Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli her hafta grup toplantısında yaptığı konuşmalarda beylik laflar etmeye devam ediyor.
Bahçeli, geçen haftaki konuşmasında şunları söylemişti:
"Dürüst ve samimi ölçülerde Terörsüz Türkiye hedefinin hayat ve zemin bulması isteniyorsa, İmralı'ya gidilmesine ayak sürümenin hiçbir manası da olmayacaktır. Sürecin asıl muhataplarından birisiyle doğrudan temas kurulmayacaksa sonuç nasıl alınacak, ilerleme nasıl kaydedilecek?
Şayet Meclis'te kurulan komisyon bu çerçevede karar alamazsa, hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynamanın merakında ısrar ederse, açık açık söylüyorum; alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkânlarımızla İmralı'ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten de imtina etmem..."
Bu haftaki konuşmasında ise yine aynı üslupla şunları söyledi:
"Neymiş, bizi yargılayacaklarmış. Neymiş, bizden hesap soracaklarmış. Neymiş, Anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız çantacı pespayeliğinizi ve çukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Şu yaşımda mertçe ve dürüstçe bir haykırıyorum: Yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükûnet bulsun. Yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın; bizim sonumuz da varsın dar ağacı olsun."
En başta şunu ifade edelim, Türkiye'de hiç kimse, terörsüz Türkiye sürecini eleştiren hiçbir siyasetçi, yorumcu, gazeteci, hukukçu, akademisyen terörün bitmesinden rahatsız olduğu için, terörün bitmesini istemediği için bu eleştirileri yapmıyor.
Bahçeli'nin iddia ettiği gibi, "Türkiye'nin terörden arınması ve arındırılması beni alakadar etmez" diyen hiç kimse yok.
Eleştiren herkes, terörsüz Türkiye süreci adı altında atılan yanlış adımları eleştiriyor. 50 bin insanımızın katili olan ve bunu asla gizlemeyen, bundan pişmanlık dahi duymayan, gelinen noktayı büyük bir başarı ve zafer olarak gören teröristbaşı Öcalan'la bu süreç yürütüldüğü için eleştiriyorlar.
Bu eleştirilerden yola çıkarak, "Siz terörün bitmesini istemiyor musunuz?" diye sormak tam bir saçmalıktır.
Herkes terörün bitmesini istiyor ama hükümet ve ortaklarının bu konuda samimi olmadığına inanılıyor.
Dün teröristbaşı Öcalan'a idam ipi atıp, "asılsın" diyenlerin, bugün aynı teröristbaşı için umut hakkından bahsetmeleri, PKK'nın kurucu önderi diye hitap etmeleri, milletvekillerinin teröristbaşının ayağına gitmelerine sebep olmaları, dünkü tavrın yüz seksen derece farklısını ortaya koymaları bu noktadaki samimiyetlerini sorgulatmaktadır.
Demokratik bir ülkedeyiz ve hiç kimse sizlerin yanlışlarını kabul etmek zorunda değil. Yaptığınız yanlışların "devlet aklı", "devlet politikası" diye pazarlanması da kabul edilebilir bir şey değil.
Cumhur ittifakının milletvekilleri ve yorumcuları bile yaşanan süreç konusunda milletin tepkisini dile getirirken, bunun büyük bir siyasi risk olduğunu vurgularken, dayatılan süreci Türk milletinin iradesi olarak lanse etmek asla gerçeği yansıtmıyor.
Komisyonun Meclis'te kurulması millet iradesini temsil ettiğini göstermiyor. Komisyonun muhatabı millet olması gerekirken, maalesef muhatap İmralı olarak belirlenmiştir.
Bahçeli'nin bu haftaki konuşmada söylediği, "Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır" sözleri bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
Milletin muhatap kabul edildiği süreçler başarılı olur ama milletin tepkisine rağmen, bir oldubittiyle yürütülen, millet dışındaki iradelerin, özellikle de teröristbaşının muhatap kabul edildiği süreçler eninde sonunda başarısızlığa mahkumdur.
