Öncelikle 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'ni kutluyor ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı'nda ve Milli Mücadele'de canlarını ortaya koyup bu vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun. Onlar bizlere büyük bir miras bıraktı. Bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bugün bu mirasa her zamandan daha büyük bir şevkle sarılmalı ve atalarımızın canıyla kazandığı, kanıyla suladığı bu toprakları muhafaza etmeliyiz.
Bugünlerde Çanakkale Savaşı anlatılırken Atatürk'ü anan vatanperver insanlara karşı "Atatürk Çanakkale'de büyük bir asker değildi. Onun sayesinde hiç bir şey olmadı" şeklinde çıkışlar görüyoruz. Sebebi ise imanla yazılan bu destanın kahramanının inançsız bir insan olmaması gerektiği şekilde açıklanıyor. Bu durum çok üzücü. Ancak bu iddiaların temelini araştırmak ihtiyacı hissettik ve Atatürk olmasaydı Çanakkale'de bir zafer kazanılabilir miydi? Sorusunu kendimize sorduk. Cevap çok net bir şekilde "HAYIR" oldu. Hemen kısa değerlendirmemize başlayalım.
Atatürk Çanakkale öncesinde Sofya'da askeri ataşelik görevini ifa ediyordu. Görevi sırasında Balkan Savaşlarının derin üzüntüsü içerisinde Osmanlı'nın kökünün kazıldığını fark etmişti. İngilizlerin Mısır'a bir askeri yığınak yaptığı bilgisi de mevcuttu. Dört bir yandan Anadolu'ya saldırılacağı ve ilk cephenin Çanakkale'de açılacağını öğrenmişti. Bunun üzerine ısrarla Çanakkale'de savaşa hazır olduğunu ve orada görev almak istediğini resmi makamlara beyan etmişti. Ancak ısrarlarına rağmen bir türlü görev verilmiyordu. Bunun üzerine gerekirse görevimden istifa eder yine de Çanakkale'de bir er olarak mücadele ederim. Beni Çanakkale'ye gönderin dedi. Israrlara daha fazla dayanamayan yetkililer. Mustafa Kemal'i 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale'de görevlendirdi. Vatanı için canını vermeye bu kadar hevesli kutlu bir insandan bahsetmemek gafillikten başka bir şey olmayacaktır.
Çanakkale Deniz Zaferi 1 günde kazanılmıştı çetin bir mücadele sonunda İngiliz Donanması geri çekilmişti. Ancak asıl mücadele karada 7-8 ay sürecekti. Atatürk ise kara mücadelesi planına baktığında bu planın işe yaramayacağını fark etmiş ve işe yarar bir plan kurmak için işe koyulmuştu. Arıburnu'nda düşmanın Conk Bayırı'na çıkmaması için görevini aşan hamlelerle düşmanın önünü kesti ve düşmanı durdurmayı başardı. Bu başarısı ile Yarbay Mustafa Kemal, Albay rütbesine yükseltildi ve ondan daha yüksek rütbeli olan onlarca paşa olmasına rağmen Anafartalar Grup Komutanı oldu. Karşısındaki generallere diz çöktürdü.
Başarılarının altında yatan bir sır vardı Gazi Mustafa Kemal'in, o sırra o ruha bakmak lazım. Hani ölmeyi emrediyordu askerine... O sır neydi?
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kaleme aldığı Hoş Geldin Atatürk eserine gidelim ve oradaki alıntıdan kendi dilinden yazalım.
"Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini, verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu. Allah, Allah, Allah… O iman sayesinde biz kazandık. O ruh sayesinde biz kazandık. O ruhu yaşayan Mustafa Kemal Atatürk ve kutlu ecdadımız sayesinde biz kazandık."
Yine, Hoş Geldin Atatürk eserinden bir alıntı yapmak istiyorum. İngiliz ve Yunan ajanlarının İngiliz ve Yunan kaynakları ile Atatürk'e attığı iftiraları hepimiz biliyoruz. Bir İngiliz'in dilinden de dinleyelim Atatürk Çanakkale'nin kazanılmasında nasıl bir rol oynuyordu?
General Armstrong şöyle anlatıyor:
"Sabaha karşı 3.00'da Mustafa Kemal siperlerden çıktı, yürüyerek ilerledi. İngilizler ateş açtı. Bir kurşun saatini parçaladı; fakat kendisine gene bir şey olmadı. Yaralanmış olsaydı, hücum asla gerçekleşmeyecekti... Türklere zaferi kazandıran ve yarımada ile İstanbul'u kurtaran, eldeki bu bir avuç asker ile Mustafa Kemal'in olağanüstü kişiliği oldu."
Atatürk Çanakkale Savaşı'nın kaderini değiştiren, aslında Türk Milleti'nin kaderini değiştiren, yok olmaktan kurtaran; canından, malından, her şeyinden bu millet için vazgeçmiş yüce bir şahsiyetti. Allah rahmetini bol eylesin. Bugün O kutlu insanın, yaşadığı ruhla ve imanla vatanımıza sahip çıkabilmeyi hepimize nasip eylesin. O'nu bize tanıtan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i de bir kez daha saygı, sevgi ve hasretle anıyorum. Milletimizin Zaferini bir kez daha kutluyorum.
- Kadir gecesi / 30.04.2022
- Haydar Hoca büyük nimet / 19.04.2022
- Ramazan ayı / 13.04.2022
- Tarım / 28.03.2022
- Yarının Türkiye’si, Türkiye’nin yarınları / 27.03.2022
- At bi format / 26.03.2022
- Türkiye’nin sağlam bir ekonomik temele ihtiyacı var / 28.02.2022
- Barış ne büyük nimet / 27.02.2022
- Milli Devlet nedir? / 26.02.2022