İrlanda, bir AB ülkesi olarak, Nice Sözleşmesi'ni ikinci kez halk oylamasına sundu. Bu yönüyle sözleşmeyi referanduma sunan tek ülke olan İrlanda'da geçen yıl Nice Sözleşmesi yine halk oyuna sunulmuş ve halkın % 54'ü "hayır" oyu kullanmıştı. Ancak yapılan kamuoyu yoklamaları bu kez "evet" oylarının önde gittiğini gösteriyor.
Avrupa medeniyetinin bir parçası ve AB'nin bir üyesi olan İrlanda'nın, Nice kararlarını referanduma sunması, dikkate değer bir gelişmedir. İrlanda'da Nice Sözleşmesi'ne "hayır" diyenler, geleneksel askeri bağımsızlığın sekteye uğrayacağı kaygısını taşıyorlar. Bir Avrupa ülkesinde bu tereddüt açıkça seslendirilip halk oylamasına gidilirken, Avrupa medeniyetine ait bir unsur olmayan Türkiye'de, çok daha garip bir yol izleniyor. AB meselesi, kapalı kapılar ardında görüşülüp, konuşuluyor; ancak milleti direk olarak ilgilendiren bu meselede, millete söylenen tek şey: "Aş ve iş istiyorsanız AB'ye girmemiz lazım" nakaratından ibarettir.
Hele ülke olarak ciddi müeyyidelerin altına girdiğimiz milli çıkarlarımızla hiç de örtüşmeyen Uyum Yasaları'nı Meclis'ten çıkardığımız AB sürecinde, referandum konusu kesinlikle gündem edilmemektedir.
Peki bu derece hayati bir meselede referandum yapılmayacaksa, ne zaman yapılacaktır? Ne tuhaftır AB konusu; ülkemizde bu işle görevli siyasetçilerin tekelinde bir oldu bitti şeklinde, bir telaş içerisinde devam edip gitmekte ve "millete rağmen" yuvarlanılan bu dipsiz kuyu hakkında millet aydınlatılmamaktadır.
Öte yandan İrlanda'da yapılan halk oylamasından çıkacak netice, AB'nin genişleme meselesinin kaderini de tayin edecektir. Doğal olarak bu durum, bizdeki AB sevdalılarını büyük telaşa düşürmüştür. 'Ya İrlanda'dan "hayır" oyu çıkar da, AB genişleme sürecini durdurur; ve biz birliğe dahil olamazsak?' Bu mantığa akıl erdirmek ne mümkün? Sanki AB bizi almak için can atıyor da İrlanda'dan çıkacak karar, önümüzdeki muhtemel tek engeldir. Bu apaçık bir hayalciliktir. Çünkü AB, henüz Türkiye'yi "üyelik müzakerelerine başlamak" için bir muhatap dahi kabul etmiyor.
Ancak, önümüzdeki iki yıl içinde AB'ye gitmesi kesin olan Güney Kıbrıs için durum çok farklıdır. İrlanda oylarıyla genişleme sürecinin önüne set çekilse bile, Birlik; ne yapıp edecek ve Güney Kıbrıs'ı adanın tek temsilcisi olarak arasına alacaktır. Bu meselede gerekirse resmi prosedürde değişikliğe bile gidebilirler.
AB komisyonu üyesi Prodi, Yunanistan'da bir gazeteye verdiği demeçte, AB komisyonunun "Rum kesimi hakkında hazırladığı İlerleme Raporu'nun çok olumlu olduğunu söyledi. Prodi, Türkiye için sorulan soruyu ise şöyle cevaplıyor: "Türkiye ilerleme kaydetti, ancak Kopenhag Kriterleri'ni henüz yerine getirmedi."
Yani, Rum'a yeşil ışık yakan AB, Türklere açıkça "dur" diyor:
Neden mi?
Çünkü, Kıbrıs Rum Kesimi'ni, Birliğe dahil ederek Türkiye'yi köşeye sıkıştırabileceklerdir. Ve hepsinden önemlisi, Türkiye o medeniyete ait bir unsur değildir.
O halde, tamamen yabancısı olduğumuz bir medeniyet projesine girme çabaları devam ederken, hele bu uğurda inanılmaz tavizler verilirken, referanduma gitmekten neden kaçınılıyor ve neden yangından mal kaçırırcasına bir metod izleniyor?