Bahçeli'nin İmralı çağrısından sonra, malum, komisyon toplandı, AKP, MHP ve DEM Partinin oylarıyla İmralı'ya gitme kararı alındı ve de pazartesi günü 3 kişilik bir heyet İmralı'ya gitti.
Heyette AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ve DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit vardı. Öcalan'la 3 saatlik bir görüşme gerçekleştirdiler.
Toplantıdan sonra bu 3 kişiden görüşme hakkında bir kelime bile bilgi alınamadı, AKP ve MHP temsilcilerinin ağzını bıçak açmazken DEM Partili temsilci, topu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a attı, "Görüşmenin içeriğine dair şüphesiz Meclis Başkanı ve komisyon gerekli paylaşımları yapacaktır" dedi.
Sadece bu manzara bile sürecin millet tarafından desteklenmediğini, siyasetçilerin sorumluluktan kaçmaya çalıştıklarını gösteriyor.
Peki, İmralı ziyareti sonrası süreçte hangi adımları atmaya çalışacaklar, basına yansıdığı kadarıyla ifade edelim.
- Teröristbaşı Öcalan'a umut hakkı ve ev hapsi ihtimali.
- Dağdaki ve cezaevindeki binlerce PKK'lıya af ve siyaset serbestisi.
- Örgütün sözde yöneticilerinin ise bu süreçte Norveç ve İsveç gibi ülkelere gidebilmeleri.
- Yapılacak düzenleme ile sadece feshedilen örgütlerin militanlarına af çıkarılması.
- Böylelikle DHKP-C- İŞİD-FETÖ gibi örgüt üyelerinin infaz ya da af düzenlemesinden yararlanamaması.
- Anayasa'daki "Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür" tanımının değişmesi.
- Anadilde eğitim adı altında Anayasanın 42. maddesinde değişikliğe gidilmesi. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, bir yazısında, "Kürtçe güçlendirilecek ve kalıcılaştırılacak" demişti. Buna uygun düzenlemelerin yapılması.
- PKK'nın Suriye'deki uzantısının sürece dahil edilmesi, elebaşlarına siyasi zemin hazırlanması. Son zamanlarda SDG elebaşı Mazlum Abdi'nin açıklamalarını bu kapsamda değerlendirilmeli.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan'a daimi başkanlık yolunun açılması. Cumhurbaşkanlığı seçimi maddesinin bu kapsamda değiştirilmesi. Cumhurbaşkanlığı seçim barajının 50+1'den 40+1'e çekilmesi.
Tabi, bu saydıklarımız öngörüler. Eğer bu süreç durmazsa Türkiye'yi pek hayırlı günler beklemiyor.
Dikkat ederseniz, sürecin sonunda terörden arındırılmış bir Türkiye değil, teröristlerin siyasileştiği, yasal bir zemin bulduğu bir Türkiye var. Silahla elde edemediklerini süreçle elde ediyorlar.
- Öğretmenlerin mutsuzluğu derinleşiyor! / 25.11.2025
- Terörün başının ayağına gidilerek terörsüz Türkiye olur mu? / 22.11.2025
- ‘Vatandaşlık Maaşı’ Prof. Dr. Haydar Baş’ın projesi / 21.11.2025
- ABD, Suud'a F-35'leri İran için mi veriyor? / 20.11.2025
- Gazze tasarısına Rusya ve Çin neden çekimser kaldı? / 19.11.2025
- Borcun yükü dar gelirliye, gelirin aslan payı sermayeye / 18.11.2025
- Hazar'dan Akdeniz'e ABD güdümlü Türkiye-İsrail işbirliğinin taşları mı döşeniyor? / 15.11.2025
- Türkiye’de suçlardaki artış, küresel raporlara yansıdı / 14.11.2025
- Atatürk’e sevgi arttıkça, birileri kuduruyor! / 13.11.2025

















































































