% 70 güvenmiyorum

Şimdilerde demokrasi havarisi kesilenlerin kullandığı bir cümledir; “Darbelerle yatıp, darbelerle kalkıyoruz” cümlesi. İşte bu havariler milletin hafızasında geçmişi hep sıcak tutmak için bu ve benzeri yaklaşımlar gösterirlerdi. Gün geldi, güç ve kuvvet bu demokrasi âşıklarının (!) eline geçti. Değişen ne oldu? Hiçbir şey. Yine her gün darbelerle yatıp, kalkıyoruz. Bazen kendi kendime soruyorum; Asker gerçekten darbe yapsaydı bu devletin, bu milletin, bu medyanın bu kadar gündeminde olur muydu? Her gün, sabah kahvaltısı gibi o tutuklandı, bu bırakıldı, şu şunu yapacaktı... Sonuç ne? O da hiç. Çünkü niyetleri halis olmayanların neticeye varmaları imkânsızdır.
Dava olan “Balyoz’u” biliyorsunuz. Adı gibi kendi de taraf olan bir gazetenin üç elamanı tarafından bir dizi iddia ve belge yayınlandı. İddialara göre plan, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın liderliğindeki cunta tarafından hazırlandı ve darbe zeminini hazırlama amaçlı Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj kod adlı eylem planlarından oluşuyor. 5000 sayfalık belgelerde Fatih ve Beyazıt Camilerinde bomba patlatılarak hükümetin sıkıyönetim ilan etmeye zorlanması, Yunanistan hava sahası üzerinde bir Türk jetinin düşürülerek halkın galeyana getirilmesi ve darbe sonrası demokrat görüşlü gazetecilerin tutuklanması gibi planların olduğu ileri sürülüyor. Hatta bu gazeteciler darbenin kaç aşamalı olduğunu bile yazmışlardı. Sonra sayın savcılar bu belgeleri istedi. Ve en son bildiğim kadarıyla bu davada 250’si tutuklu 365 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu yargılanmaktadır. Bunlardan 57’si ise generaldir.
Sayın Savcılar bu belgelere dayanarak demokrasiyi işlettiler. Ama başta savcılar olmak üzere en azından; Kardeşim! Sen bu belgeleri nereden buldun? Sorusu sorulmadı. Sonra ben emniyet genel müdürü veya MİT başkanı olsam direk istifa ederim. Çünkü ortada darbe planları bu kadar bilgi, belge dolaşıyor ama benim yapmam gerekenleri gazeteciler yapıyor. Yok, eğer MİT ve Emniyet Türkiye’de olup, bitenden haberdar ise bu gazete ve elamanları bu belgeleri nereden buldu?
Geldiğimiz nokta ise artık hukukun tarafsızlığını yitirdiği gerçeğidir. Bizzat iktidar partisinin yaptırdığı ankette, yargıya güvenmeyenlerin oranı % 70’lere çıkmış durumda. Neden?
Çünkü taa alttan itibaren bir koruma ve kollama hareketleri göze çarpıyor. Başta Deniz Feneri. Sonra Futboldaki şike davası. Belediyelerde yolsuzluk, usulsüzlüklere yargının partilere göre tavır koyması vs. Darbelere dönersek durum daha çarpık karşımıza geçmiş duruyor. Sanki hüküm baştan verilmiş gibi.
Şu an tutuklu bulunan en yüksek rütbeli komutan olan Bilgin Balanlı kamuoyuna bir mektup gönderdi. Ama bizim ordumuzun orgeneralinin mektubu, Mehmet Baransu’nun kaynağını belirtmediği mektuplar kadar ilgi çekmedi. Artı Bilgin Paşa’nın mektubu iddialar değil bilimsel tespitlerin yer aldığı adeta millete yapılan bir savunma ve şikayet mektubuydu.