Son bir soru daha: AB'den sorumlu bir siyasetçimizin: "Ordu beni AB ajanı olarak görüyor" şeklindeki sözleri ne manaya gelmektedir?
Avrupa medeniyetinin bir parçası ve AB'nin bir üyesi olan İrlanda'nın, Nice kararlarını referanduma sunması, dikkate değer bir gelişmedir. İrlanda'da Nice Sözleşmesi'ne "hayır" diyenler, geleneksel askeri bağımsızlığın sekteye uğrayacağı kaygısını taşıyorlar. Bir Avrupa ülkesinde bu tereddüt açıkça seslendirilip halk oylamasına gidilirken, Avrupa medeniyetine ait bir unsur olmayan Türkiye'de, çok daha garip bir yol izleniyor. AB meselesi, kapalı kapılar ardında görüşülüp, konuşuluyor; ancak milleti direk olarak ilgilendiren bu meselede, millete söylenen tek şey: "Aş ve iş istiyorsanız AB'ye girmemiz lazım" nakaratından ibarettir.
Hele ülke olarak ciddi müeyyidelerin altına girdiğimiz milli çıkarlarımızla hiç de örtüşmeyen Uyum Yasaları'nı Meclis'ten çıkardığımız AB sürecinde, referandum konusu kesinlikle gündem edilmemektedir.
Peki bu derece hayati bir meselede referandum yapılmayacaksa, ne zaman yapılacaktır? Ne tuhaftır AB konusu; ülkemizde bu işle görevli siyasetçilerin tekelinde bir oldu bitti şeklinde, bir telaş içerisinde devam edip gitmekte ve "millete rağmen" yuvarlanılan bu dipsiz kuyu hakkında millet aydınlatılmamaktadır.
Öte yandan İrlanda'da yapılan halk oylamasından çıkacak netice, AB'nin genişleme meselesinin kaderini de tayin edecektir. Doğal olarak bu durum, bizdeki AB sevdalılarını büyük telaşa düşürmüştür. 'Ya İrlanda'dan "hayır" oyu çıkar da, AB genişleme sürecini durdurur; ve biz birliğe dahil olamazsak?' Bu mantığa akıl erdirmek ne mümkün? Sanki AB bizi almak için can atıyor da İrlanda'dan çıkacak karar, önümüzdeki muhtemel tek engeldir. Bu apaçık bir hayalciliktir. Çünkü AB, henüz Türkiye'yi "üyelik müzakerelerine başlamak" için bir muhatap dahi kabul etmiyor.
Ancak, önümüzdeki iki yıl içinde AB'ye gitmesi kesin olan Güney Kıbrıs için durum çok farklıdır. İrlanda oylarıyla genişleme sürecinin önüne set çekilse bile, Birlik; ne yapıp edecek ve Güney Kıbrıs'ı adanın tek temsilcisi olarak arasına alacaktır. Bu meselede gerekirse resmi prosedürde değişikliğe bile gidebilirler.
AB komisyonu üyesi Prodi, Yunanistan'da bir gazeteye verdiği demeçte, AB komisyonunun "Rum kesimi hakkında hazırladığı İlerleme Raporu'nun çok olumlu olduğunu söyledi. Prodi, Türkiye için sorulan soruyu ise şöyle cevaplıyor: "Türkiye ilerleme kaydetti, ancak Kopenhag Kriterleri'ni henüz yerine getirmedi."
Yani, Rum'a yeşil ışık yakan AB, Türklere açıkça "dur" diyor:
Neden mi?
Çünkü, Kıbrıs Rum Kesimi'ni, Birliğe dahil ederek Türkiye'yi köşeye sıkıştırabileceklerdir. Ve hepsinden önemlisi, Türkiye o medeniyete ait bir unsur değildir.
O halde, tamamen yabancısı olduğumuz bir medeniyet projesine girme çabaları devam ederken, hele bu uğurda inanılmaz tavizler verilirken, referanduma gitmekten neden kaçınılıyor ve neden yangından mal kaçırırcasına bir metod izleniyor?
Son bir soru daha: AB'den sorumlu bir siyasetçimizin: "Ordu beni AB ajanı olarak görüyor" şeklindeki sözleri ne manaya gelmektedir?
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011