ABD-Almanya çatışması...

Almanya'da geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde Türklerin oylarıyla sandıktan bir kez daha zaferle çıkan Sosyal Demokrat Başbakan Gerhard Schröder'in ABD ile ilgili söylediği sözlerin yankısı sürüyor. Schröder, seçimlere iki hafta kala rakibi Hıristiyan Demokrat Birlik partilerinin başbakan adayı Edmund Stoiber ile katıldığı bir TV tartışmasında, Almanya'nın ABD'nin Irak'a yapacağı bir askeri saldırıya destek vermeyeceğini açıklamıştı. Hatta Schröder daha da ileriye giderek, ABD'nin Birleşmiş Milletler'den karar çıkarması halinde bile Almanya'nın böyle bir saldırıya desteğinin ve onayının olmayacağını beyan etmişti.

Bağdat'taki Saddam yönetimi Schröder'in bu çıkışından oldukça memnun. Bağdat, seçimler sonrasında Schröder'e tebrik mesajı göndermeyi ihmal etmedi; Washington cephesinde ise soğuk bir suskunluk hakimdi. Başbakan Gerhard Schröder, ABD'nin yönlendirdiği uluslararası kamuoyunun seçim zaferine tepkisinin böyle olmasını istemezdi belki ama ABD karşıtı olmasaydı, Başbakan olarak da kalamazdı!

Oylarını arttırdı

Başbakan Schröder, seçim kampanyası sırasında Washington'un Irak konusundaki hassasiyetiyle ilgilenmedi. Irak konusunda iddialı söylemlerde bulundu ve bu sayede kamuoyunun desteğini aldı. Başbakanlık koltuğunda bir dönem daha kalmasında bu söylemi etkili oldu. Schröder bunu yaparken Amerikan karşıtı hatta kindar bir tavır içine girmekten de kaçınmadı. Başkan Bush'la Hitler arasında dolaylı da olsa benzerlik kuran Almanya Adalet Bakanı Daeubler-Gmelin'in dile getirdiği parti içinde uzun süredir hakim olan Amerikan karşıtı tavrı da engellemedi! Schröder'in Irak söylemiyle elde ettiği seçim başarısı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Almanya'da 150 bin civarında asker bulunduran ABD'ye karşı Alman halkının ne denli öfke duyduğunun da bir göstergesi...

Alman-Amerikan ilişkilerinin bu denli gerilmesinde ABD Başkanı Bush'un da hatırı sayılır katkısı var. Washington da müttefikleriyle ilişkisinde hassas davranmadı. Bush yönetimi, göreve başladığı günden beri Amerika'nın önceliklerine önem veren bir politika izledi. Ülkelerin görüşleri dinlenmedi ya da yalnızca güvenilir bulunan İngiltere Başbakanı Tony Blair'in (İngiliz basını bile Blair'i bu ilişkide fino köpeğine benzetiyor) düşüncelerini dikkate aldı. Amerika'nın Irak konusundaki yeni doktrini, Avrupa'daki müttefiklerinin görüşleri dikkate alınmadan şekillendi.

Almanya tamirat peşinde

Ekonomisi durgunluk içinde kıvranan, ABD pazarında önemli bir payı bulunan Federal Alman hükümeti, şimdi Amerikan hükümeti ile zarar gören ilişkilerini tamire uğraşıyor. Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Almanya-Amerika ilişkilerini yeniden düzene koymak için en kısa zamanda Washington'a gideceğini duyurdu. Buna karşın Alman hükümeti muhtemel bir Irak operasyonuna katılmama kararına sadık kalmayı sürdürüyor.

Fischer mezarı yeniden toprakla örtebilir. Dışişleri Bakanı için Washington'un öfkesini gidermek zor görünüyor.

Öte yandan, Amerika Irak'a saldırı da kararlı. Bu çerçevede uluslararası hukuk ve "adalet, hak, insan hakları, meseleleri müzakere yoluyla çözme" gibi günümüzde geçerli kavramlara mahal bırakmayacak ölçüde kararlı. Çünkü Bush'un seçilmesini sağlayan Washington'daki silah ve petrol lobilerinin yanı sıra Yahudi lobisi de böyle bir saldırının biran önce olmasını istiyor. Dolayısıyla ABD, Irak'a saldırı konusunda herşeyi bir tarafa itebileceği mesajını veriyor. Çünkü bu sayede Berlin'den gelecek eleştiri seslerini de dikkate almak zorunda kalmayacak. Yalnızca Almanya değil, Avrupa Birliği'nin de Irak saldırısına karşı görüşlerini masasından kaldırabilir herşeye rağmen Irak politikasını sürdürebilir.

Artık dünya eski çağlarda olduğu gibi "sadece gücün" egemen olduğu bir döneme giriyor. Devletler arasındaki güç dengesi oyunları geride kaldı. Birleşmiş Milletler, geçmişte olduğu gibi bugün de büyük güçlerin küçükleri ezmesi için meşruiyet zeminini oluşturuyor. 21. yüzyılda uluslarası ilişkilerde, gücü olan istediğini koparacak gibi görüntü veriyor. Orman kanununun egemen olduğu böyle bir dünyada, ayakta durmak için nükleer güç sahibi olmak şart. Irak olayı bunu açıkça ortaya koyuyor...