Başbakan Ecevit'in başkanlığındaki Türkiye heyetinin ABD temasları son derece başarılı geçiyor. Problemler tek tek ele alınıyor; pek tabii kimisi çözülüyor, kimisi komisyona havale ediliyor.
Irak konusunda teminat aldık. ABD Başkanı George W. Bush, Irak konusunda herhangi bir harekat yapacakları zaman mutlaka Başbakan Ecevit'i kırmızı telefonla arayacak. Görüşme sonrasında Başbakanımızın İngilizce açıklamalarını yanlış anlamadıysam "Irak'a müdahale konusunda Türkiye'ye danışma işi " böyle. Sayın Ecevit'in beyanlarına göre, ABD'nin Saddam Hüseyin'i istemediği kesin.
Siz belki de diğer konuları, akçalı merak ediyorsunuz. Borçları, yardımları kotaları...
Onların da tamamı halledildi. Hepsi komisyonlara havale edildi. Her ne kadar bizde komisyona havale edilen işlerin akıbeti kesat oluyorsa da, ABD ikliminde şüphesiz verim farklıdır.
Pek yakında IMF 10 milyar dolar daha borç verecek. Yani dış borç yükümüz 10 milyar artı faiziyle kabaracak.
Başkan Bush'la görüşme sonrası Ecevit'ten aldığımız izlenim ve kullandığı beyanlara göre, 5 milyar dolar civarındaki FMS namlı askeri satış kredisi borcumuzun silinmesi konusu "ABD-Türkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu"na havale edildi. Görüşmede FMS kredileri konusunda rantabl bir netice alınamayınca, tabi tekstil kotaları, gümrük vergileri... gibi sair konular gündeme gelemedi.
Başbakan Ecevit de, bu tekstil kotaları ve vergiler konusunu ABD Ticaret Temsilcisi Robert Zoellick ile görüşmesinde ele aldı. İyi de yaptı. Ancak Zoellick de Başkan Bush'tan ders almış olacak ki, o da konuları komisyona havale etti... ABDTürkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu'na. Bir de Afganistan'a gönderilen Türk askerlerinin masraflarının karşılanması meselesi vardı ki, onlara da harcırah alamadık.
Fakat komisyonlar harıl harıl çalışıyor. Bu arada IMF darphaneleri de tabii...
Fakat ne olduysa Salı günü öğleden sonra oldu... Yemekli bir toplantı vardı. Başbakan Ecevit, dünyanın en büyük sivil toplum ve ekonomi kuruluşlarından olan Amerikan Ticaret Odası'nda Körfez Savaşı sonrası 50 milyar dolar kayba uğrayan Türkiye'nin Rusya, Asya krizleri, deprem ve 11 Eylül sonrası ekonomiyi düzeltmek için uygun ortamı bulamadığını kaydetti. Ecevit, Amerikalıları yatırım yapmaya çağırdı. Ecevit'in bu talebi karşısında ABD Ticaret Odası Başkanı Yardımcısı, "Peki, biz niye size gümrük kolaylığı yapalım, birkaç tane makul sebep ortaya koyun" demedi mi? Sanki ABD'lilerin sözcüsü imiş, Başkan Bush'tan talimat ve para almış gibi beyefendi tüm baklayı ağzından çıkarıverdi. Başbakan Ecevit "Amerika'nın stratejik işbirliği ve menfaatleri gereği bizi desteklemeye ihtiyacı olduğunu'' söyledi. Washington gezisinin verimi ve problemlerimizin nasıl çözüleceğinin nirengi noktası bu cevabın esrarında saklı.
Çarşamba günü de Wall Street Journal ve Washington Post'a ilan verdik ... İşte kelepir şirketlerimiz, diye. Satışa çıkarılacak batık bankalar ve şu envanteri çıkarılan şirketlerin listesi yayınlandı. "Gel vatandaş, satın al, ortak ol, bizi de kurtar, sen de bizden kurtul" türünden ilan verdik.
Bununla da yetinmedik şüphesiz. New York Times'ın Türkiye sayfaları ilavesinde Devlet Bakanı Kemal Derviş yazısında "daha küçük bir devlet" müjdesini verdi. "Yatırımcılar açısından her türlü bürokratik engelleri kaldırdıklarını" belirten Derviş, "bir Promosyon Ofisi kurulacağını" ifade ederek son vuruşunu da yaptı. Derviş'in promosyon ofisi projesiyle birlikte yakında "bir hidroelektrik santralı satın alan yabancıya bir termik santral bedava", "bir kamu bankası satın alan ABD'liye bir özel banka promosyon verilir" gibi ilanlar ve bununla ilgili yasalar çıkarsa şaşırmayın.
