Zamlar cesurcaydı!

Ana gündemimiz sınır ötesi operasyon. Askerlerimize dün de, bugün de, yarın da muzafferiyetler diliyorum.

İç politikaya ve sokağa dönersek hemen her gün yapılan zamlara ve sırada bekleyen zamlara başka yorum bulamadım. Çünkü iktidar partisinin kurmaylarına, Maliye Bakanı'na bakınca ülkemiz ekonomisi toz pembe. 

Hükümet medyası, 'ekonomimiz şaha kalktı' şeklinde manşet atıp, faizlerden, enflasyondan, işsizlikten, ithalat-ihracat karşılaştırmalarından vs. rakamlar veriyor.

Yani zam yapmaya gerek yok ama zamlar peş peşe geliyor. 

Üstüne iktidar partisi içindeki çatlamalar, kurucu üyelerin partiden ayrılıp, yeni oluşumlara girişmesi ve de özellikle 'FETÖ' başlığıyla parti içi tartışmalara bakınca hükümetin peş peşe zam yapması çok cesurca alınmış kararlar olarak görüyorum.

Ya gerçekler!    

Tünelin ucunda ışık göründü, en kötüyü geride bıraktık, enflasyon tek haneye indi, faize dur, dedik gibi açıklamalar Türkiye'nin ve ekonominin gerçeği değil. O atılan manşetler, yapılan yorumlarda milletin gerçeği değil. 

Hükümet zam yapmak zorunda. Deprem vergisinden Merkez Bankasındaki 'ihtiyat akçesine' kadar her şeyi kullanıma sokan hükümet piyasayı döndürmek, vatandaştan 17 yılda 2.5 trilyon dolardan fazla vergi toplamasına rağmen sadece 450 milyar dolar dış borç yapan hükümet bu borçları ödemek için zam yapmak zorunda.

Ekonomi programını üretim-tüketim üzerine değil de inşaat-banka faizi getirisi üzerine kuran iktidar partisi, inşaat sektörünün çökmesi, kur dalgalanmaları, dış ilişkilerdeki gerginlikler, hep çare diye sarıldığı yabancı sermayenin gelmemesi ile parasız kaldı. 

Ne yaptı? Vergileri arttırdı. Cezaların çoğalttığı gibi uygulanmasında da takipçiliğe başladı ve özellikle temel gıda ve ihtiyaçlara peş peşe zam yaptı.   

Şimdi soruluyor: ekonomiyi uçuran bir hükümet bir yılda beş kez elektriğe zam yapar mı?

Yapar, yapmak zorunda. Daha da yapacak. Çünkü üretim ve tüketim kabiliyeti olmayan üstüne maliyetli para ile ekonomisini döndüren bir sistemde zamlar domino etkisi yapar ve birbirini tetikler.

Kış ayı hem zamlı hem de pahalı geçecek 

Önümüz kış. Elektriğe, doğalgaza, benzine, motorine, oto gaza, köprüye, tünele, otoyola defalarca zam yaptın.

İşsizlik zaten had safhada, bir de vergileri arttırdın. İşveren hem işyerinin, hem de çalıştırdığı işçinin maliyetlerini karşılamayacak duruma geldi. 

Şimdi düşünün! Bir tüccar kamyonu tutup, benzinini, yağını koyup, o paralı yol ve köprülerden geçip, Niğde'den patatesi kaça alıp, tekrar aynı yol ile gelip, o patatesi İstanbul'da piyasaya kaça verecek? 

Ya üretici! Zaten borçluydu. Aynı ürünü geçen yıl sattığı fiyattan daha fazla bir maliyete bu yıl üretti. O ürünü kaça satacak ki, hem borcunu ödesin, hem de evini geçindirsin?

Ya asgari ücretliler ne yapsın? AKP eski vekili Burhan Kuzu'nun son zamlardan sonra yaptığı, "Birileri zam haberleri üzerinden bilinçli olarak algı operasyonu yapıyor. Zamdan hiç kimse memnun olmaz. Ancak, ekonomide ciddi bir değişim ve toparlanma içerisindeyiz. Türkiye, koalisyon dönemlerinde ne zamlar gördü. Elektrik yerine gaz lambası yakan vatandaşlarımız vardı" açıklamasıyla teselli bulup, zamları eleştirenleri tetikçi, hain vs. mi ilan etsin yoksa 'bu aşkın kahrını çekemez oldum' şarkısıyla mı demlensin! 

Tünel çöktü arkadaşlar. Tünelin ucunda ışık filan göremezsiniz. 

Yabancı sermaye hayranlığının, borçlanarak büyüme mantığının, devleti şirketleştirme sonucunun, yer altı ve yerüstü zenginliklerimizin elden çıkmasının acı faturasını ödüyoruz.

Emperyalistlerin şemsiyesi altında kapitalizmin kurallarıyla bu ekonomiyi düzeltme imkanı da yoktur.

Çözüm Milli Ekonomi Modeli'dir. Milli paradır. Yerli sermayedir. Asgari ücretin fakirlik sınırından az olmaması ile vatandaşa tüketim kabiliyeti sağlanması, böylece üretim ve tüketimin 

emme-basma tulumba gibi çalışmasıdır. Yoksa!