Kutsal bir yolculuğun, çok anlamlı bir yürüyüşün 1426. yıldönümünü idrak ederken, yeni hicri yıla girerken, o günleri, o anları tekrar tekrar yâd etmek mecburiyetinde olduğumuzu düşünüyoruz.
"Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım" kudsi hadisinin muhatabı, Alemlerin Efendisi önce risalet tacını giymek, vahye mazhar olmak için Nur dağına yürüdü. Sonra, davetini duyan nasipli insanlar o çağrıya doğru yürüdüler. "Lailahe illallah Muhammedürresulüllah" cümlesi etrafında oluşan zincire halka olmak için, o tevhid ışığı ile gönüllerini aydınlatmak için yürüyenler arttıkça, bu kez o tevhid erlerinin üzerlerine hışımla yürüyüşler başladı.
Habeşistanlı güzel sesli Bilal'in kızgın kumlarda sürüklenişi, Habbab b. Eret'in bayılana değin şiddete maruz kalışı ve kızgın şişlerle vücudunun dağlanması, Yasir ailesinin başına gelenler, küfür ehlinin, şirk ehlinin "öteki"ne ne kadar tahammülsüz olduğunun tarihî göstergeleridir.
Burada bir parantez açarak işaret edelim ki, bugün sudan bahanelerle, yeryüzünün muhtelif yerlerinde Müslümanların üzerine yürüyen küfrün mantığı ile Ebu Cehil'in, Velid b. Muğire'nin mantığı aynı mantıktır. "Niye bizim gibi olmuyorsunuz, bizim inancımızı paylaşmıyorsunuz da 'Lailahe illallah Muhammedürresulüllah' diyorsunuz?" Dün mantık bu idi, bugün de aynısıdır, zerre kadar değişen bir şey yoktur.
Afganistan, bir yalan üzerine işgal edildi; işgalcilerin inancını paylaşmadığı için, Irak, büsbütün kuyruklu yalanlar üzerine işgal edildi; işgalci haçlıların bâtıl inançlarını paylaşmadığı için. Yine üzerlerine yürümeyi planladıkları ülkeler; "Lailahe illallah Muhammederresulüllah" diyen ülkelerdir. Demek ki öteden beri "öteki"ne tahammül edemeyen, hazmedemeyen, yakaladığı ilk fırsatta ötekini yamyam misali "ham" edenler kimlermiş? Tevhid inancının dışında kalan tüm müşrikler, mülhidler, haçlılar, siyonistler...
1426. yıldönümünde Hicret hadisesini okurken, o fotoğrafın ışığında günümüzü de dikkatle okumamız gerekmektedir.
Alemlerin Efendisi'nin etrafında halkalanan ilk Müslümanlara uyguladıkları şiddet ve yıldırma metotları aksi netice verip O'na doğru yürüyüşleri artırınca, -bugünkü diyalogcuların mantığı ile bakarsak- çok cazip tekliflerle geldiler Peygamber Efendimize...
"Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım" kudsi hadisinin muhatabı, Alemlerin Efendisi önce risalet tacını giymek, vahye mazhar olmak için Nur dağına yürüdü. Sonra, davetini duyan nasipli insanlar o çağrıya doğru yürüdüler. "Lailahe illallah Muhammedürresulüllah" cümlesi etrafında oluşan zincire halka olmak için, o tevhid ışığı ile gönüllerini aydınlatmak için yürüyenler arttıkça, bu kez o tevhid erlerinin üzerlerine hışımla yürüyüşler başladı.
Habeşistanlı güzel sesli Bilal'in kızgın kumlarda sürüklenişi, Habbab b. Eret'in bayılana değin şiddete maruz kalışı ve kızgın şişlerle vücudunun dağlanması, Yasir ailesinin başına gelenler, küfür ehlinin, şirk ehlinin "öteki"ne ne kadar tahammülsüz olduğunun tarihî göstergeleridir.
Burada bir parantez açarak işaret edelim ki, bugün sudan bahanelerle, yeryüzünün muhtelif yerlerinde Müslümanların üzerine yürüyen küfrün mantığı ile Ebu Cehil'in, Velid b. Muğire'nin mantığı aynı mantıktır. "Niye bizim gibi olmuyorsunuz, bizim inancımızı paylaşmıyorsunuz da 'Lailahe illallah Muhammedürresulüllah' diyorsunuz?" Dün mantık bu idi, bugün de aynısıdır, zerre kadar değişen bir şey yoktur.
Afganistan, bir yalan üzerine işgal edildi; işgalcilerin inancını paylaşmadığı için, Irak, büsbütün kuyruklu yalanlar üzerine işgal edildi; işgalci haçlıların bâtıl inançlarını paylaşmadığı için. Yine üzerlerine yürümeyi planladıkları ülkeler; "Lailahe illallah Muhammederresulüllah" diyen ülkelerdir. Demek ki öteden beri "öteki"ne tahammül edemeyen, hazmedemeyen, yakaladığı ilk fırsatta ötekini yamyam misali "ham" edenler kimlermiş? Tevhid inancının dışında kalan tüm müşrikler, mülhidler, haçlılar, siyonistler...
1426. yıldönümünde Hicret hadisesini okurken, o fotoğrafın ışığında günümüzü de dikkatle okumamız gerekmektedir.
Alemlerin Efendisi'nin etrafında halkalanan ilk Müslümanlara uyguladıkları şiddet ve yıldırma metotları aksi netice verip O'na doğru yürüyüşleri artırınca, -bugünkü diyalogcuların mantığı ile bakarsak- çok cazip tekliflerle geldiler Peygamber Efendimize...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025