Tüm gezi boyunca bir tek çatlak ses çıktı. O da Amerikan finans çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal'dan. Gazete Çarşamba günü yayına koyduğu baş makalede, "IMF'nin Türkiye'yi katletmesine izin verilmemesini" istedi. "Türkiye halen IMF kotasından yüzde 1500 daha fazla borç almış durumdadır. IMF'nin Ecevit'e yeni tavsiyesi, vergi tabanını genişletecek bir vergi reformu olmuştur. Bu, IMF dilinde vergi artırımı demektir. Oysa Bush, ekonomik durgunluk içinde bulunduğu halde, ABD için vergi artırımını kesinlikle reddetmektedir. Vergi indirimi paketleri hazırlatmaktadır. (Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)" diye yazdı. Tabii son satırdaki atasözünü Amerikalılar bilmedikleri için, öyle yazamadı, "şarihin notu" olarak ben koydum.
Bu aykırı sese rağmen ABD gezisi çok başarılı geçiyor.
Bütün bunlar şunu göstermektedir. Bizim çalışmamıza, işletmeleri yeniden canlandırmamıza, stoplamış makinalarımızı çalıştırmak için tavaf yapar gibi her gün etrafını gezip durmamıza hacet yok. Zaten böyle bir kıpırdamaya girmek için likidite yor, para yok. Ne olacak diye düşünmemize gerek de yok. Zira ABD'den cepleri dolar dolu ortaklar gelecek, KOBİ'lerimizi, fabrikalarımızı, imalathanelerimizi teslim edeceğiz. Bize de ekmekkatık verirler her halde. IMF de üçbeş kuruş gönderiyor, sağolsun.
Burada tek sıkıntı, devletin 12 katrilyon açıklı 2002 bütçesinde 55 katrilyon olarak tahakkuk ettirdiği vergi problemidir. Asıl onları nasıl ödeyeceğimizi düşünelim, diyorsanız; yanlış düşünüyorsunuz, derim. Bütün bu hizmetler karşılığı bir tek vatandaşlık görevimizi de yapmazsak, malımızımülkümüzü, fabrikalarımızı, demirbaşlarımızı satarak da olsa vergileri ödemezsek; bizden ne köy olur, ne kasaba. Böylece zaten herşeyden kurtulmuş oluyuruz. Globalizmin kurtarma yöntemi bu.
İyisi mi siz, bu yazıyı bir kez daha okuyun; ardından Bağımsız Türkiye Partisi'nin en yakın bir teşkilatına kaçın. Oraya sığının. Oradan Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli kitapçığınızı alın ve sindire sindire okuyun. Başka çare var mı?
Irak konusunda teminat aldık. ABD Başkanı George W. Bush, Irak konusunda herhangi bir harekat yapacakları zaman mutlaka Başbakan Ecevit'i kırmızı telefonla arayacak. Görüşme sonrasında Başbakanımızın İngilizce açıklamalarını yanlış anlamadıysam "Irak'a müdahale konusunda Türkiye'ye danışma işi " böyle. Sayın Ecevit'in beyanlarına göre, ABD'nin Saddam Hüseyin'i istemediği kesin.
Siz belki de diğer konuları, akçalı merak ediyorsunuz. Borçları, yardımları kotaları...
Onların da tamamı halledildi. Hepsi komisyonlara havale edildi. Her ne kadar bizde komisyona havale edilen işlerin akıbeti kesat oluyorsa da, ABD ikliminde şüphesiz verim farklıdır.
Pek yakında IMF 10 milyar dolar daha borç verecek. Yani dış borç yükümüz 10 milyar artı faiziyle kabaracak.
Başkan Bush'la görüşme sonrası Ecevit'ten aldığımız izlenim ve kullandığı beyanlara göre, 5 milyar dolar civarındaki FMS namlı askeri satış kredisi borcumuzun silinmesi konusu "ABD-Türkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu"na havale edildi. Görüşmede FMS kredileri konusunda rantabl bir netice alınamayınca, tabi tekstil kotaları, gümrük vergileri... gibi sair konular gündeme gelemedi.
Başbakan Ecevit de, bu tekstil kotaları ve vergiler konusunu ABD Ticaret Temsilcisi Robert Zoellick ile görüşmesinde ele aldı. İyi de yaptı. Ancak Zoellick de Başkan Bush'tan ders almış olacak ki, o da konuları komisyona havale etti... ABDTürkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu'na. Bir de Afganistan'a gönderilen Türk askerlerinin masraflarının karşılanması meselesi vardı ki, onlara da harcırah alamadık.
Fakat komisyonlar harıl harıl çalışıyor. Bu arada IMF darphaneleri de tabii...
