Sözlükte kurban, Arapça 'kurb' kökünden gelir ve yaklaşmak, yakın olmak, Allah'a yakınlaşmaya vesile olan şey veya "Allah'a sunulan adak gibi anlamlara gelir.
Kavram olarak ise Allah'a duyulan teslimiyetin, şükrün ve fedakarlığın bir göstergesi olarak ibadet niyetiyle, belirli şartları taşıyan hayvanı, Kurban Bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Hz. Âdem'in oğulları Hâbil ve Kâbil'in kurban imtihanı, Kur'ân-ı Kerîm'de Mâide Suresi 27-31. ayetlerde anlatılır.
Hâbil, hayvancılıkla uğraşıyordu ve en değerli, besili hayvanını samimiyetle Allah'a adadı. Kâbil ise tarımla meşguldü ve değersiz, arta kalan ürünlerini kurban olarak sundu.
Allah, Hâbil'in kurbanını kabul etti; çünkü samimi ve takva sahibiydi. Kâbil'in kurbanı ise samimiyetsizliği nedeniyle kabul edilmedi.
Hz. İbrahim
"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.
Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz, iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.
Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık.
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
İbrahim'e selâm olsun." Saffat Suresi 100-109 ayetler
Hz. İbrahim, ilahi emre tam bir teslimiyet göstermiş, Allah rızası için en değerli varlığını ortaya koymuştu. Kurban makamındaki Hz. İsmail'de de aynı teslimiyet ve ilahi emre itaat arzusunu göstermişti.
Yani Hz. İbrahim ve Hz. İsmail şahsında kurban adamışlığın ve adanmışlığın sembolü olmuştu..
Bu adamışlık, adanmışlık ve teslimiyet ayette 'sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık' emri ile bizi de, muhatap kıldı.
Hükmü
Hanefîler kurbanı vacip sayarken, diğer mezhepler müekked sünnet olarak görür. Hanefîlerde nisap miktarı mal varlığı şartı aranırken, diğer mezheplerde bu şart daha esnektir.
Şâfiîler ve Mâlikîler bireysel kesimi tercih ederken, Hanefîler ve Hanbelîler ortak kesimi yaygın olarak kabul eder.
Hangi hayvanlardan kurban olmaz
Dört mezhepte de kurban sadece koyun, keçi, sığır, manda ve deve ile sınırlıdır. Bunlar dışında kalan hayvanlar (tavuk, at, geyik, vb.) kurban olmaz.
Ciddi kusurlar (körlük, topallık, aşırı zayıflık, diş kaybı, vb.) tüm mezheplerde hayvanı kurban olmaktan çıkarır.
Yaş şartı, hayvanın türüne göre belirlenmiştir ve bu konuda mezhepler arasında küçük farklılıklar dışında uyum vardır.
Farklar
Hanefîler, koyun için 6 aylıkken 1 yaşında gibi gösterişli olma istisnasını kabul ederken, Şâfiî ve Hanbelîlerde bu istisna daha katı uygulanır.
Şâfiîler ve Hanbelîler, kulağın veya kuyruğun yarısından fazlasının kesik olmasını kusur sayarken, Hanefîler üçte bir ölçüsünü kullanır.
Mâlikîler, yaş şartlarında keçi için daha esnek olabilir (1 yaş).
Kurban eti, mezheplere göre farklı oranlarda fakirlere, akrabalara ve aileye dağıtılabilir ya da tamamı ailede tutulabilir.
Şii ve Caferilerde kurban
Hemen hemen hiçbir fark yoktur. Çünkü hepimiz aynı dinin mensuplarıyız. Şii ve Caferilerde aynen dört mezhep gibi kurban ibadetini, Allah'a yaklaşmak (kurbet) niyetiyle belirli bir vakitte koyun, keçi, sığır, manda ya da deve gibi belirli hayvanların usulüne uygun şekilde kesilmesiyle yaparlar.
