarını telkin eden bazı açıklamalarda bulunmuşlardı daha sonra Almanya'da bunu görüyoruz. Almanya'da yeniden sığınaklar gündeme gelmeye başladı ki Almanların 1. Dünya Savaşı'ndan edindikleri acı tecrübelerden sonra evlerinin altında, ben de hayatımın kısa bir bölümünde Almanya'da bulunduğum için biliyorum, evlerin altında onların kiler dedikleri sığınakları vardır. Onlar oraların iyileştirilmesi konusunda kendi vatandaşlarına telkinde bulunuyorlar ama bütün bu söylemlerin dışında geçtiğimiz hafta Sırbistan Cumhurbaşkanı 'Artık savaş treni istasyondan çıktı. Bundan sonra nereye doğru gideceği belli değil' gibi bir açıklama yaptı. Polonya Cumhurbaşkanı da hudutlarında kaçak girişlere vur emri verdiğini açıkladı.
Bunun gibi daha pek çok Avrupa ülkelerinde 3. Dünya Savaşı'na ilişkin bazı söz ve paylaşımların yapıldığını görüyoruz. Ukrayna - Rusya Savaşı belki bu işin başlangıç noktası olmuştur. 3. Dünya Savaşı esasında belki de orada başlamıştır ama ne zaman Rusya'yla NATO doğrudan karşı karşıya gelirse ki NATO'da üstün bazı devletlerin bu yönde büyük gayretlerinin olduğunu görüyoruz. Başta Amerika olmak üzere geçimini silah sanayinden temin eden büyük bazı emperyal diyeceğimiz devletlerin bu savaş için goygoyculuk yaptığını maalesef görüyoruz.
Bundan sonra da bu iş nereye doğru evrilecek? Artık gerçekten güç çünkü aklı başında dediğimiz devletlerin, milletlerin başındaki insanlar bile artık bir savaştan bahsediyorlar. En son bizim Dışişleri Bakanımız da buna ilişkin bazı görüşlerini ileri sürdü. Burada Türkiye'nin alacağı pozisyon, durum her şeyden önce bizi, kendi memleketimizi ilgilendirir. Dolayısıyla bu pozisyon son derece önem arz ediyor.
Bizim en başta ülkemizde kabaca 13 milyon civarında sığınmacı ve kaçak barınıyor. Bunların hangilerinin hangi eğitimden, kültürden geldiklerini tam olarak tespit etmek mümkün değil. Özellikle Afganistan ve Pakistan üzerinden gelenlerin daha önce ülkelerindeki kargaşada, Afganistan'daki kargaşada belli devletler tarafından Amerika ve İngiltere tarafından silahlı çatışmalarda kendi paralı askerleri olarak kullanıldığını biliyoruz. Ülkemizde daha önce sıcak çatışmaların içinden çıkmış gelmiş ve yanlarında eşleri çocukları olmayan milyonlarca sığınmacı kaçakla bir aradayız. Suriye'den gelenlerin keza gene bir bölümünde aynı özellikleri tespit etmek mümkün. Şimdi Allah göstermesin hudutlarımızda mayınlar kaldırıldı, vur emrini de maalesef e vermekte hala imtina ediyorlar, hudutlarımız adeta yolgeçen hanına döndü.
Hudut bölgesine gittiğimizde o övünerek anlattıkları beton duvarların aslında ne kadar kolay aşılabildiği görülmektedir. Bunun tek bir yöntemi vardır; hudut bölgesini yeniden mayınlamak ve görevlilerimize vur emrini vermek. Askerimizi hududumuzu geçmek isteyenlerin karşısında aciz duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Tabii bu, mayın ve vur emri denince bazı hümanist anlayışa sahip, aklı sıra 'bu insanlığa aykırı' gibi birtakım görüşler ifade edecekler olabilir.
Biz elbette, 'İnsanlar sürü halinde mayınlara basınlar havada parçalansınlar, vur emri ile mitralyözler eski tabirle şimdi şeritli makinalar hudutlara dizilsin ve her yaklaşan vurulsun öldürülsün' demiyoruz. Hudutlarımızın mayınlı olduğunu ve askerimize hudut görevlilerimize vur emrinin verildiğini karşı tarafın bilmesi önemli. Bunun Afganistan Pakistan ve hatta Bangladeş'in bilmem ne ormanlarındaki kabilelerde bile duyulması, oralardan kalkıp buralara kadar binlerce kilometre kat etmenin gereksiz olduğu kanaatine yol açacak ve bu caydırıcılıkla göç en başından kesilmiş olacak."
Sığınmacı akınına karşı sınırların yeniden mayınlanması ve askere vur emri verilmesi gerektiğini ifade eden Yücel bunun caydırıcılık açısından önemli olduğunu söyledi.
