Yabancı gözüyle Türkiye'nin AB'ye girme çabaları
Önce dıştaki tartışmalara bir göz atalım: Foreigne Affaire Dergisi Medeniyetler savaşı ile ilgili makalesinde "Türkiye'nin tam üyelik rüyası" başlığıyla(17 sayfalık) bir yazıyı kaleme almış. Bu yazının 3 sayfası Alman Hıristiyan Demokrat Partisi üyesi Wolfgang Schaube'ye ait. Yazar bu yazısında yapılan anlaşmaya karşı çıkmakta ve imtiyazlı ortaklığı savunmaktadır.
Yazarın Türkiye'ye karşı temel düşünceleri şunlar olmaktadır:
1 - Türkiye üye olursa AB tek sesli olamaz - onu kaybeder, çok sesli oluverir.
2 - AB bir Hıristiyan kulübü değildir ama Türkiye üye olursa "siyasi birlik" elden gitmiş olur! İnançlar çatışması devam eder.
3 - Türkiye'nin Ortadoğu'ya ve Asya'ya daha farklı baktığı bilinmektedir. Ondan ötürü Türklerin AB'nin içine girmesi fikir birliğini büyük çapta zedeler.
4 - Türkiye'nin coğrafyası ve büyük nüfusu AB'ye büyük sorunlar getirir. Şu anda 75 milyonluk bir devlet on veya yirmi yıl sonra 85-90 milyon nüfusu ulaşacaktır. AB nüfusu ise gittikçe azalmaktadır. Bu yeni nüfus İslam kökenli olacağına göre AB içi uyuşmazlıkların sebebi olur.
Türkiye'nin İran'la, Suriye'yle ve Irak'la uzun sınırları mevcut. Bunlar istikrarsız ülkeler oldukları için AB'de büyük sorunlar oluşturur. Serbest dolaşım büyük sorun oluşturur. O bakımda serbest dolaşımı Türkiye'ye tanımamak gerekir. AB bunun hazmedemez! Büyük sorunlar gelişebilir. Zaten şimdiden işsizlik gittikçe artmaktadır. Türkler ve Türk işçileri ise AB ülkeleri vatandaşlarının elinden işlerini alabilirler. Çünkü Türkler düşük ücretle bu işlere talip olabilirler. Böylece Almanlar, Fransızlar ve diğer AB halkı işsiz kalabilir.
5 - Türkiye ile sürülen stratejik faktörler de geçerli sayılamaz. Yarın Kuzey Afrika için de aynı şekilde söylenebilir. Ama Stratejik faktörler tam üyelikten ziyade "imtiyazlı" üyeliği getirmesi gerekir! Yarın Rusya-Japonya, hatta Avustralya da ortaklık isterlerse ne denilecektir? Onun için Türkiye'ye tam üyelik değil, imtiyazlı üyelik verilmesi daha uygun olur!
Not: Sanki Japonya Avrupa kıtasındadır. Bunun adı AB'dir. Kısacası AVRUPA Devletleri Birliği'ni ifade etmektedir. Ne Afrika, ne de Japonya veya Avustralya ile ilgisi yoktur! Ama fikir kargaşalığı oluşturmak için bunlar ortaya atılmaktadır.
6 - Avrupa kendine öncelik vermeli. Kendisi önce sağlamlaştırılmalıdır. Bunda haklılık payı var: Çünkü AB'nin temeli bu kadar yükü kaldıracak bir yapıya sahip değildir. Nitekim son zamanlarda daha bir yıl dolmadan AB'yi temellerinden sarsacak olaylar birbiri ardına oluşuverdi. Önce Mösyö Chirac kararları referanduma sunacağım dedi ve onda ısrar etti. Böylece yeni büyük tartışmalarla kabul edilen yeni Avrupa Anayasası Fransa'da Referanduma sunuldu ve sonuç tam bir fiyasko ile neticelendi. Fransızlar Brüksel hegemonyasını kabul etmedi. % 55 ile reddetti. Daha sonra ise Hollanda'da aynı anayasa oya sunuldu orada da % 62'nin üstünde bir çoğunlukla bu Anayasa reddedildi. Sıra İngiltere'ye gelince yoklamadaki ret oyları fazla olduğu için İngiltere Referandumu rafa kaldırdı.
7 - Milli egemenlik üzerinde çok duran Türkler AB'ye girdiklerinde onun bir kısmını AB'ye devredeceklerini bilmiyorlar mı? İşte bu doğru bir söz. Türkiye AB'ye girme hususuna daha fazla bir iş bulma, serbest tüketme, daha fazla kazanma, daha iyi iş yakalama, daha serbest yaşama gibi birçok olumluları görüşleri sıralayarak bakmaktadır. Halbuki ise Türkiye'nin milli duyguları, kendi özellikleri, Bayrak ve Vatan sevgisi, Milli bayramları, İnanç dünyası-Ezan sesi, kendi cami ve ibadetleri kısacası kendi yaşam sistemi çok önemlidir. Türk halkının büyük ekseriyeti bunlara sıkı bir şekilde bağlıdır. Bunları kesinlikle gevşetmek veya bırakmak istemez. Hatta bunlar için gerekirse savaşır. Ama henüz bunları halka kimse doğru dürüst anlatmamaktadır. Hakikatlerle karşılaştığında ise kesin olarak buna karşı direnecek ve reddedecektir.
Not: Onu ne halk ve belki de ne Hükümetin bazı mensupları tam olarak henüz bilmemektedir. Bunu anladıkları zaman ise büyük bir patırtının kopacağı muhakkaktır!
