"Âdem ona derler ki garazdan ola sâlim
Nefsinde dahi eyleye icrâ-yı adalet."
(İnsan ona derler ki gizli kin, düşmanlık niyetlerinden uzak durur. Kendisinde bile adaleti uygular).
Demek ki insan olmanın gereklerinden biri ve en temeli, adalet duygusuna tam olarak inanması ve uygulaması, gereğini yerine getirmesidir. Bu beyitte ifade edilen şekliyle adalet, başkasına kin, nefret, gizli niyetlerle, sinsi düşmanlıklarla, gizli kumpaslarla, tuzaklarla, hilelerle yaklaşmamaktır. Adalet, özü sözü bir, içi dışı cam gibi berrak, olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır.
Hele devlet yöneticisi kişilerin adaleti, devleti yönetme talebinde bulunurken başta bütün niyetlerini, planlarını ve projelerini olduğu gibi açık seçik ortaya koymaktır. Yani gizli ajandası olmamaktır. Seçim meydanlarında halka başka vaatlerde bulunup iktidara geldikten sonra verdiği sözlerin tam tersini yapmak, ya da seçimden önce açıkça beyan etmediği niyetleri iktidara geldikten sonra kademe kademe, sinsi sinsi uygulamak, garazdan salim olmamak demektir. Ziya Paşa'ya göre garazdan salim olmayana da bırakın idareci ve siyasetçi denmeyi, insan bile denmemektedir.
"Sâdık görünür kisvede erbâb-ı hiyânet
Mürşid sanılır vehlede ashâb-ı dalâlet."
(Elbise, üniforma, kalıp kıyafet, makam mevki içindeki bazı kişiler, aslında haindirler ama dışarıdan başkalarına karşı doğru, dürüst ve güvenilir görünürler. Dıştan samimi ve güvenilir görünürler, içten ise haindirler. Sapık kişiler de ilk anda, ilk bakışta doğru yol gösteren kişi olarak görünürler).
Bu mesele de bugün geçerliliğini korumaktadır. Kişisel menfaatini her şeyden üstün tutan bir takım kişiler, etkili ve yetkili makamları ele geçirince devletimizin, milletimizin ve vatanımızın bazı gizli sırlarını para karşılığında yabancı devletlere satmaktalar. Yine bazı kişiler, görünüşte insanlara, kalabalıklara, kitlelere, kendilerine bağlı olan insanlara doğruluk, dürüstlük, ahlak dersleri verirler. Ama öbür taraftan gizli gizli, sinsi sinsi devlet, millet ve vatan aleyhine olabilecek her türlü hainliği, kalleşliği işleyebilmekte ve her türlü zararı verebilmektedirler.
Diğer yandan bir takım vatan, millet ve devlet hainleri kendilerini büyük bir alim, şeyh, mürşit, hoca, cemaat şefi, tarikat şeyhi, aydın, bilim adamı, gazeteci, siyasetçi, uzman gibi gösterirler. Kendilerini sadık, dürüst, güvenilir kimse olarak sunarlar, halka öyle pazarlarlar. Ama aslında bunlar içten içe, gizli gizli Türk düşmanlığı, vatan ve millet düşmanlığı yaparlar. Mesela Amerika hesabına casus gibi, görevli gibi, satılmış eleman gibi çalışırlar. Emperyalist Haçlı Siyonist odaklarla içli dışlıdırlar, onlarla işbirliği içindedirler. Bu özelliklere sahip birçok din adamı, şeyh, hoca vs makulesinden adam var. Bunlar, saf dindar, mütedeyyin Müslüman Türk ahaliyi dinle, Allah'la aldatarak peşlerine takıyorlar, kendilerine bağlıyorlar, uyuşturulmuş beyinlerini sımsıkı kontrol altında tutuyorlar. Sonra da onları istedikleri yöne sevkediyorlar. Mesela dinlerarası diyalog, ılımlı İslam, Muhammed'siz İslam gibi projelerde görev alarak İslam'ı içten çökertiyorlar, bozuyorlar.
"Ekser kişinin sûretine sîreti uymaz
Yâ Râb bu ne hikmettir ilâhi bu ne hâlet."
(Çoğu kişinin içi dışına uymaz. Ya Rabbi bu nasıl bir iştir bu nasıl bir durumdur?)
Günümüz dünyasının en büyük sorunlarından birisi politik kişiliktir. Yani ikiyüzlülük, riyakârlık. Kişisel menfaat endişesi o kadar ileri boyutlara ulaşmış ki karmakarışık modern insan ilişkileri, tamamen ikiyüzlülük üzerine kurulmuş. İnsanlar ticari, siyasi, kültürel her türlü münasebetlerinde oldukları gibi görünme yerine eğreti bir kişilikle, ikinci bir yüzle görünüyorlar ve gizli bir ajanda taşıyorlar. Yüzlerinde hep maskeyle dolaşıyorlar. Bu durum genel toplum katmanlarında geçerli olduğu gibi siyasi ve idari yapıda da oldukça yaygın.
Bir takım idarecilerin ve siyasetçilerin sözü özüne, içi dışına, inancı icraatına uymuyor. Mesela vatandaş İslamcılık adına siyasete giriyor, şekil itibariyle sıkı bir Müslüman görüntüsü pompalıyor, vatandaşları Müslümanlık görüntüsü ile avlıyor, oylarını, desteklerini, dualarını alıyor sonra iş başına geçince de Müslüman kişiliğine tamamen ters icraatlar yapıyor. Bugün söylediği bir sözü ertesi gün tamamen yalanlayan beyanatlarda bulunuyor.