Farklılıklar
Hüküm: Caferilerde kurban müstehap, Hanefîlerde vaciptir. Hedy yani hac ve umre sırasında Harem'de kesilen kurbanı her ikisinde de vaciptir.
Caferiler, Sünnilere göre kesim sırasında Ehl-i Beyt'e daha çok vurgu yapan dualar okurlar.
Et dağıtımında Caferiler daha esnek olup, tamamını fakirlere veya aileye ayırmak caizdir, derler.
Kurban kesmenin faydaları
Kurban, "yaklaşmak" anlamına gelir ve Allah'a itaat, teslimiyet ve şükürle yakınlaşmayı sağlar.
Kur'an'da, "Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır" (Hac Suresi, 37) ayeti, bu manevi amacı vurgular.
Hadislerde, kurbanın kanı akarken Allah'ın rahmetinin tecelli ettiği ve günahların bağışlanmasına vesile olduğu belirtilir: "Kim gönülden inanarak ve sevabını Allah'tan umarak kurban keserse, bu kurban onun için cehenneme karşı bir perde olur." (Kaynak: Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3)
Kurban, Hz. İbrahim'in Allah'a, teslimiyetini hatırlatır ve bu sünneti devam ettirerek manevi bilinci güçlendirir.
Allah'ın verdiği nimetlere şükretmeyi sağlar, insanı kibirden uzaklaştırır ve tevazuu pekiştirir.
Kurban eti, ihtiyaç sahiplerine dağıtıldığında sosyal dayanışmayı artırır. Fakirlerin, bayramda et yemesi, toplumsal adaleti destekler.
Kurban eti akraba, komşu ve dostlarla paylaşıldığında sevgi, muhabbet ve toplumsal bağlar güçlenir.
Bireysel ve psikolojik olarak kurban, kişide fedakarlık bilincini öne çıkararak malvarlığından bir kısmını Allah için feda etmek, cömertlik ve fedakârlık duygularını geliştirir. Bencillikten uzaklaşmayı ve Allah için bir şeyden vazgeçme bilincini pekiştirir.
Allah'a ibadet bilinciyle kurban kesmek, kişinin manevi huzurunu artırır. Etin dağıtımı, bireye toplumsal sorumluluklarını hatırlatır.
Ayrıca kurban kesimi, hayvancılık sektörünü destekler ve bayram döneminde piyasada ekonomik hareketliliği artırır.
Aynı ailede birden çok kurban
İbadetlerde yükümlülük ve bu yükümlülüğün bir neticesi olan ceza ve mükâfat bireyseldir. İslâm'a göre aile fertleri arasında mal ayrılığı esası vardır.
Yani ailenin her bir ferdinin kendisine ait malı olabilir. Bu itibarla aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklardan, kimin borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal) altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmî (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan fazla malı ve eşyası varsa, o kimse zengin sayılır.
Aile fertlerinden bu şartları taşıyanlar, fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi Kurban Bayramı'nda da Hanefîler'e göre kurban kesmekle yükümlüdürler (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 6/312-316).
Şâfiî mezhebine göre ise aile için bir kurban kesmek sünnet-i kifâyedir. Dolayısıyla aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmiş olur (Nevevî, el-Mecmû', 8/384; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, 6/123).
Allah kabul etsin…
Kavram olarak ise Allah'a duyulan teslimiyetin, şükrün ve fedakarlığın bir göstergesi olarak ibadet niyetiyle, belirli şartları taşıyan hayvanı, Kurban Bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Hz. Âdem'in oğulları Hâbil ve Kâbil'in kurban imtihanı, Kur'ân-ı Kerîm'de Mâide Suresi 27-31. ayetlerde anlatılır.
Hâbil, hayvancılıkla uğraşıyordu ve en değerli, besili hayvanını samimiyetle Allah'a adadı. Kâbil ise tarımla meşguldü ve değersiz, arta kalan ürünlerini kurban olarak sundu.