O mektuptan;
*Balyoz davasının dayandırıldığı plan semineri ile seminerde provasının yapıldığı iddia edilen sözde “Balyoz ve ilgili diğer Güvenlik Harekât Planları”nı mutlak suretle birbirinden ayırmak gerekmektedir. Çünkü Balyoz davasının iddianamesi incelenirse savcı tarafından seminer yapılması nedeniyle değil, fakat seminerde sözde Balyoz adlı bir planın örtülü olarak denendiği iddiası ile atılı suçlamanın yapıldığı görülecektir.
*İki buçuk gün süren seminer süresince katılımcılar tarafından yapılan tüm sunumlar ve konuşmalar Ordu Komutanının emriyle kayıt altına alınmış, CD ve kaset olarak Ordu Karargâhında saklanmıştır. Bu kayıtlar, yıllar sonra bazı işbirlikçiler tarafından karargâh dışına sızdırılmıştır.
*Bugün seminere katılan toplam 162 kişiden sadece 51’i sanık olarak yargılanmaktadır. Eğer seminer iddia edildiği gibi bir darbe planının denendiği seminer olsaydı diğer katılımcıların da iddianamede yer alması gerekirdi.
*Davada yargılanan toplam 365 sanıktan 314’ü ise seminere kesinlikle katılmamıştır.
*Seminerde yapılan sunum ve tartışmalarda, hiçbir şekilde “Balyoz” adı, bu planın alt planları olduğu iddia edilen Hava Kuvvetlerinin “Oraj”, Deniz Kuvvetlerinin “Suga”, Jandarmanın “Sakal” ve “Çarşaf” Planlarının adları asla geçmemiş ve tartışma konusu olmamıştır. Bunu tanıklar da teyit etmiştir.
*Birileri, 2008 yılı sonrasında, bir bilgisayarda 1’inci Ordu Plan semineri kayıtlarından istifade ederek sahte planlar düzenlemiş, üst veri bilgilerini tasfiye etmek istediği subayların adına tanzim etmiş, oluşturma ve son kayıt zamanlarına 2003 yılını yazmak suretiyle, suçlamaya ve tutuklamaya dayanak teşkil eden dijital verileri üretmiştir. Üst veri bilgilerindeki sahtekârlıklar, sorgulamalarında, sanıklar ve avukatları tarafından hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak ortaya konmuş, ayrıca bunların 2007 yılında piyasaya sürülen bilgisayar programı ile oluşturulduğu tarafsız bilirkişi raporları ile de teyit edilmiştir.
*Örneğin sözde cami bombalamak için 2003 yılında yapılan keşif raporlarında adı geçen bazı cadde ve sokak isimlerinin 2006 yılında verildiğini gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesinin resmi yazısından bilginiz var mı?
*Aksaz’da gizli toplantıda olduğu iddia edilen amirallerin o zaman diliminde yabancı bir limanda olması…
*Sözde “gözaltına alınacak personel” isimlerinden oluşan listedeki üniversite öğrencilerinden bir kısmının o tarihte henüz ortaöğretim çağında bulunması…
*Bazı kurumlarda gösterilen personelin ise o kurumlara 2006 yılından sonra girmiş olduklarının resmen tespit edilmesi ya da sözde darbe hazırlığı için görev yapan gemilerin esasen o tarihte tersanede bakımda olması gibi daha nice sahtekârlıkları resmi duruşma kayıtlarında, davayla ilgili internet sitelerinde bulabilirsiniz…”
Delillerin güvenirliliği, şikayeti yapanların adamlılığını araştırmadan yapılan yüzlerce tutuklama. Artı bitmeyen dava süreci. Artı bu süreçte delillerin bilimsel verilerle çürütülmesi. Artı hala karar veremeyen yargı. Sonuç; % 70 güvenmiyorum…
Not; Yahu siz niye bu kadar askeri savunuyorsunuz? Sorusu soruluyor. Evet, biz askeri savunmaya çalışıyoruz. Bilgin Balanlı’yı, Çetin Doğan’ı ve diğer tutuklu kişileri değil. Topyekun askerimizi, yani şanlı ordumuzu. Çünkü bu ordu bizim ve başka ordumuz yok. Artı bu süreçler iyi incelenirse yargılanan bazı isimler değil Türk Ordusu’dur. Biz buna karşıyız. Ya siz!