Nefsinde dahi eyleye icrâ-yı adalet."
(İnsan ona derler ki gizli kin, düşmanlık niyetlerinden uzak durur. Kendisinde bile adaleti uygular).
Demek ki insan olmanın gereklerinden biri ve en temeli, adalet duygusuna tam olarak inanması ve uygulaması, gereğini yerine getirmesidir. Bu beyitte ifade edilen şekliyle adalet, başkasına kin, nefret, gizli niyetlerle, sinsi düşmanlıklarla, gizli kumpaslarla, tuzaklarla, hilelerle yaklaşmamaktır. Adalet, özü sözü bir, içi dışı cam gibi berrak, olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır.
Hele devlet yöneticisi kişilerin adaleti, devleti yönetme talebinde bulunurken başta bütün niyetlerini, planlarını ve projelerini olduğu gibi açık seçik ortaya koymaktır. Yani gizli ajandası olmamaktır. Seçim meydanlarında halka başka vaatlerde bulunup iktidara geldikten sonra verdiği sözlerin tam tersini yapmak, ya da seçimden önce açıkça beyan etmediği niyetleri iktidara geldikten sonra kademe kademe, sinsi sinsi uygulamak, garazdan salim olmamak demektir. Ziya Paşa'ya göre garazdan salim olmayana da bırakın idareci ve siyasetçi denmeyi, insan bile denmemektedir.
"Sâdık görünür kisvede erbâb-ı hiyânet
Mürşid sanılır vehlede ashâb-ı dalâlet."
(Elbise, üniforma, kalıp kıyafet, makam mevki içindeki bazı kişiler, aslında haindirler ama dışarıdan başkalarına karşı doğru, dürüst ve güvenilir görünürler. Dıştan samimi ve güvenilir görünürler, içten ise haindirler. Sapık kişiler de ilk anda, ilk bakışta doğru yol gösteren kişi olarak görünürler).
Bu mesele de bugün geçerliliğini korumaktadır. Kişisel menfaatini her şeyden üstün tutan bir takım kişiler, etkili ve yetkili makamları ele geçirince devletimizin, milletimizin ve vatanımızın bazı gizli sırlarını para karşılığında yabancı devletlere satmaktalar. Yine bazı kişiler, görünüşte insanlara, kalabalıklara, kitlelere, kendilerine bağlı olan insanlara doğruluk, dürüstlük, ahlak dersleri verirler. Ama öbür taraftan gizli gizli, sinsi sinsi devlet, millet ve vatan aleyhine olabilecek her türlü hainliği, kalleşliği işleyebilmekte ve her türlü zararı verebilmektedirler.
Diğer yandan bir takım vatan, millet ve devlet hainleri kendilerini büyük bir alim, şeyh, mürşit, hoca, cemaat şefi, tarikat şeyhi, aydın, bilim adamı, gazeteci, siyasetçi, uzman gibi gösterirler. Kendilerini sadık, dürüst, güvenilir kimse olarak sunarlar, halka öyle pazarlarlar. Ama aslında bunlar içten içe, gizli gizli Türk düşmanlığı, vatan ve millet düşmanlığı yaparlar. Mesela Amerika hesabına casus gibi, görevli gibi, satılmış eleman gibi çalışırlar. Emperyalist Haçlı Siyonist odaklarla içli dışlıdırlar, onlarla işbirliği içindedirler. Bu özelliklere sahip birçok din adamı, şeyh, hoca vs makulesinden adam var. Bunlar, saf dindar, mütedeyyin Müslüman Türk ahaliyi dinle, Allah'la aldatarak peşlerine takıyorlar, kendilerine bağlıyorlar, uyuşturulmuş beyinlerini sımsıkı kontrol altında tutuyorlar. Sonra da onları istedikleri yöne sevkediyorlar. Mesela dinlerarası diyalog, ılımlı İslam, Muhammed'siz İslam gibi projelerde görev alarak İslam'ı içten çökertiyorlar, bozuyorlar.
"Ekser kişinin sûretine sîreti uymaz
Yâ Râb bu ne hikmettir ilâhi bu ne hâlet."
(Çoğu kişinin içi dışına uymaz. Ya Rabbi bu nasıl bir iştir bu nasıl bir durumdur?)
Günümüz dünyasının en büyük sorunlarından birisi politik kişiliktir. Yani ikiyüzlülük, riyakârlık. Kişisel menfaat endişesi o kadar ileri boyutlara ulaşmış ki karmakarışık modern insan ilişkileri, tamamen ikiyüzlülük üzerine kurulmuş. İnsanlar ticari, siyasi, kültürel her türlü münasebetlerinde oldukları gibi görünme yerine eğreti bir kişilikle, ikinci bir yüzle görünüyorlar ve gizli bir ajanda taşıyorlar. Yüzlerinde hep maskeyle dolaşıyorlar. Bu durum genel toplum katmanlarında geçerli olduğu gibi siyasi ve idari yapıda da oldukça yaygın.
Bir takım idarecilerin ve siyasetçilerin sözü özüne, içi dışına, inancı icraatına uymuyor. Mesela vatandaş İslamcılık adına siyasete giriyor, şekil itibariyle sıkı bir Müslüman görüntüsü pompalıyor, vatandaşları Müslümanlık görüntüsü ile avlıyor, oylarını, desteklerini, dualarını alıyor sonra iş başına geçince de Müslüman kişiliğine tamamen ters icraatlar yapıyor. Bugün söylediği bir sözü ertesi gün tamamen yalanlayan beyanatlarda bulunuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015