Yıllardır, yıllar yılıdır düzenlemeler yapılır, kanunlar çıkarılır, yönetmelikler yayınlanır ve istisnasız hepsinin sonucu tek kapıya çıkar; tabandan tavana servet transferi…
Devasa barajlar yapılır, onlarca kilometrelik borular döşenir ve kanallar açılır, ister sulama barajı olsun ister enerji üreten baraj olsun, bakarsınız ki neredeyse suyun tamamı yine zengin kesimlerin tarlasına akar, enerjiden elde edilen gelir de yine belli kesimlerin kasasına girer.
Özellikle yaklaşık çeyrek asırdan beri ülkeyi yöneten mevcut siyasi kadronun yönetim yıllarında hep şunlara şahit olduk; ülkenin bir köşesinde tapulu arazilerini, iş makinaları ile gelmiş kapılarına dayanmış olan falanca şirkete karşı koruyan, gece-gündüz nöbet tutan köylüler.
İçme suyu kaynaklarını, hayvanlarını otlattıkları meralarını, tek geçim kaynakları olan orman alanlarını, yine, Ankara'dan işi bağlayıp gelmiş devasa şirketlerin devasa iş makinalarının önüne yatarak korumaya çalışan, 'suyumuza ve ormanımıza dokundurtmayız' diye feryad eden eli nasırlı dedeler, nineler, amcalar ve teyzeler.
Yine içimiz sızlayarak şahit olduğumuz üzere bu tür itirazlarda, bu tür direnmelerde ne yazık ki kolluk kuvvetlerinin, o diyarı yakıp-yıkmaya gelmiş olan malum şirketlerin yanında ve köylülerin karşısında yer aldıkları gerçeği.
Alttan yukarıya doğru, tabandan tavana doğru bilinçli ve planlı bir şekilde aktarılan servetin, akıtılan kaynakların adeta devlet olup, devlet gücü olup halkın karşısına dikildiğine neredeyse her gün şahit oluyoruz.
Aslında, bir avuç mutlu azınlığın, iktidar çevresinde çöreklenmiş ve bir türlü doymak bilmeyen söz konusu devasa şirketlerin kasalarına ve keselerine boca edilen servetin kaynağı da, el emeği ve alın teri sömürülen köylülerin, çiftçilerin haklarından oluşmaktadır.
Ormanına, merasına, yaylasına ve ovasına ve dahi deresine, çayına musallat olan devasa şirketler, elde ettikleri hesapsız servetleri sayesinde, Ankara'dan ya da yerle yönetimlerden işi bağlayıp zavallı köylülerin karşısına dikiliyorlar.
Seçimden seçime, halkın vekil olarak seçip gönderdiği vekillerinin de, vekili oldukları halkın haklarını değil, tam aksine halkın haklarına ve alın terine musallat olan şirketleri korudukları sayısız örneklerle ortadadır.
Yönetici takımının ve çevrelerinde oluşan mutlu azınlığın hırslarından ve ihtiraslarından fırsat olursa, bir şeyler artarsa eğer, yetime-yoksula, fakire-fukaraya, yolcuya-yolda kalmışa da bir lokma düşecek.
İktidar partisine mensup vekillerin, son yaptıkları kampta, "asgari ürete ve emekli maaşlarına zam yapılmasın" yönünde görüş belirttikleri rivayet ediliyor ama, gün gelir onların da küpleri dolar ve yoksullara da pay ayrılmasına razı olurlar belki!
Kim bilir?
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025