"Lâ'net ola ol mâle ki tahsîline ânınYâ din ola yâ ırz u ya namus ola âlet."Din, ırz veya namus alet edilerek elde edilen mala, paraya lanet olsun. Mal, para, pul, dünyalık, maddi varlık, zenginlik elde etmenin tek meşru, helal yolu, el emeği ortaya koymaktır. Ya da kanunların, geleneğin, örfün, karşılıklı rızanın hak olarak belirlediği bir şeyin verilmesidir. Bunların dışında haksız, hukuksuz, usulsüz bir şekilde elde edilen mal haramdır. Bir de din, ırz, namus satılarak mal ve para elde etme sapıklığı var ki bu en iğrenç olanı. Din karşılığı para kazanmak demek, inandığınız dininizden vazgeçerek, o dine ihanet ederek, o dinin gereklerine aykırı şekilde hareket ederek vaad edilen paraya kavuşmaktır. Mesela Haçlı-Siyonist odakların İslam'ı içten çökertme projelerinde bazı Müslümanların Müslüman kimliklerini kullanarak maddi menfaat karşılığında görev almaları, para için dini alet etmek demektir. Allah diyerek, başörtüsü diyerek, İslam, Müslümanlık diyerek vatandaşların masum din ve inanç duygularını sömürerek oy toplayıp iktidara gelmek, sonra iktidar gücünü kullanarak kısa zamanda haksız yere kazanç sağlamak, aşırı zengin olmak, ikinci, üçüncü, dördüncü hanımlar için ayrı bir mahalle oluşturmak, pahalı arabalarda gezmek, lüks villalarda yaşamak din alet edilerek mal elde etmek demektir. Para için ırz ve namusun alet edilmesi ise iki türlüdür: 1. İslam'a aykırı olarak, gayr-ı meşru şekilde cinsel ilişkide bulunmak, vücudun haram yerlerini teşhir etmek suretiyle para toplamak. 2. Dürüstlük, güvenirlilik, ahlak, emanete sadakat gibi değerleri çiğneyerek, reddederek, yok sayarak birtakım alavere dalavere işlerine karışıp usulsüz para kazanmak."Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdıİnsanlığa insanda budur işte delâlet."(İnsan olanın insanlara karşı tek ve yegâne tavrı ve kastı daima iyiliktir, hayırdır. Bir insanda onun insan oluşunun alameti, göstergesi, işareti sadece budur. Eğer bir insan başka insanlara kötülük niyetinde ve kastında ise, bütün hareketleri, davranışları kötülük şeklinde ise ona insan denemez).Şu halde insanlararası ilişkileri tanzim eden temel ilke, sadece iyilik kastıdır. İyilik ise başkasına faydalı olmak, başkasının ihtiyacını gidermek, başkasının refahını, mutluluğunu, huzurunu sağlamaktır. Başkasına iyilik yapmak demek, onun hürriyetine, menfaatine engel olmamak demektir. Hele bu iyilik kavramını yönetici-yönetilen bağlamı içinde düşünecek olursak şunu söylememiz lazım. Gerçek manada insan olan bir yönetici, yönettiği toplumu soyup soğana çeviremez. Yönettiği insanlara hayatı zindan edemez. Yönettiği insanların temel insan haklarını, özgürlüğünü, basın yayın hürriyetini, inanç, düşünce, ibadet, seyahat, iş, eylem özgürlüğünü kısıtlayamaz. İnsan olan bir yönetici, yönettiği toplumun el emeği göz nuruna gözünü dikemez, haklı haksız demeden, yönetilen toplumun yer altı yer üstü zenginliklerini gâvurlarla anlaşmalı olarak paylaşamaz, yağmalayamaz. Yönetilen toplumun atalarının şehit kanlarıyla emanet ettiği vatan topraklarının barındırdığı ekonomik zenginlikleri ucuz pahalı demeden yabancılara peşkeş çekemez. Gerçek manada insan olan bir yöneticinin kendisi gibi insan olan yönetilen kesime karşı kastı, astığı astık kestiği kestik olamaz. "İnsan ona derler ki ede kalb-i rakîkiÂlâm-ı benî nev'i ile kesb-i melâlet"(İnsan ona derler ki ince, hassas, şefkatli kalbi kendi cinsinden olan diğer insanların üzüntü ve kederlerini paylaşır). Bir devlet yöneticisi, özellikle kendi yönetimi altında olan toplumun derdiyle dertlenir, acısını, üzüntüsünü, sıkıntısını, yokluğunu, yoksulluğunu paylaşırsa gerçek manada insan olabilir. Siyaset ve idare, almak için değil vermek içindir. İdareye talip olmak demek, bireysel anlamda enaniyetin, benliğin, egonun tiranlık hislerini tatmin değildir. İdareye talip olmak demek, halkın sorunlarına, sıkıntılarına çare bulmak, çözüm bulmak demektir. Devlet yönetmek, bağırmak çağırmak, azarlamak, paylamak, beğenmediğini kodese tıkmak, eleştireni cezalandırmak, yıldırmak, sindirmek demek değildir. Devlet yönetmek demek, Dicle nehrinin kenarında bir kuzunun bir kurt tarafından aşırılmasından kendisini sorumlu bilmek demektir. Devlet yönetimine talip olmak demek, Harun gibi gelip Karun gibi olmak değil, yiyecek bir şey bulamadığı için çocuklarına aş yerine taş kaynatan fakir ananın ıstırabını duymak demektir.Devlet yönetimine talip olmak demek, modern Haçlı orduları demek olan NATO'nun İslam dünyasını darmadağın etmesine, çoluk çocuk milyonlarca müslümanın katledilmesine ortak ve yardımcı olmak demek değildir. Devlet yönetimine talip olmak demek, Filistin'de, Mısır'da, Suriye'de, Doğu Türkistan'da, Türkmeneli'nde Haçlı-Siyonist çapulcuların ayakları altında inleyen Türk ve Müslüman mazlum toplulukların acılarına, feryatlarına çare bulmak demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015