Allah, Hâbil'in kurbanını kabul etti; çünkü samimi ve takva sahibiydi. Kâbil'in kurbanı ise samimiyetsizliği nedeniyle kabul edilmedi.
Hz. İbrahim
"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.
Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz, iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.
Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık.
Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
İbrahim'e selâm olsun." Saffat Suresi 100-109 ayetler
Hz. İbrahim, ilahi emre tam bir teslimiyet göstermiş, Allah rızası için en değerli varlığını ortaya koymuştu. Kurban makamındaki Hz. İsmail'de de aynı teslimiyet ve ilahi emre itaat arzusunu göstermişti.
Yani Hz. İbrahim ve Hz. İsmail şahsında kurban adamışlığın ve adanmışlığın sembolü olmuştu..
Bu adamışlık, adanmışlık ve teslimiyet ayette 'sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık' emri ile bizi de, muhatap kıldı.
Hükmü
Hanefîler kurbanı vacip sayarken, diğer mezhepler müekked sünnet olarak görür. Hanefîlerde nisap miktarı mal varlığı şartı aranırken, diğer mezheplerde bu şart daha esnektir.
Şâfiîler ve Mâlikîler bireysel kesimi tercih ederken, Hanefîler ve Hanbelîler ortak kesimi yaygın olarak kabul eder.
Hangi hayvanlardan kurban olmaz
Dört mezhepte de kurban sadece koyun, keçi, sığır, manda ve deve ile sınırlıdır. Bunlar dışında kalan hayvanlar (tavuk, at, geyik, vb.) kurban olmaz.
Ciddi kusurlar (körlük, topallık, aşırı zayıflık, diş kaybı, vb.) tüm mezheplerde hayvanı kurban olmaktan çıkarır.
Yaş şartı, hayvanın türüne göre belirlenmiştir ve bu konuda mezhepler arasında küçük farklılıklar dışında uyum vardır.
Farklar
Hanefîler, koyun için 6 aylıkken 1 yaşında gibi gösterişli olma istisnasını kabul ederken, Şâfiî ve Hanbelîlerde bu istisna daha katı uygulanır.
Şâfiîler ve Hanbelîler, kulağın veya kuyruğun yarısından fazlasının kesik olmasını kusur sayarken, Hanefîler üçte bir ölçüsünü kullanır.
Mâlikîler, yaş şartlarında keçi için daha esnek olabilir (1 yaş).
Kurban eti, mezheplere göre farklı oranlarda fakirlere, akrabalara ve aileye dağıtılabilir ya da tamamı ailede tutulabilir.
Şii ve Caferilerde kurban
Hemen hemen hiçbir fark yoktur. Çünkü hepimiz aynı dinin mensuplarıyız. Şii ve Caferilerde aynen dört mezhep gibi kurban ibadetini, Allah'a yaklaşmak (kurbet) niyetiyle belirli bir vakitte koyun, keçi, sığır, manda ya da deve gibi belirli hayvanların usulüne uygun şekilde kesilmesiyle yaparlar.
Farklılıklar
Hüküm: Caferilerde kurban müstehap, Hanefîlerde vaciptir. Hedy yani hac ve umre sırasında Harem'de kesilen kurbanı her ikisinde de vaciptir.
Caferiler, Sünnilere göre kesim sırasında Ehl-i Beyt'e daha çok vurgu yapan dualar okurlar.
Et dağıtımında Caferiler daha esnek olup, tamamını fakirlere veya aileye ayırmak caizdir, derler.
Kurban kesmenin faydaları
Kurban, "yaklaşmak" anlamına gelir ve Allah'a itaat, teslimiyet ve şükürle yakınlaşmayı sağlar.
Kur'an'da, "Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır" (Hac Suresi, 37) ayeti, bu manevi amacı vurgular.
Hadislerde, kurbanın kanı akarken Allah'ın rahmetinin tecelli ettiği ve günahların bağışlanmasına vesile olduğu belirtilir: "Kim gönülden inanarak ve sevabını Allah'tan umarak kurban keserse, bu kurban onun için cehenneme karşı bir perde olur." (Kaynak: Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3)
Kurban, Hz. İbrahim'in Allah'a, teslimiyetini hatırlatır ve bu sünneti devam ettirerek manevi bilinci güçlendirir.