Önce dıştaki tartışmalara bir göz atalım: Foreigne Affaire Dergisi Medeniyetler savaşı ile ilgili makalesinde "Türkiye'nin tam üyelik rüyası" başlığıyla(17 sayfalık) bir yazıyı kaleme almış. Bu yazının 3 sayfası Alman Hıristiyan Demokrat Partisi üyesi Wolfgang Schaube'ye ait. Yazar bu yazısında yapılan anlaşmaya karşı çıkmakta ve imtiyazlı ortaklığı savunmaktadır.
Yazarın Türkiye'ye karşı temel düşünceleri şunlar olmaktadır:
1 - Türkiye üye olursa AB tek sesli olamaz - onu kaybeder, çok sesli oluverir.
2 - AB bir Hıristiyan kulübü değildir ama Türkiye üye olursa "siyasi birlik" elden gitmiş olur! İnançlar çatışması devam eder.
3 - Türkiye'nin Ortadoğu'ya ve Asya'ya daha farklı baktığı bilinmektedir. Ondan ötürü Türklerin AB'nin içine girmesi fikir birliğini büyük çapta zedeler.
4 - Türkiye'nin coğrafyası ve büyük nüfusu AB'ye büyük sorunlar getirir. Şu anda 75 milyonluk bir devlet on veya yirmi yıl sonra 85-90 milyon nüfusu ulaşacaktır. AB nüfusu ise gittikçe azalmaktadır. Bu yeni nüfus İslam kökenli olacağına göre AB içi uyuşmazlıkların sebebi olur.
Türkiye'nin İran'la, Suriye'yle ve Irak'la uzun sınırları mevcut. Bunlar istikrarsız ülkeler oldukları için AB'de büyük sorunlar oluşturur. Serbest dolaşım büyük sorun oluşturur. O bakımda serbest dolaşımı Türkiye'ye tanımamak gerekir. AB bunun hazmedemez! Büyük sorunlar gelişebilir. Zaten şimdiden işsizlik gittikçe artmaktadır. Türkler ve Türk işçileri ise AB ülkeleri vatandaşlarının elinden işlerini alabilirler. Çünkü Türkler düşük ücretle bu işlere talip olabilirler. Böylece Almanlar, Fransızlar ve diğer AB halkı işsiz kalabilir.
5 - Türkiye ile sürülen stratejik faktörler de geçerli sayılamaz. Yarın Kuzey Afrika için de aynı şekilde söylenebilir. Ama Stratejik faktörler tam üyelikten ziyade "imtiyazlı" üyeliği getirmesi gerekir! Yarın Rusya-Japonya, hatta Avustralya da ortaklık isterlerse ne denilecektir? Onun için Türkiye'ye tam üyelik değil, imtiyazlı üyelik verilmesi daha uygun olur!
Not: Sanki Japonya Avrupa kıtasındadır. Bunun adı AB'dir. Kısacası AVRUPA Devletleri Birliği'ni ifade etmektedir. Ne Afrika, ne de Japonya veya Avustralya ile ilgisi yoktur! Ama fikir kargaşalığı oluşturmak için bunlar ortaya atılmaktadır.
6 - Avrupa kendine öncelik vermeli. Kendisi önce sağlamlaştırılmalıdır. Bunda haklılık payı var: Çünkü AB'nin temeli bu kadar yükü kaldıracak bir yapıya sahip değildir. Nitekim son zamanlarda daha bir yıl dolmadan AB'yi temellerinden sarsacak olaylar birbiri ardına oluşuverdi. Önce Mösyö Chirac kararları referanduma sunacağım dedi ve onda ısrar etti. Böylece yeni büyük tartışmalarla kabul edilen yeni Avrupa Anayasası Fransa'da Referanduma sunuldu ve sonuç tam bir fiyasko ile neticelendi. Fransızlar Brüksel hegemonyasını kabul etmedi. % 55 ile reddetti. Daha sonra ise Hollanda'da aynı anayasa oya sunuldu orada da % 62'nin üstünde bir çoğunlukla bu Anayasa reddedildi. Sıra İngiltere'ye gelince yoklamadaki ret oyları fazla olduğu için İngiltere Referandumu rafa kaldırdı.
7 - Milli egemenlik üzerinde çok duran Türkler AB'ye girdiklerinde onun bir kısmını AB'ye devredeceklerini bilmiyorlar mı? İşte bu doğru bir söz. Türkiye AB'ye girme hususuna daha fazla bir iş bulma, serbest tüketme, daha fazla kazanma, daha iyi iş yakalama, daha serbest yaşama gibi birçok olumluları görüşleri sıralayarak bakmaktadır. Halbuki ise Türkiye'nin milli duyguları, kendi özellikleri, Bayrak ve Vatan sevgisi, Milli bayramları, İnanç dünyası-Ezan sesi, kendi cami ve ibadetleri kısacası kendi yaşam sistemi çok önemlidir. Türk halkının büyük ekseriyeti bunlara sıkı bir şekilde bağlıdır. Bunları kesinlikle gevşetmek veya bırakmak istemez. Hatta bunlar için gerekirse savaşır. Ama henüz bunları halka kimse doğru dürüst anlatmamaktadır. Hakikatlerle karşılaştığında ise kesin olarak buna karşı direnecek ve reddedecektir.
Not: Onu ne halk ve belki de ne Hükümetin bazı mensupları tam olarak henüz bilmemektedir. Bunu anladıkları zaman ise büyük bir patırtının kopacağı muhakkaktır!
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006