Yunanistan'da seçimlerin galibi Çipras, koalisyon hükümetini kurdu.İlk iş olarak AB'den gelen yeni yardım taleplerini reddederken, "Yunanistan hiç kimseden emir almaz hele e-posta yoluyla hiç" diyerek birliğin boyunduruğunu söküp attı.Önlem alamazsa önünde ciddi bir mali kriz olan ülkeye Rusya'nın 10 milyar dolar yardıma hazır olduğu ifade edildi.Kapitalizimin kurallarını ve zihniyetini çöpe atan seçim vaadleriyle herkesi şaşırtan Çipras, Rusya gibi tamamen farklı bir sisteme,
Milli Ekonomi Modeli'ne geçecek cesareti bulursa, AB'nin kahramanı olacaktır.Onun başkaldırısını İspanya, İtalya, Fransa hatta Almanya yakından izliyor.Tıpkı Rusya'nın değişim hamlelerini izledikleri gibi?Prof. Dr.
Haydar Baş'ın tavsiyeleri doğrultusunda milli paralarla ticarete yönelen Rusya, Sayın Baş ile girilen temaslardan bir hafta sonra Çin ile milli paralar üzerinden ticarete başlamıştı. Bunlara dahil olmak isteyen Hindistan, ülkesinde çıkan-çıkartılan olaylar nedeniyle "Milli Ekonomi Modeli'nin dış ticaret kuralını" o tarihte hayata geçirememişti.Benzer akıbet, Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı adayı Lepen'in, "Bu, ekonomik modellerin savaşıdır. ABD'nin tüm dünyaya dayattığı aşırı liberal modeli ile Rusya'nın inşa ettiği vatansever modeli arasında bir savaş. Dünyanın, uzun yıllar ABD etrafında inşa edilen tek kutuplu olduktan sonra tekrar çok kutuplu olduğunu görmek çok hoş" çıkışından sonra Charlie Hebdo saldırılarıyla da Fransa'da görüldü.Yunanistan, modeli tam manasıyla uygulama kararlılığını gösterirse, Rusya'nın tarihe gömdüğü kapitalizm ve sosyalizm bir daha adları anılmayacak şekilde yok olacaktır.MEM, dünya ekonomileri arasında birbirini ezme gücünün değil, kaynakları ve insan emeği ile bir arada rekabet edebilmelerinin adıdır. Kaynaklar savaşını reddeder; sömürüye karşı panzehirdir. Her ülke kuralları kendine göre uyarlayarak kurtuluşu seçebilir.Kısaca bugün dünya, Milli Ekonomi Modeli ile kazanacakları ve kapitalizmin esaret zincirleri arasında karar aşamasındadır.AB'yi bitirmek üzere olan küçük Yunanistan'dan bir de ülkemize bakalım:50 yıldır bitmeyen AB sevdası, Davutoğlu'nun son beyanı ile stratejik hedef olmaya devam ederken, AB ile 6 mart 95'te imzaladığmız Gümrük Birliği'nin faturası bizlere çok ağır olmuştur.Birliğe dahil olmadan evet dediğimiz Gümrük Birliği uygulaması bugüne kadar 300 milyar dolarlık ticari zarar olarak karşımızdadır.Ayrıca ülkemiz, AB'nin sta imzaladığı AB üyesi olmayan üçüncü ülkelere de o gümrükle pazarlarını açmak zorunda kalacak.Yine AB sevdası uğruna izlenen AB'ci ve ABD'ci siyasetle tarımı, hayvancılığı bitmiş, işsiz nüfus % 10'a dayanmış, sanayii durmuş Türkiye hakikaten açık bir dünya pazarı haline dönüştürülüyor.İşçi, memur, emekli, dul, yetim, öğrenci, sanayici, nakliyeci, çiftçi, hayvancılıkla uğraşanı açken, bizler elin mallarını ülkemiz tezgahlarında bu aç millete satmaya uğraşacağız.Kurbanda kesilecek hayvanı, sofradaki sarımsağı ithal eden Türkiye'de gelinen son nokta budur. Üstelik, uluslararası arenada Suriye'deki ve Mısır'daki kötü siyasetle prestiji sıfırlanan Türkiye ile, gümrükleri kaldırdığımız AB üyesi olmayan 3. ülkeler dahi benzer anlaşmaları yapmak istemiyorlar.Seçimlerin arefesinde vatandaşlarımız, ülkeyi iç siyasette bu hale getirenleri, dış siyasette yaşanan kayıpları görmelidir.