Fakat ne olduysa Salı günü öğleden sonra oldu... Yemekli bir toplantı vardı. Başbakan Ecevit, dünyanın en büyük sivil toplum ve ekonomi kuruluşlarından olan Amerikan Ticaret Odası'nda Körfez Savaşı sonrası 50 milyar dolar kayba uğrayan Türkiye'nin Rusya, Asya krizleri, deprem ve 11 Eylül sonrası ekonomiyi düzeltmek için uygun ortamı bulamadığını kaydetti. Ecevit, Amerikalıları yatırım yapmaya çağırdı. Ecevit'in bu talebi karşısında ABD Ticaret Odası Başkanı Yardımcısı, "Peki, biz niye size gümrük kolaylığı yapalım, birkaç tane makul sebep ortaya koyun" demedi mi? Sanki ABD'lilerin sözcüsü imiş, Başkan Bush'tan talimat ve para almış gibi beyefendi tüm baklayı ağzından çıkarıverdi. Başbakan Ecevit "Amerika'nın stratejik işbirliği ve menfaatleri gereği bizi desteklemeye ihtiyacı olduğunu'' söyledi. Washington gezisinin verimi ve problemlerimizin nasıl çözüleceğinin nirengi noktası bu cevabın esrarında saklı.
Çarşamba günü de Wall Street Journal ve Washington Post'a ilan verdik ... İşte kelepir şirketlerimiz, diye. Satışa çıkarılacak batık bankalar ve şu envanteri çıkarılan şirketlerin listesi yayınlandı. "Gel vatandaş, satın al, ortak ol, bizi de kurtar, sen de bizden kurtul" türünden ilan verdik.
Bununla da yetinmedik şüphesiz. New York Times'ın Türkiye sayfaları ilavesinde Devlet Bakanı Kemal Derviş yazısında "daha küçük bir devlet" müjdesini verdi. "Yatırımcılar açısından her türlü bürokratik engelleri kaldırdıklarını" belirten Derviş, "bir Promosyon Ofisi kurulacağını" ifade ederek son vuruşunu da yaptı. Derviş'in promosyon ofisi projesiyle birlikte yakında "bir hidroelektrik santralı satın alan yabancıya bir termik santral bedava", "bir kamu bankası satın alan ABD'liye bir özel banka promosyon verilir" gibi ilanlar ve bununla ilgili yasalar çıkarsa şaşırmayın.
Tüm gezi boyunca bir tek çatlak ses çıktı. O da Amerikan finans çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal'dan. Gazete Çarşamba günü yayına koyduğu baş makalede, "IMF'nin Türkiye'yi katletmesine izin verilmemesini" istedi. "Türkiye halen IMF kotasından yüzde 1500 daha fazla borç almış durumdadır. IMF'nin Ecevit'e yeni tavsiyesi, vergi tabanını genişletecek bir vergi reformu olmuştur. Bu, IMF dilinde vergi artırımı demektir. Oysa Bush, ekonomik durgunluk içinde bulunduğu halde, ABD için vergi artırımını kesinlikle reddetmektedir. Vergi indirimi paketleri hazırlatmaktadır. (Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)" diye yazdı. Tabii son satırdaki atasözünü Amerikalılar bilmedikleri için, öyle yazamadı, "şarihin notu" olarak ben koydum.
Bu aykırı sese rağmen ABD gezisi çok başarılı geçiyor.
Bütün bunlar şunu göstermektedir. Bizim çalışmamıza, işletmeleri yeniden canlandırmamıza, stoplamış makinalarımızı çalıştırmak için tavaf yapar gibi her gün etrafını gezip durmamıza hacet yok. Zaten böyle bir kıpırdamaya girmek için likidite yor, para yok. Ne olacak diye düşünmemize gerek de yok. Zira ABD'den cepleri dolar dolu ortaklar gelecek, KOBİ'lerimizi, fabrikalarımızı, imalathanelerimizi teslim edeceğiz. Bize de ekmekkatık verirler her halde. IMF de üçbeş kuruş gönderiyor, sağolsun.
Burada tek sıkıntı, devletin 12 katrilyon açıklı 2002 bütçesinde 55 katrilyon olarak tahakkuk ettirdiği vergi problemidir. Asıl onları nasıl ödeyeceğimizi düşünelim, diyorsanız; yanlış düşünüyorsunuz, derim. Bütün bu hizmetler karşılığı bir tek vatandaşlık görevimizi de yapmazsak, malımızımülkümüzü, fabrikalarımızı, demirbaşlarımızı satarak da olsa vergileri ödemezsek; bizden ne köy olur, ne kasaba. Böylece zaten herşeyden kurtulmuş oluyuruz. Globalizmin kurtarma yöntemi bu.
İyisi mi siz, bu yazıyı bir kez daha okuyun; ardından Bağımsız Türkiye Partisi'nin en yakın bir teşkilatına kaçın. Oraya sığının. Oradan Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli kitapçığınızı alın ve sindire sindire okuyun. Başka çare var mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019