Başbakan Tayip Erdoğan'ın KKTC ziyaretinde verdiği mesajlar, pek çok açıdan ciddi nitelik arz ediyor. Kıbrıs konusunda AB lobilerinin ve yerli AB'cilerin hiç beklemediği 'geleneksel devlet politikası'nın motiflerini içeriyor.
Buna, herhalde en çok, KKTC sırtımızda kamburdur, görüşünü seslendirmeyi vazife belleyen TÜSİAD şaşırmış olmalı. Bir de, Erdoğan'ın ilk zamanlar AB ülkelerini ziyareti esnasında KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a yönelik sitemlerini baz alarak, şimdi de muhakkak Denktaş'ın kulağını çeker, türünden devlet geleneğimize aykırı beklentiler içine giren çevreler şoktalar.
Erdoğan, çok önemli iki noktanın altını çizdi. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet vardır bir, Kıbrıs Türk halkının 40 yıldır maruz bırakıldığı insanlık dışı ambargonun artık kaldırılma zamanı gelmiştir iki. Denktaş, Erdoğan'ın ziyareti ve Kıbrıs'la ilgili 'yeni duruş'undan memnun. Başbakan, bizi yüreklendirdi, diyor Denktaş. Başbakan Erdoğan'ın bu duruşundan milletimiz de memnun.
Erdoğan, bu istikametini korumalı.
Memnun olmayanlar, elbette var.
Erdoğan'ın Kıbrıs'ta altını çizdiği gerçeklerden ürken ve 'vatan topraklarının satışından sermaye edinmek için bekleşen' yerli AB'ciler. Bir de, bu gerçekleri manşete taşımak yerine güya Cuma tartışması açmaya çalışan 'hariçten maaşlı' medyatörler.
Başka?
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos. Ziyareti "yasadışı" olarak niteledi.
Daha başka?
Yunanistan Başbakanı Simitis. Aynı zamanda AB Dönem Başkanı. Simitis, klasik AB saçmalıklarını sürdürdü. Kıbrıs sorununun, iki toplum arasında olmadığını, sorunun, "Ada'nın, Türk ordusu tarafından işgali olduğunu" iddia etti.
Bu arada Türk tarafına çok önemli bir ipucu verdi.
Simitis, Annan planının, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos tarafından görüşmeler için temel olarak kabul edildiğini ifade etti. Demek ki, Annan planı, Rum tarafının planı. Bunu böyle okumak lazım.
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, Kıbrıs konusunda gerçekten bir kahraman. Davasını çok iyi bilen, tüm yüreğiyle savunan, gerektiğinde manevra yapabilen bir lider. KKTC için olduğu kadar, Kıbrıs davasında Türkiye için de büyük bir şans.
Denktaş, Rumların 'meşru Kıbrıs cumhuriyeti hükümeti olduklarını' iddia ettiğini, ancak 1960'ta Türk-Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni 1963'te silah zoruyla yıktığını anlatıyor. Rumların 1975'te nüfus mübadelesi ile iki zeminli yeni bir ortaklık oluşacağını kabul ettiğini kaydediyor.
Sözünü Rumlara söylüyor ama, kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit, kabilinden AB'cilere duyuruyor. AB'nin 'Enosis'i güttüğünü telmih ediyor.
Şimdiye kadar görüştüğü Rum liderlerin, Makarios'un, "Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını muhafaza etmek, Enosis'e en yakın yoldur" sözünü vasiyet olarak aldıklarına ve buna hizmet ettiklerine işaret eden Denktaş, Rumların, Avrupa Birliği'ne 1960 anlaşmalarının Kıbrıs Türklerine verdiği hakları ortadan kaldırmak ve silahla yapamadıklarını yapmak için müracaat ettiğini belirtiyor.
AB, şimdi işte bu 'Enosis'i sarıldı.
AB, demek 'Enosis' demek.
Tablo açık ve net.
