ABD Başkanı Trump, geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'ye yaptırımların da bulunduğu 2020 Savunma Harcamaları Yetkilendirme Yasa Tasarısı'nı (NDAA) onaylamıştı.
Onaylanan ve yürürlüğe girecek olan bu tasarı, Türkiye'ye, S-400 hava güvenlik sistemlerini aldığı için CAATSA yaptırımlarını, Türk Akımı projesinden dolayı da yine benzer yaptırımları öngörüyor.
Dilerseniz, CAATSA yaptırımları nedir, süreç nasıl işliyor, Türkiye için anlamı nedir, biraz irdeleyelim.
CAATSA'nın açılımı, "Amerika'nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası"dır. Dikkat ederseniz, bu yasa ABD'nin hasımları için çıkartılan bir yasadır.
Bildiğiniz gibi "hasım" kelimesi "düşman" demektir.
ABD, Trump'ın onayladığı yeni yasa tasarısıyla "resmen" Türkiye'yi düşman olarak ilan etmiştir.
2 Ağustos 2017'de Trump'ın imzasıyla ilk defa yürürlüğe giren CAATSA; İran, Kuzey Kore ve Rusya'ya uygulanan yaptırımların temel dayanağı…
ABD, kabul edilen yeni yasasıyla, Türkiye'yi de bu 4 düşmandan birisi olarak görüyor; İran, Kuzey Kore ve Rusya ile aynı kategoride değerlendiriyor. İşte ABD bu…
Yıllardır bir dediğini iki etmezsin, sözde stratejik müttefiklik için birçok fedakârlıklar ortaya koyarsın, komşu ülkelerde yaptığı işgal ve terör eylemlerine göz yumup, hatta her türlü desteği de sağlarsın, işi biraz abartıp, zamanında ABD'nin 6'ıncı filosuna doğru namaz da kılarsın ama o ABD seni bir çırpıda silip atar.
Seni düşmanlarının arasına bir anda koyuverir.
ABD ile müttefikliğin suya yazı yazmak gibi olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
CAATSA, S-400 ile alakalı olan tüm bakanlıkları, bakanları, şirketleri ve şahısları yaptırım listesine alıyor.
Sadece ABD tarafından değil elbette, İran, Rusya ve Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi bu yaptırımlara tüm ülkelerin uymasını istiyor.
Uymayan olursa onlara da yaptırım uyguluyor.
Yasa gereği, Trump, 70 sayfalık CAATSA metninde listelenen 12 yaptırım kaleminden en az 5'ini seçmek zorunda… Bu yaptırım kalemleri şunlar:
* Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara ihracat-ithalat bankası desteğinin kesilmesi,
* Mal ve teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi,
* ABD mali kuruluşlarından kredi tedarik edilmemesi,
* Uluslararası mali kuruluşlardan kredi verilmemesi,
* Mali kurumlara ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapma izni verilmemesi,
* Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlarla ihale ya da sözleşme yapılmaması,
* Döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması,
* Mali kurumlar ve bankalar arasında ödeme ya da kredi transferlerinin yasaklanması,
* Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul sahibi olmasının yasaklanması,
* ABD kişi ve kurumlarının yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlardan sermaye ya da borç alışverişinin yasaklanması,
* Yaptırım kapsamına alınan kişilere ABD'ye giriş yasağı,
* Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara benzer işlevi olan üst düzey görevlilere de yaptırım uygulanması…
Bu yaptırım maddelerinin özellikle finans ve ticaret odaklı olması, Türkiye gibi ekonomisi dolara, ithalat ve ihracata dayalı bir ülke için ne anlama geldiği gayet açık…
Siyasilerimiz ABD Başkanı'nın muafiyet tanımasına umut bağlamış durumda…
Halbuki ABD yasalarına göre ABD Başkanı, en fazla 180 gün (6 ay) muafiyet tanıyabiliyor; muafiyet süresi dolunca da en geç 15 gün içinde yine en fazla 180 gün daha uzatabiliyor; sonrası yok. Yani muafiyet de geçici…
Üstelik ABD Başkanı'nın bu muafiyet kararı ABD Kongresi'nin değerlendirilmesine tabi tutuluyor, yani kabul edilmeyebilir. Türkiye aleyhindeki yaptırım yasasının hem Temsilciler Meclisi'nde hem de ABD Senatosu'nda 3'te 2 çoğunluğun çok üstünde kabul edildiği dikkate alınırsa, böyle bir muafiyet de mümkün gözükmüyor.
Peki, süreç nasıl işletiliyor?
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye'nin Rus savunma ya da istihbarat sektörüyle önemli düzeyde bir alışveriş yapıp yapmadığını belirlemek üzere toplanacak.
Ulusal Güvenlik Konseyi'nin bu anlamda eşiğin aşıldığına kanaat getirmesi halinde, ABD Maliye Bakanlığı olası yaptırım seçeneklerini ve etkilerini değerlendirecek ve ABD Başkanı'na hangi yaptırımların uygulanması gerektiği konusunda tavsiyede bulunacak.
Bunun üzerine yaptırım öngören bir başkanlık kararnamesi hazırlanacak. ABD Başkanı kararnameye imzasını attığı anda yaptırımlar yürürlüğe girecek.
Peki, Türkiye bu girdaptan nasıl kurtulacak?
Taviz verse, güvenlik sistemi alamayacak ve korunmasız olacak; taviz vermese, Trump'ın ifade ettiği gibi ekonomisi mahvolacak.
Dilerseniz bu sorunun cevabını ABD Hazine Bakan Yardımcısı Marshall Billingslea versin.
Billingslea, 13 Eylül 2018 tarihinde Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, İran ve Kuzey Kore'ye karşı işe yarayan önlemlerin Rusya karşısında çözüm üretmediğini belirterek Washington'un Moskova'ya ekonomi alanında karşı koyamadığını vurgulamıştı.
Rusya ve Çin'i ABD'nin yaptırımlarına karşı koruyan, dahası, dünyanın zirvesine çıkartan ekonomik model, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.
Her zaman ifade ediyoruz; elbette ki hava ve kara güvenliğimiz önemlidir, S-400 gibi gelişmiş sistemlere ihtiyacımız var ama bunlardan önce ihtiyaç duyduğumuz güvenlik sistemi ekonomi sahasında olmalıdır.
Ekonomik bağımsızlık elde edilmeden hiçbir sahada bağımsız olamayız; dolayısıyla ekonomik güvenlik olmadan, askeri konularda da asla bir güvenlik sağlanamaz.
Bunun da tek anahtarı vardır, Milli Ekonomi Modeli'dir.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024