Düyun-u Umumiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarını ödenebilmesi için alacaklı Batılı devletler kontrolünde son zamanlarda iktidar cephesinde dillerden düşürülmeyen II. Abdülhamit döneminde 1881'de kurulmuş olan kurumdur.
Düyun-u Umumiye'nin kurulması aslında imparatorluğun fiilen iflas ettiğinin göstergesidir. Resmen iflas yok ortada ama fiilen iflas edilmiştir. Çünkü alacaklıların atadığı memurlar, bir ülkedeki tüm vergi gelirini topluyor ve bu gelirin nereye harcanacağına karar veriyorsa o ülke çoktan iflas etmiştir.
Türkiye'nin kasasında 83 milyar dolarlık döviz rezervi var, buna altın rezervini de eklediğinizde toplamda 108 milyar doları buluyor rezervimiz. Ancak vadesine 1 yıl veya daha az kalmış olan dış borç stokumuz, 183 milyar doları aşmış durumda.
Altın dâhil her şeyinizi ortaya koysanız da vadesi gelen borçlarınız kapsamında açığınız 75 milyar dolar.
Milletin sorunları beklesin?
Türkiye'yi 25 Haziran'dan sonra yönetecek olan iktidarın yapacaklarının ilk sırasında bu borçlar olacak/olmak zorunda. Milletin sorunları ise sırasını beklemek zorunda? Böyle olmazsa kimse Türkiye'ye 1 dolar bile borç vermez.
'O zaman biz de borç almayız' diyen AK Partili ya da CHP'li kimse varsa akıllarından şüphe ederim.
Nedenini şöyle izah edeyim; Türkiye'yi 16 yıldır yöneten ve büyük bir enkaz haline getiren Ak Parti hükümetini zaten konuşmaya gerek yok.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bakın ne söylüyor:
"Yapacağımız ilk iş OHAL'i kaldırmak. İkinci yapağımız şey de Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dikkat etmek. Böylece yabancı sermaye Türkiye'ye gelmemezlik etmeyecek."
Atlantik ötesine verilen mesajlarla dolu konuşmasının ilerleyen bölümlerinde "Türkiye asla borç almasın" gibi bir düşüncelerinin olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, alınan borcun nerede kullanıldığının önemli olduğunu vurguladı.
Buna göre Erdoğan'ın AK Parti'siyle, Kılıçdaroğlu'nun CHP'sinin politikaları arasındaki fark, sadece yabancılardan alınan borcun nereye harcanacağı kadardır.
Yeni sistemde Kılıçdaroğlu parlamentoda olacak, icraatın başında Muharrem İnce olacak diyebilirsiniz, doğrudur.
Şu sözler de Sayın Muharrem İnce'ye ait: "Göreve geldikten hemen sonra OHAL'i kaldıracağız. Merkez Bankası başkanı bağımsız olacak."
Geçmişteki Düyun-u Umumiye'nin de bugünkü çağdaş versiyonlarının da istediği olmazsa olmaz tek şey Merkez Bankası'nın bağımsız olmasıdır.
İktidar da muhalefet de hemen her konuşmasında bu garantiyi Atlantik ötesine vermektedir.
Gerçek şudur ki; AK Parti borçlar üzerinde yükselmiş bir iktidardır, CHP ise 'Türkiye'yi dolara boğacağız' ve 'asla Türkiye borç almasın demiyoruz' sözlerini sarf eden kişiler tarafından yönetilmektedir.
Milli iktidar görünümlü çağdaş Düyun-u Umumiye
İçinde bulunduğumuz yüzyıldaki çağdaş Düyun-u Umumiye'de geçmişte olduğu gibi İngiliz, Fransız, Alman, Avusturyalı ve İtalyan memurların gelip Türkiye'de yeni bir vergi sistemi kurmasını beklemeyin. Buna gerek yok zaten. Çünkü mevcut vergi sistemi ve AKP hükümetleri döneminde kesintisiz devam eden Merkez Bankası ve para politikaları yönetimi, adı konulmamış Düyün-u Umumiye işlevi görmektedir.
Düyun-u Umumiye sandıktan çıkacak
24 Haziran'da sandık başına gidecek olan zavallı seçmen hala Türkiye'yi millet adına yönetecek kadroları seçeceğini sanıyor.
Çünkü 24 Haziran'da çağdaş Düyun-u Umumiye adına Türkiye'yi yönetecek kişiler seçilecek. ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi Türkiye'den alacaklı olan devletlerin alacaklarını kim ödeyecek, bu borçların faizini kim planlayacak, bu ödemeleri milletin ümüğünü sıkarak kim yapacak ona karar veriyoruz.
Gerçek budur, Türkiye'yi Düyun-u Umumiye hesabına yönetecek olanları seçiyoruz.
Bundan dolayı 24 Haziran kurulacak sandıklar, Düyun-u Umumiye seçimleri içindir.
Bu bağlamda Düyun-u Umumiye'nin başında Recep Tayyip Erdoğan olmuş, Muharrem İnce olmuş ya da Kemal Kılıçdaroğlu ve Binali Yıldırım olmuş hiçbir farkı yok.
Bundan dolayıdır ki, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu 24 seçimlerine katılmama kararı almıştır.
Başta BRICS birliği olmak üzere 4 milyardan fazla nüfusa sahip ülkelerin ekonomik sorunlarına formülleriyle çözüm olan Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın çekildiği bir seçimde geriye çözüm adına hiçbir söz söyleyemeyecek partiler kalmıştır.