Yücel şunları söyledi;
"3. Dünya Savaşı'nın çıkmasına ramak kaldığı babından açıklamaları uzun süredir duyuyoruz. Benim hatırladığım kadarıyla bundan 7-8 ay önce İngiltere'de bazı yetkililer kendi vatandaşlarına işte pil stoku yapmalarını, gıda stoku yapmalarını telkin eden bazı açıklamalarda bulunmuşlardı daha sonra Almanya'da bunu görüyoruz. Almanya'da yeniden sığınaklar gündeme gelmeye başladı ki Almanların 1. Dünya Savaşı'ndan edindikleri acı tecrübelerden sonra evlerinin altında, ben de hayatımın kısa bir bölümünde Almanya'da bulunduğum için biliyorum, evlerin altında onların kiler dedikleri sığınakları vardır. Onlar oraların iyileştirilmesi konusunda kendi vatandaşlarına telkinde bulunuyorlar ama bütün bu söylemlerin dışında geçtiğimiz hafta Sırbistan Cumhurbaşkanı 'Artık savaş treni istasyondan çıktı. Bundan sonra nereye doğru gideceği belli değil' gibi bir açıklama yaptı. Polonya Cumhurbaşkanı da hudutlarında kaçak girişlere vur emri verdiğini açıkladı.
Bunun gibi daha pek çok Avrupa ülkelerinde 3. Dünya Savaşı'na ilişkin bazı söz ve paylaşımların yapıldığını görüyoruz. Ukrayna - Rusya Savaşı belki bu işin başlangıç noktası olmuştur. 3. Dünya Savaşı esasında belki de orada başlamıştır ama ne zaman Rusya'yla NATO doğrudan karşı karşıya gelirse ki NATO'da üstün bazı devletlerin bu yönde büyük gayretlerinin olduğunu görüyoruz. Başta Amerika olmak üzere geçimini silah sanayinden temin eden büyük bazı emperyal diyeceğimiz devletlerin bu savaş için goygoyculuk yaptığını maalesef görüyoruz.
Bundan sonra da bu iş nereye doğru evrilecek? Artık gerçekten güç çünkü aklı başında dediğimiz devletlerin, milletlerin başındaki insanlar bile artık bir savaştan bahsediyorlar. En son bizim Dışişleri Bakanımız da buna ilişkin bazı görüşlerini ileri sürdü. Burada Türkiye'nin alacağı pozisyon, durum her şeyden önce bizi, kendi memleketimizi ilgilendirir. Dolayısıyla bu pozisyon son derece önem arz ediyor.
Bizim en başta ülkemizde kabaca 13 milyon civarında sığınmacı ve kaçak barınıyor. Bunların hangilerinin hangi eğitimden, kültürden geldiklerini tam olarak tespit etmek mümkün değil. Özellikle Afganistan ve Pakistan üzerinden gelenlerin daha önce ülkelerindeki kargaşada, Afganistan'daki kargaşada belli devletler tarafından Amerika ve İngiltere tarafından silahlı çatışmalarda kendi paralı askerleri olarak kullanıldığını biliyoruz. Ülkemizde daha önce sıcak çatışmaların içinden çıkmış gelmiş ve yanlarında eşleri çocukları olmayan milyonlarca sığınmacı kaçakla bir aradayız. Suriye'den gelenlerin keza gene bir bölümünde aynı özellikleri tespit etmek mümkün. Şimdi Allah göstermesin hudutlarımızda mayınlar kaldırıldı, vur emrini de maalesef e vermekte hala imtina ediyorlar, hudutlarımız adeta yolgeçen hanına döndü.
Hudut bölgesine gittiğimizde o övünerek anlattıkları beton duvarların aslında ne kadar kolay aşılabildiği görülmektedir. Bunun tek bir yöntemi vardır; hudut bölgesini yeniden mayınlamak ve görevlilerimize vur emrini vermek. Askerimizi hududumuzu geçmek isteyenlerin karşısında aciz duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Tabii bu, mayın ve vur emri denince bazı hümanist anlayışa sahip, aklı sıra 'bu insanlığa aykırı' gibi birtakım görüşler ifade edecekler olabilir.
Biz elbette, 'İnsanlar sürü halinde mayınlara basınlar havada parçalansınlar, vur emri ile mitralyözler eski tabirle şimdi şeritli makinalar hudutlara dizilsin ve her yaklaşan vurulsun öldürülsün' demiyoruz. Hudutlarımızın mayınlı olduğunu ve askerimize hudut görevlilerimize vur emrinin verildiğini karşı tarafın bilmesi önemli. Bunun Afganistan Pakistan ve hatta Bangladeş'in bilmem ne ormanlarındaki kabilelerde bile duyulması, oralardan kalkıp buralara kadar binlerce kilometre kat etmenin gereksiz olduğu kanaatine yol açacak ve bu caydırıcılıkla göç en başından kesilmiş olacak."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.