Türkiye, bu perspektifi çok iyi görmeli. Hele de 'bitmeyen hikayeye dönüşen' AB hayali uğruna asla istikametini bozmamalı.
Buna, herhalde en çok, KKTC sırtımızda kamburdur, görüşünü seslendirmeyi vazife belleyen TÜSİAD şaşırmış olmalı. Bir de, Erdoğan'ın ilk zamanlar AB ülkelerini ziyareti esnasında KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a yönelik sitemlerini baz alarak, şimdi de muhakkak Denktaş'ın kulağını çeker, türünden devlet geleneğimize aykırı beklentiler içine giren çevreler şoktalar.
Erdoğan, çok önemli iki noktanın altını çizdi. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet vardır bir, Kıbrıs Türk halkının 40 yıldır maruz bırakıldığı insanlık dışı ambargonun artık kaldırılma zamanı gelmiştir iki. Denktaş, Erdoğan'ın ziyareti ve Kıbrıs'la ilgili 'yeni duruş'undan memnun. Başbakan, bizi yüreklendirdi, diyor Denktaş. Başbakan Erdoğan'ın bu duruşundan milletimiz de memnun.
Erdoğan, bu istikametini korumalı.
Memnun olmayanlar, elbette var.
Erdoğan'ın Kıbrıs'ta altını çizdiği gerçeklerden ürken ve 'vatan topraklarının satışından sermaye edinmek için bekleşen' yerli AB'ciler. Bir de, bu gerçekleri manşete taşımak yerine güya Cuma tartışması açmaya çalışan 'hariçten maaşlı' medyatörler.
Başka?
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos. Ziyareti "yasadışı" olarak niteledi.
Daha başka?
Yunanistan Başbakanı Simitis. Aynı zamanda AB Dönem Başkanı. Simitis, klasik AB saçmalıklarını sürdürdü. Kıbrıs sorununun, iki toplum arasında olmadığını, sorunun, "Ada'nın, Türk ordusu tarafından işgali olduğunu" iddia etti.
Bu arada Türk tarafına çok önemli bir ipucu verdi.
Simitis, Annan planının, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos tarafından görüşmeler için temel olarak kabul edildiğini ifade etti. Demek ki, Annan planı, Rum tarafının planı. Bunu böyle okumak lazım.
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, Kıbrıs konusunda gerçekten bir kahraman. Davasını çok iyi bilen, tüm yüreğiyle savunan, gerektiğinde manevra yapabilen bir lider. KKTC için olduğu kadar, Kıbrıs davasında Türkiye için de büyük bir şans.
Denktaş, Rumların 'meşru Kıbrıs cumhuriyeti hükümeti olduklarını' iddia ettiğini, ancak 1960'ta Türk-Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni 1963'te silah zoruyla yıktığını anlatıyor. Rumların 1975'te nüfus mübadelesi ile iki zeminli yeni bir ortaklık oluşacağını kabul ettiğini kaydediyor.
Sözünü Rumlara söylüyor ama, kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit, kabilinden AB'cilere duyuruyor. AB'nin 'Enosis'i güttüğünü telmih ediyor.
Şimdiye kadar görüştüğü Rum liderlerin, Makarios'un, "Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını muhafaza etmek, Enosis'e en yakın yoldur" sözünü vasiyet olarak aldıklarına ve buna hizmet ettiklerine işaret eden Denktaş, Rumların, Avrupa Birliği'ne 1960 anlaşmalarının Kıbrıs Türklerine verdiği hakları ortadan kaldırmak ve silahla yapamadıklarını yapmak için müracaat ettiğini belirtiyor.
AB, şimdi işte bu 'Enosis'i sarıldı.
AB, demek 'Enosis' demek.
Tablo açık ve net.
Türkiye, bu perspektifi çok iyi görmeli. Hele de 'bitmeyen hikayeye dönüşen' AB hayali uğruna asla istikametini bozmamalı.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019