Bu gerçekler ortadayken 25 Haziran'dan sonra iyi şeyler olmasını beklemek boş umutlardır.
Düyun-u Umumiye'nin kurulması aslında imparatorluğun fiilen iflas ettiğinin göstergesidir. Resmen iflas yok ortada ama fiilen iflas edilmiştir. Çünkü alacaklıların atadığı memurlar, bir ülkedeki tüm vergi gelirini topluyor ve bu gelirin nereye harcanacağına karar veriyorsa o ülke çoktan iflas etmiştir.
Türkiye'nin kasasında 83 milyar dolarlık döviz rezervi var, buna altın rezervini de eklediğinizde toplamda 108 milyar doları buluyor rezervimiz. Ancak vadesine 1 yıl veya daha az kalmış olan dış borç stokumuz, 183 milyar doları aşmış durumda.
Altın dâhil her şeyinizi ortaya koysanız da vadesi gelen borçlarınız kapsamında açığınız 75 milyar dolar.
Milletin sorunları beklesin?
Türkiye'yi 25 Haziran'dan sonra yönetecek olan iktidarın yapacaklarının ilk sırasında bu borçlar olacak/olmak zorunda. Milletin sorunları ise sırasını beklemek zorunda? Böyle olmazsa kimse Türkiye'ye 1 dolar bile borç vermez.
'O zaman biz de borç almayız' diyen AK Partili ya da CHP'li kimse varsa akıllarından şüphe ederim.
Nedenini şöyle izah edeyim; Türkiye'yi 16 yıldır yöneten ve büyük bir enkaz haline getiren Ak Parti hükümetini zaten konuşmaya gerek yok.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bakın ne söylüyor:
"Yapacağımız ilk iş OHAL'i kaldırmak. İkinci yapağımız şey de Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dikkat etmek. Böylece yabancı sermaye Türkiye'ye gelmemezlik etmeyecek."
Atlantik ötesine verilen mesajlarla dolu konuşmasının ilerleyen bölümlerinde "Türkiye asla borç almasın" gibi bir düşüncelerinin olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, alınan borcun nerede kullanıldığının önemli olduğunu vurguladı.
Buna göre Erdoğan'ın AK Parti'siyle, Kılıçdaroğlu'nun CHP'sinin politikaları arasındaki fark, sadece yabancılardan alınan borcun nereye harcanacağı kadardır.
Yeni sistemde Kılıçdaroğlu parlamentoda olacak, icraatın başında Muharrem İnce olacak diyebilirsiniz, doğrudur.
Şu sözler de Sayın Muharrem İnce'ye ait: "Göreve geldikten hemen sonra OHAL'i kaldıracağız. Merkez Bankası başkanı bağımsız olacak."
Geçmişteki Düyun-u Umumiye'nin de bugünkü çağdaş versiyonlarının da istediği olmazsa olmaz tek şey Merkez Bankası'nın bağımsız olmasıdır.
İktidar da muhalefet de hemen her konuşmasında bu garantiyi Atlantik ötesine vermektedir.
Gerçek şudur ki; AK Parti borçlar üzerinde yükselmiş bir iktidardır, CHP ise 'Türkiye'yi dolara boğacağız' ve 'asla Türkiye borç almasın demiyoruz' sözlerini sarf eden kişiler tarafından yönetilmektedir.
Milli iktidar görünümlü çağdaş Düyun-u Umumiye
İçinde bulunduğumuz yüzyıldaki çağdaş Düyun-u Umumiye'de geçmişte olduğu gibi İngiliz, Fransız, Alman, Avusturyalı ve İtalyan memurların gelip Türkiye'de yeni bir vergi sistemi kurmasını beklemeyin. Buna gerek yok zaten. Çünkü mevcut vergi sistemi ve AKP hükümetleri döneminde kesintisiz devam eden Merkez Bankası ve para politikaları yönetimi, adı konulmamış Düyün-u Umumiye işlevi görmektedir.
Düyun-u Umumiye sandıktan çıkacak
24 Haziran'da sandık başına gidecek olan zavallı seçmen hala Türkiye'yi millet adına yönetecek kadroları seçeceğini sanıyor.
Çünkü 24 Haziran'da çağdaş Düyun-u Umumiye adına Türkiye'yi yönetecek kişiler seçilecek. ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi Türkiye'den alacaklı olan devletlerin alacaklarını kim ödeyecek, bu borçların faizini kim planlayacak, bu ödemeleri milletin ümüğünü sıkarak kim yapacak ona karar veriyoruz.
Gerçek budur, Türkiye'yi Düyun-u Umumiye hesabına yönetecek olanları seçiyoruz.
Bundan dolayı 24 Haziran kurulacak sandıklar, Düyun-u Umumiye seçimleri içindir.
Bu bağlamda Düyun-u Umumiye'nin başında Recep Tayyip Erdoğan olmuş, Muharrem İnce olmuş ya da Kemal Kılıçdaroğlu ve Binali Yıldırım olmuş hiçbir farkı yok.
Bundan dolayıdır ki, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu 24 seçimlerine katılmama kararı almıştır.
Başta BRICS birliği olmak üzere 4 milyardan fazla nüfusa sahip ülkelerin ekonomik sorunlarına formülleriyle çözüm olan Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın çekildiği bir seçimde geriye çözüm adına hiçbir söz söyleyemeyecek partiler kalmıştır.
Bu gerçekler ortadayken 25 Haziran'dan sonra iyi şeyler olmasını beklemek boş umutlardır.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023