Allah'ın verdiği nimetlere şükretmeyi sağlar, insanı kibirden uzaklaştırır ve tevazuu pekiştirir.
Kurban eti, ihtiyaç sahiplerine dağıtıldığında sosyal dayanışmayı artırır. Fakirlerin, bayramda et yemesi, toplumsal adaleti destekler.
Kurban eti akraba, komşu ve dostlarla paylaşıldığında sevgi, muhabbet ve toplumsal bağlar güçlenir.
Bireysel ve psikolojik olarak kurban, kişide fedakarlık bilincini öne çıkararak malvarlığından bir kısmını Allah için feda etmek, cömertlik ve fedakârlık duygularını geliştirir. Bencillikten uzaklaşmayı ve Allah için bir şeyden vazgeçme bilincini pekiştirir.
Allah'a ibadet bilinciyle kurban kesmek, kişinin manevi huzurunu artırır. Etin dağıtımı, bireye toplumsal sorumluluklarını hatırlatır.
Ayrıca kurban kesimi, hayvancılık sektörünü destekler ve bayram döneminde piyasada ekonomik hareketliliği artırır.
Aynı ailede birden çok kurban
İbadetlerde yükümlülük ve bu yükümlülüğün bir neticesi olan ceza ve mükâfat bireyseldir. İslâm'a göre aile fertleri arasında mal ayrılığı esası vardır.
Yani ailenin her bir ferdinin kendisine ait malı olabilir. Bu itibarla aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklardan, kimin borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal) altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmî (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan fazla malı ve eşyası varsa, o kimse zengin sayılır.
Aile fertlerinden bu şartları taşıyanlar, fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi Kurban Bayramı'nda da Hanefîler'e göre kurban kesmekle yükümlüdürler (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 6/312-316).
Şâfiî mezhebine göre ise aile için bir kurban kesmek sünnet-i kifâyedir. Dolayısıyla aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmiş olur (Nevevî, el-Mecmû', 8/384; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, 6/123).
Allah kabul etsin…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Hamza Aydın / diğer yazıları
- Teslimiyetin, şükrün ve fedakarlığın göstergesi: Kurban / 30.05.2025
- DEM’li 13 şart / 16.04.2025
- Ceo Cem Köksal ve vaiz Kundakçı / 05.03.2025
- ‘Uyarıyorum, herkes ayağını denk alsın, sabrımızı zorlamasın’ / 11.11.2024
- Satır aralarını dolduran lider / 22.09.2024
- ‘Bu iktidarın görevi BOP'a hizmet etmekti’ / 18.09.2024
- Tarihin ilk yazılı anayasası: Medine Vesikası / 28.08.2024
- Atatürk: ‘Geri kalmışlığın sebebi din değildir’ / 03.09.2023
- Hüseyin Baş ile Türkiye gündemi / 27.08.2023
- İslam’ın, Hz. Peygamberin ilk fedaisi Ali’dir / 01.05.2023
- DEM’li 13 şart / 16.04.2025
- Ceo Cem Köksal ve vaiz Kundakçı / 05.03.2025
- ‘Uyarıyorum, herkes ayağını denk alsın, sabrımızı zorlamasın’ / 11.11.2024
- Satır aralarını dolduran lider / 22.09.2024
- ‘Bu iktidarın görevi BOP'a hizmet etmekti’ / 18.09.2024
- Tarihin ilk yazılı anayasası: Medine Vesikası / 28.08.2024
- Atatürk: ‘Geri kalmışlığın sebebi din değildir’ / 03.09.2023
- Hüseyin Baş ile Türkiye gündemi / 27.08.2023
- İslam’ın, Hz. Peygamberin ilk fedaisi Ali’dir / 01.05.2023