Ortaya çıkan gizli bir ABD raporu, ABD’nin ve İsrail’in İran’la ilgili bütün yalanlarını ortaya çıkardı. Rapor, ABD’nin önemli gazetelerinden olan Los Angeles Times gazetesi’nde yayınlandı. Habere göre, Washinton kulislerinde son dönemde Amerikalı üst düzey yetkililer için hazırlanan “çok gizli” ibareli bir rapor dolaşıyor.
ABD’nin 16 istihbarat örgütünün ortak imzasını taşıyan 2007 tarihli raporda “Tahran’ın nükleer savaş başlığı üretme çalışmalarını 2003’te sonlandırdığı” yazıyor.
Bu istihbarat örgütlerinin çalışmalarına göre İran’ın nükleer bomba üretme niyeti yok. Rapora göre, İran nükleer silah yapmak için gerekli olan uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürüyor fakat bu çalışmaların silah üretimi için yapıldığına dair bir kanıt yok.
Amerikalı üst düzey yetkililer ise İsrail’in temel istihbaratı reddettiğini söylüyor.
Demek ki, İranlı yetkililer “biz bomba amaçlı nükleer faaliyet yürütmüyoruz, bizim amacımız barışçıl amaçlı nükleer enerji elde etmektir” derken yalan söylemiyorlarmış.
ABD basını ve istihbaratı bu gerçeği doğruluyor.
Fakat ABD, kendi istihbarat örgütlerinin bu raporlarına rağmen sanki İran nükleer savaş başlığı üretiyormuş gibi davranıyor; İran üzerinde her türlü küresel baskıyı kuruyor, onu hedef tahtasına oturtuyor.
İspatlanmayan bir iddiadan ve hatta iftiradan yola çıkılarak askeri müdahale seçenekleri bile sürekli gündemde tutuluyor. İsrail’in saldırgan tutumlarına sonuna kadar destek veriliyor.
ABD, İran’ın elini kolunu bağlayan, saldırı amaçlı da kullanılacak olan füze sistemlerini devreye koydu.
Bütün bu yargısız infaz, hatta yargılandığı halde suçsuz olana infaz şeklinde zuhur eden haksız müdahalelere bakıldığında ABD’nin ve İsrail’in amacının farklı olduğu, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu açıkça gözükmektedir.
Hatırlarsanız, Irak işgali de benzer iftiralarla gerçekleşmişti. Bir takım yalancı şahitlerin ifadelerine bakılarak, Saddam’ın sözde kitle imha silahlarına sahip olduğu ifade edilmişti. Sonra bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı milyonlarca masumun ölümüyle sonuçlanan bu katliamın gerekçeleri fos çıkınca durumu sadece “Pardon, yanlış yapmışız” diyerek geçiştirdi.
Zaten taktik hep bu değil mi? Yapacağını yap ardından da “pardon” de, işi bitir. Ölenler öldüğüyle kalsın, zulmedenler zulmüyle…
Irak konusunda da işgal öncesi kitle imha silahlarının bulunmadığına dair BM raporları vardı. Ama işgal kararı peşinen verildiği için bu raporları gören de yoktu, takan da… Aynı kaderi bugün İran yaşamaktadır.
2007 yılında 16 ABD istihbarat örgütü tarafından hazırlanan rapor, bugüne kadar İran’a her türlü menfi tavrı koyan ABD’li yetkililer tarafından bilinmiyor muydu?
“Dünya bir yalana teslim diyor” ya şair işte onu yaşıyoruz.
Dikkat çeken bir nokta da şu: Ne hikmetse bu raporlar 2007’den bu yana değil de, Rusya ve Çin’in İran’a olan desteğinin alenen ortaya çıkmasından sonra açıklanıyor. Acaba bu yöntemle, zaten seçim sürecine giren ABD, Rusya ve Çin’e rağmen İran’a müdahale edemeyeceği ortaya çıkınca iç kamuoyu baskısını azaltmak mı istiyor? Şu bir gerçek ki, hiçbir ABD yetkilisi ya da medya basın organı ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet etmeyecek bir girişimde bulunmaz.
