Son günlerde sosyal medyada bir çılgınlıktır gidiyor. Önce ünlülerle başlayan sonra herkesin yavaş yavaş katıldığı bir etkinlik. 10 yıl önceki bir fotoğrafınızla güncel bir fotoğrafınızı paylaşıyorsunuz ve nasıl yaşlanmadığınızı, yıllara nasıl meydan okuduğunuzu herkese gösteriyorsunuz.
Estetiğin, botoksun, detoksun bu kadar yaygın olduğu günümüz şartlarında bu fotoğraflara ne kadar inanılır bilinmez. Hatta birçok insan ne hikmetse geçen 10 yılda gençleşmişler bile. Bu arada sakın bu modaya kapılmayın ve fotoğraflarınızı paylaşmayın diye uyaranlar da var. Çünkü bu tagi insanların profilini çıkarmaya çalışan yazılım firmalarının başlattığı ve internette olmayan fotoğrafları da yüklememizi sağlayarak veri topladıklarını iddia edenler de var. Hatta bunlar da kendi arasında ikiye ayrılmış durumda.
Bunu ticari amaçlı kullanacaklarını söyleyenler olduğu gibi gizli servislere vereceklerini söyleyenler de var. Her ikisi de mümkün zira artık bizim bir şey yapmamıza gerek olmadan cebimizdeki ya da çantamızdaki telefondan konuştuklarımızı dinleyip, bir dakika sonra konuştuğumuz konu ile ilgili bir reklam mesajı ya da maili gönderdikleri bir devirde yaşıyoruz. Dolayısıyla hepsi mümkün.
Aslında bu #10YearsChallenge modası bambaşka şeyler düşünmeme sebep oldu. Dış görünüşümüze ne kadar önem verdiğimizi bir kez daha görmüş olduk. Eskiden delikanlılar arabalarının arkasına yazı yazdırırlardı. "Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun." O zamanın Murat 131'leri ile ne kadar hız yapabileceklerse artık!
Hey gidi günler hey! Şimdi ise insanlar uzun yaşayıp yine de genç görünen bir cesedim olsun derdinde. Genç görünmek hoşumuza gitse de bu duruma tükettiğimiz hormonlu gıdaların da katkısı olduğu ama 20 yıl sonra her üç kişiden birinin kanser olacağı gibi bilgi paylaşımları da var. O yüzden sevinmek mi lazım, üzülmek mi bilemedim.
10 yılda görüntümüzle yıllara meydan okuyoruz da dönüp arkaya baktığımızda "Bu geçen 10 yılda neler yaptım? Kaç dost biriktirdim? Ne iyilikler yaptım? Bir yetimin başını okşadım mı? Kaç kul hakkı yedim? Helalinden mi kazandım? Harama el uzattım mı? Ahiret için ne topladım?" diye hiç soruyor muyuz kendimize? Nefis muhasebesi yapıyor muyuz?
Bu nefis muhasebesini kendi adımıza yaptığımız gibi ailemiz, akrabalarımız, komşularımız, milletimiz, Müslüman kardeşlerimiz için de yapıyor muyuz? Örneğin 10 yıl önce Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Yemen'de nasıl bir hayat sürülüyordu? Şimdi neler yaşanıyor? Bunda benim, bizim, bizi yönetenlerin payı var mı? Ne yapabilirdik veya yapmadık? 10 yıl önce nasıl bir ülkede yaşıyorduk? Şimdi neler değişti? Mesela 10 yıl önce neler üretiyorduk? Şimdi neler üretmiyoruz? Kaç fabrikamız vardı? Şu an kaçı satıldı, kaçı elimizde kaldı? 10 yıl önce gençlerimiz nasıl bir eğitim alıyordu? Şimdi nasıl? 10 yılda kaç gencimiz deist oldu? İşsizlik rakamları nereden nereye geldi? Ve tabi bunları sorgulamak 'Benim bu duruma bir dahlim var mı? Bir yanlışım oldu mu?' diye de sormak demek. Sıradan vatandaştan en üst kademedeki yöneticiye kadar herkes bunu yapmalı ki her birimiz üzerimize düşenin farkına varalım ve yanlışlarımızı düzeltelim.
#10YearsChallenge meselesi değişenler kadar değişmeyenleri de düşündürüyor insana. 10 yıl değil 10 gün hatta 10 saat önce dediğinin aksini söyleyen, bunu yaparken yüzü bile kızarmayan insanlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Ticarette, siyasette, eğitimde, aile hayatında ve her alanda insanlar bir gün öyle diyor, bir gün böyle diyor, gözünüzün içine baka baka yalan söylüyorlar ve işin ilginç yanı büyük bir çoğunluk bunu doğal karşılıyor. Ya da menfaati öyle icap ettirdiği için hiç inanmadığı şekilde yaşayabiliyor ya da konuşabiliyorlar.
Ama 10 değil 20 değil 30 değil 40 yıldır aynı çizgide olan, aynı şeyleri söyleyen, tespitlerinde hep haklı çıkan, doğru bildiğinden hiçbir sebeple ayrılmayan bir lider var. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bize örnek olan Prof. Haydar Baş. 10 yıl zarfında sadece yazdığı kitaplara bile bakmak yeter. Ehl-i Beyt Külliyatı, Milli Ekonomi Modeli, Hoş Geldin Atatürk... Bunların her birinin dünyada uyandırdığı etkiler de düşünülecek olduğunda yıllara meydan okumak böyle bir şey olsa gerek. Sürekli üretmek, sürekli gelişmek...
İşte milletine hizmet gibi bir gayesi olan ve bunu Allah rızası için yapan bir insanın belki bedeni yaşlanır ama kendisi hep genç kalır. Çünkü büyük gayeler insanı diri tutar, dinç tutar. Biz ki "İki günü eşit olan bizden değildir" diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Öyleyse #10yearsChallenge modasına internette resim paylaşarak değil nefis muhasebesi yaparak katılalım. Kendimize örnek aldığımız insanları doğru seçelim. 10 yılda ne kadar yaşlandığımıza değil, ne kadar tutarlı olduğumuza, ne kadar hayır işlediğimize, ne kadar gelişme kaydettiğimize, hangi safta olduğumuza bakalım...
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020