Merkez Bankası para politikaları ile ilgili ülkenin ekonomik genel görünümü hakkında fikir sahibi olabilmekteyiz ama özellikle durgunluk (resesyon) belirtilerini önceden tespit edebilmek çok güçtür ve bugüne değin '1929 ABD/Dünya Ekonomik Bunalımı' da dahil olmak üzere yaklaşmakta olan ekonomik durgunluğu az hata payı ile öngörebilen de olmamıştır.
Prof. Dr. Haydar Baş ise pek çok konuşmasında mimarı olduğu Milli Ekonomi Modeli'nin alt katmanlarının dahi uygulamaya geçirilmesi ile ABD ekonomisinin ve aslında kapitalist sömürü düzeninin neden ve nasıl darboğaza doğru sürükleneceğini defalarca izah etmiş ayrıca Milli Ekonomi Modeli'ni parçalar halinde uygulayan Rusya, Hindistan ve Çin ekonomilerindeki değişimleri Yeni Mesaj'da da defalarca dile getirmiştik.
Küresel şirketlere ve küresel para akışını kontrol eden ailelere hizmet eden bir danışmanlık şirketinin raporu 2018 yılının sonunda Thomson Reuters'in makale veri tabanında yayınlandı.
Raporda, küresel çapta durgunlukları tespit etmenin ne kadar güç olduğu belirtildikten sonra başta ABD olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan 17 kapitalist rejime sahip ülkenin ekonomilerinin masaya yatırıldığı belirtiliyordu.
Raporun sonuç cümleleri ise oldukça ilgi çekici. 2020 yılının ikinci yarısında ABD üzerinden başlayacak olan küresel durgunluğun ilk aşamalarının gözlemlenmesi beklenmektedir ve elimizdeki verilere göre de olması ihtimali ile olmaması ihtimali şimdiden dengelenmiştir ve buna göre yatırım pozisyonu alınması gerekmektedir.
Mevcut duruma göz attıktan sonra başta Rusya, Çin ve Hindistan'ın ekonomik pozisyonlarına göz atalım.
11 Mayıs 2019 tarihli ve 'Rus Merkez Bankası stoklarındaki büyük değişim' başlıklı yazımızda Rusya Merkez Bankası stoklarındaki ABD Doları payının neredeyse yarıya inmesi kadar 2018 öncesine kadar stoklarda hiç payı almayan Çin Yuan'ının %18 ile giriş yapmış olmasının asıl dikkat çekici bir unsur olduğunu belirtmiştik.
10 Ocak 2018 tarihli ve "Fransa, Rusya, Çin ve Hindistan'dan 'anti-Dolar' hamleleri" başlıklı köşe yazımızda özellikle bu konuya değinmiş ve Vneşekonombank başkanı İgor Şuvalov'un Çin ile 2018 yılının sonuna kadar yapılacak karşılıklı finans işlemlerinde ulusal para kullanımı yönünde bir anlaşma imzalanabileceğine dair "ulusal para cinsinden yapılması öngörülen karşılıklı ticari işlemlerin, gelişmekte olan ve ekonomileri dolar endeksli olan diğer ekonomiler için de örnek niteliğinde olacağı düşünmekteyiz" cümlelerinin önemini vurgulamıştık. Tam da bu noktada da milli (ulusal) paralar ile ticaret yapılması tezinin de Milli Ekonomi Modeli çerçevesinde olduğunu ve Haziran 2014 yılında Rusya ile Bağımsız Türkiye Partisi arasında protokol imzalandığını hatırlatalım.
Bunlarla birlikte son 10 yıl içerisinde Rusya, Çin ve Hindistan altın stoklarında da büyük değişimler söz konusu.
Dünya Merkez Bankaları resmi verilerine göre 2007-2018 yılları arasında Çin, Hindistan, Rusya'nın altın stoklarındaki değişmeler dikkat çekicidir. Özellikle 2014 yılından sonra artış daha da yüksek ivme kazanmıştır.
Rusya: 400 Ton -> 2200 Ton
Çin: 600 Ton -> 1900 Ton
Hindistan: 360 Ton -> 620 Ton.
Milli Ekonomi Modeli'ne ait katmanların sadece bir kısmının bile Rusya, Çin ve Hindistan ekonomilerine getirdiği üretkenlik ve verimlilik ekonominin tüm seviyelerinde hissedilirken ayrıca en üst seviyede Merkez Bankası altın stoklarına da yansımış görünüyor.
Tüm bu verileri yazımızın başında belirttiğimiz küresel durgunluk (resesyon) ihtimali ile de birleştirdiğimizde yaklaşmakta olan ve kapitalizmin temel dinamiklerinin de derinden yıkılacağı ekonomik depreme ne kadar hazır olduğumuzu sormak istiyorum.
Milli Ekonomi Modeli'nden ilham alan ve uygulayan üç ekonomi hızla gelişip aynı zamanda altın stoklarını da katlarken kendi devletimiz üstelik modelin sahibi de bir 'Türkoğlu Türk' iken neden Prof. Dr. Haydar Baş gerçeğini ısrarla görmezden gelmeye ve uzak durmaya çalışmaktadır?
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020