Pir Sultan Abdal 16. yüzyılda yaşamıştır. Asıl adı Haydar'dır ve Peygamber (s.a.v.) Efendimizin soyundan gelmektedir. Sivas'ın Yıldız ilçesi, Çırçır nahiyesi Banaz köyünde doğmuştur. Ehl-i Beyt aşığıdır ve Hacı Bektaş Veli dergâhında ilim almıştır. İnsan odaklı ve sevgi kaynaklı bir inanışı savunur. Nasihatlerini, ikazlarını ve muhabbet demini yazdığı şiirlerde görmek mümkündür.
"Temennaya geldim erenler size
Temana edeyim destur olursa
Mürvet kapıların bağlaman bize
İçeri gireyim destur olursa."
Pir sultan Abdal'ın kaleminden çıkan bu sözler, etrafındaki birçok insanı etkiler. İnsanlar ondan muhabbet almak için, onun yanında bir araya gelir. Bu kişilerden biri de Hızır adında bir derviştir.
Hıdzr derviş Pir Sultan Abdal'ın deyişlerinden nasihatlerinden etkilenir ve bir gün Pir Sultan Abdal'dan İstanbul'a gidip oradaki halka nasihat vermek için izin ister.
Pir Sultan Abdal, "İstanbul'a gidersin paşa olursun, gelir bizi bile asarsın" der.
Hızır ise, "Haşa pirim! Ne haddime ben de çevreme böyle hizmette bulunmak istiyorum" der ve ısrar eder.
Bu ısrarcı tutum karşısında Pir Sultan Abdal, ona izin verir ve ardında şu şiiri söyler:
"Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır, yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar, gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer, duyamazsın demedim mi."
Aradan uzun zaman geçer. Osmanlı Devleti huzursuzluk içindedir. Halk yönetim şeklinden şikâyet eder. İsyanlar çıkar. Zulümler yapılır. O dönemde halkın derdini anlatabileceği tek yer vardır, Pir Sultan Abdal Hazretleri. Halk tedirginliğini ve sorunları ona anlatarak nasihat almak ister. Bu dönemde Hızır derviş, önemli görevler alır ve Sivas'ta çıkan isyanı bastırmak için, Sivas'a vali olarak gönderilir. Pir Sultan Abdal'ı devlete tehdit olarak gören Hızır, onu zindana attırır. Daha sonra onu bağışlamak için huzura çağırır ve bir şart koşar. Der ki: "Bana 3 şiir göndereceksin ama içinde Şah kelimesi geçmeyecek." Bunun üzerine Pir Sultan Abdal şu şiiri okur:
"Karşıdan görünen Haydar ne güzel yayla
Bir dem süremedim vallah giderim böyle
Ala gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan hey dost Şah'a giderim.
Alınmış abdestim Haydar aldırırlarsa
Kılınmış namazım hey dost kıldırırlarsa
Sizde Şah diyeni hey dost öldürürlerse
Ben de bu yayladan hey dost Şah'a giderim."
Bu şiirlerin ardından Pir Sultan Abdal'ın idam sehpası hazırlanır ve halkın taşlaması istenerek idama götürülür. Halk, istemeyerek de olsa taşlamaya başlar. Musahibi Ali Baba adındaki bir derviş Pir Sultan Abdal'a, gül atar. Bunun üzerine Pir Sultan Abdal, "Şu ellerin taşı bana değmez, dostun gülü yaralar beni" der ve vuslata erer.
Pir Sultan Abdal'ın neden öldüğü sorusuna verilen cevap insanların imanını güçlendirmeye bir sebep olmuştur, olacaktır.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin.
"Temennaya geldim erenler size
Temana edeyim destur olursa
Mürvet kapıların bağlaman bize
İçeri gireyim destur olursa."
Pir sultan Abdal'ın kaleminden çıkan bu sözler, etrafındaki birçok insanı etkiler. İnsanlar ondan muhabbet almak için, onun yanında bir araya gelir. Bu kişilerden biri de Hızır adında bir derviştir.
Hıdzr derviş Pir Sultan Abdal'ın deyişlerinden nasihatlerinden etkilenir ve bir gün Pir Sultan Abdal'dan İstanbul'a gidip oradaki halka nasihat vermek için izin ister.
Pir Sultan Abdal, "İstanbul'a gidersin paşa olursun, gelir bizi bile asarsın" der.
Hızır ise, "Haşa pirim! Ne haddime ben de çevreme böyle hizmette bulunmak istiyorum" der ve ısrar eder.
Bu ısrarcı tutum karşısında Pir Sultan Abdal, ona izin verir ve ardında şu şiiri söyler:
"Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır, yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar, gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer, duyamazsın demedim mi."
Aradan uzun zaman geçer. Osmanlı Devleti huzursuzluk içindedir. Halk yönetim şeklinden şikâyet eder. İsyanlar çıkar. Zulümler yapılır. O dönemde halkın derdini anlatabileceği tek yer vardır, Pir Sultan Abdal Hazretleri. Halk tedirginliğini ve sorunları ona anlatarak nasihat almak ister. Bu dönemde Hızır derviş, önemli görevler alır ve Sivas'ta çıkan isyanı bastırmak için, Sivas'a vali olarak gönderilir. Pir Sultan Abdal'ı devlete tehdit olarak gören Hızır, onu zindana attırır. Daha sonra onu bağışlamak için huzura çağırır ve bir şart koşar. Der ki: "Bana 3 şiir göndereceksin ama içinde Şah kelimesi geçmeyecek." Bunun üzerine Pir Sultan Abdal şu şiiri okur:
"Karşıdan görünen Haydar ne güzel yayla
Bir dem süremedim vallah giderim böyle
Ala gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan hey dost Şah'a giderim.
Alınmış abdestim Haydar aldırırlarsa
Kılınmış namazım hey dost kıldırırlarsa
Sizde Şah diyeni hey dost öldürürlerse
Ben de bu yayladan hey dost Şah'a giderim."
Bu şiirlerin ardından Pir Sultan Abdal'ın idam sehpası hazırlanır ve halkın taşlaması istenerek idama götürülür. Halk, istemeyerek de olsa taşlamaya başlar. Musahibi Ali Baba adındaki bir derviş Pir Sultan Abdal'a, gül atar. Bunun üzerine Pir Sultan Abdal, "Şu ellerin taşı bana değmez, dostun gülü yaralar beni" der ve vuslata erer.
Pir Sultan Abdal'ın neden öldüğü sorusuna verilen cevap insanların imanını güçlendirmeye bir sebep olmuştur, olacaktır.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin.
Behiye Alioğlu / diğer yazıları
- Egoist miyiz? / 04.07.2019
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016