Görünen o ki, Suriye konusunda perde arkası siyasete yönelen ABD, İran konusunda da kendisini perde arkasına çekiyor. Bunun anlamı, bütün hesaplar Türkiye üzerine yapılıyor. Dikkatli olma zamanı...
ABD’nin 16 istihbarat örgütünün ortak imzasını taşıyan 2007 tarihli raporda “Tahran’ın nükleer savaş başlığı üretme çalışmalarını 2003’te sonlandırdığı” yazıyor.
Bu istihbarat örgütlerinin çalışmalarına göre İran’ın nükleer bomba üretme niyeti yok. Rapora göre, İran nükleer silah yapmak için gerekli olan uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürüyor fakat bu çalışmaların silah üretimi için yapıldığına dair bir kanıt yok.
Amerikalı üst düzey yetkililer ise İsrail’in temel istihbaratı reddettiğini söylüyor.
Demek ki, İranlı yetkililer “biz bomba amaçlı nükleer faaliyet yürütmüyoruz, bizim amacımız barışçıl amaçlı nükleer enerji elde etmektir” derken yalan söylemiyorlarmış.
ABD basını ve istihbaratı bu gerçeği doğruluyor.
Fakat ABD, kendi istihbarat örgütlerinin bu raporlarına rağmen sanki İran nükleer savaş başlığı üretiyormuş gibi davranıyor; İran üzerinde her türlü küresel baskıyı kuruyor, onu hedef tahtasına oturtuyor.
İspatlanmayan bir iddiadan ve hatta iftiradan yola çıkılarak askeri müdahale seçenekleri bile sürekli gündemde tutuluyor. İsrail’in saldırgan tutumlarına sonuna kadar destek veriliyor.
ABD, İran’ın elini kolunu bağlayan, saldırı amaçlı da kullanılacak olan füze sistemlerini devreye koydu.
Bütün bu yargısız infaz, hatta yargılandığı halde suçsuz olana infaz şeklinde zuhur eden haksız müdahalelere bakıldığında ABD’nin ve İsrail’in amacının farklı olduğu, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu açıkça gözükmektedir.
Hatırlarsanız, Irak işgali de benzer iftiralarla gerçekleşmişti. Bir takım yalancı şahitlerin ifadelerine bakılarak, Saddam’ın sözde kitle imha silahlarına sahip olduğu ifade edilmişti. Sonra bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı milyonlarca masumun ölümüyle sonuçlanan bu katliamın gerekçeleri fos çıkınca durumu sadece “Pardon, yanlış yapmışız” diyerek geçiştirdi.
Zaten taktik hep bu değil mi? Yapacağını yap ardından da “pardon” de, işi bitir. Ölenler öldüğüyle kalsın, zulmedenler zulmüyle…
Irak konusunda da işgal öncesi kitle imha silahlarının bulunmadığına dair BM raporları vardı. Ama işgal kararı peşinen verildiği için bu raporları gören de yoktu, takan da… Aynı kaderi bugün İran yaşamaktadır.
2007 yılında 16 ABD istihbarat örgütü tarafından hazırlanan rapor, bugüne kadar İran’a her türlü menfi tavrı koyan ABD’li yetkililer tarafından bilinmiyor muydu?
“Dünya bir yalana teslim diyor” ya şair işte onu yaşıyoruz.
Dikkat çeken bir nokta da şu: Ne hikmetse bu raporlar 2007’den bu yana değil de, Rusya ve Çin’in İran’a olan desteğinin alenen ortaya çıkmasından sonra açıklanıyor. Acaba bu yöntemle, zaten seçim sürecine giren ABD, Rusya ve Çin’e rağmen İran’a müdahale edemeyeceği ortaya çıkınca iç kamuoyu baskısını azaltmak mı istiyor? Şu bir gerçek ki, hiçbir ABD yetkilisi ya da medya basın organı ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet etmeyecek bir girişimde bulunmaz.
Görünen o ki, Suriye konusunda perde arkası siyasete yönelen ABD, İran konusunda da kendisini perde arkasına çekiyor. Bunun anlamı, bütün hesaplar Türkiye üzerine yapılıyor. Dikkatli olma zamanı...
Murat Çabas / diğer yazıları
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024