AB ile Türkiye'nin kan ve kültür uyuşmazlığı var-12

AB ve Türkiye sınırları Türkiye'nin yaklaşık olarak 2.753 km. kara ve 6.072 km. deniz sınırı vardır. AB Schengen uygulaması nedeniyle bu sınırların sıkı korunmasını istemektedir. Sınırlarımızın da AB'ce eğitilmiş kimseler tarafından güvenliğinin sağlanmasını istemektedir. Türkiye'deki kara ve deniz sınırlarının güvenliğini ve korunmasını sağlayacak kimselerin AB tarafından yetiştirilmesi şart olmaktadır. Sırlarımız askerlerden alınarak iç işlerine bağlanarak özel güven sınır muhafızları tarafından korunacaktır. Bu sınırların özellikle doğu ve güneydoğu sınırlarımızın söz konusu olacağı düşünülmektedir. Bu sınırlarımızın, AB tarafından özel yetiştiriciler tarafından yetiştirileceği de bilhassa belirtilmektedir. Onlar özel eğitimli olacaktır. Bunun da masrafı tümüyle ele alınırsa yaklaşık olarak 3 milyar $ olacağı tahmin edilmektedir. Bu paranın yaklaşık olarak 700-900 bin Euronun AB tarafından temin edileceği bildirilmektedir. Not: Bu durum ise onların istekleriyle ve adeta kiralanmış AB'lilere bir nevi "Sınır muhafızlığı" şeklinde iş bulma yönündeki masrafları da bize ödetecekleri açıkça görülmektedir. Tüm bunlardan attıkları her adımın kendi gizli menfaatleriyle ne kadar yüklü olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bunun dışında onların bizim sınırlarımız nasıl koruyacaklar. Kendilerinin iç inancı ve iç dünyası dışında bir ülkenin sınırlarını korumak aslında gülünç olur. İlk zorlukta onların su koyvermeyecekleri nereden bilinir? AB sorunları nasıl halledilecek? Fransa'da-Hollanda'da alınan negatif sonuçlar ve daha sonra da İngiltere'nin referandumdan adeta kaçarcasına vazgeçmesi AB devletlerin büyük sarsıntı geçirmesine sebep oldu. Bu darbe bazılarına göre 4.5 bazılarına göre ise 6-7 arasında bir psikolojik ve güven depremine sebep oldu. Kısacası bu darbe ABD'deki ikiz kulelere yapılan 11 Eylül saldırıları kadar sarsıntı getirdi! Şimdi AB idarecileri oturup kara kara düşünmekte ve çare aramaktadırlar. Aslında onların her zaman çalışan zekalarının şer tarafları buna çare kolay bulacaklarını zannediyorlar. Mesela çareler arasından en belirlisi referandumu kaldırmak ve vetoları kısıtlamaktadır. Mesela Avrupa Anayasasını oylamada sadece meclislerinden geçirerek kabul edebilirler. Veto hakkını da kaldırıp nitelikli çoğunluk oylamasına dönüştürürler. Türkiye galiba bu sarsıntıdan henüz nasibini almadı. En azından şu anda bir müddet bizi unuturlar ve dayatmalar belki de azalır. Ama merak etmeyin onları Yunanlılar, Güney Rum halkı, Ermeni ve diğer lobiler uyandırırlar, kolayca isteklerini hatırlatmaya başlarlar ve dayatmaları tekrar üzerimize saldırlar. Şu anda belki de anayasanın içeriğine de bakmak zorunda kalırlar. Medyanın bildirdiğine göre çok büyük, kapsamlı ve hayatın en dar alanlarına bile karışan ve disipline etmeye çalışan uzunlukta olduğu bildirilmektedir. Onun içeriğine de bazı güçlü ülkelerin istekleri doğrultusunda değişmeler yapılabilir. AB Anayasasında değişik önerilmiş maddeler arasında Başkanlık ve diğer önemli kurumlar hakkındaki maddelerin kısa dökümleri: 1 - AB Başkanlığına seçilecek olan kişi o mevkide 2.5 yıl kalabilecek. Daha sonra bu süre ancak bir kez uzatılabilecek. 2 - AB Dışişleri Bakanı üye ülkelerin dış işleri bakanlarının başında AB dış işlerini yönetecek. AB dış ilişkilerinden o sorumlu olacak. 3 - 2009 yılında AB'de uygulanan sistem değişecek ve onun yerine AB kararları için, oy birliği gerekmeyecek, AB Parlamento temsilcilerinin % 65 oyu yeterli sayılacaktır. Kısacası oy birliği terk edilecek! 4 - Avrupa Parlamentosu'ndaki koltuk sayısı üye ülke kaç olursa olsun 750 koltukla sınırlandırılacaktır. 5 - Anayasada ülkelerin bazı üyelerin isteklerine rağmen dine doğrudan atıf yapılmamıştır. Ancak onun yerine kültürel - insani ve dini mirasın güdümü şeklinde bir paragraf konulmuştur. Not: Avrupa Bayrağı 12 yıldızda kalmıştır. Milli Marşı da aynı şekilde Beethowen'in 9. Senfoni'sine dokunulmamıştır. 9 Mayıs AB günü olarak tekrar benimsenmiştir. Böylece bu eski sembollere dokunulmamıştır.