AB'ye gireceğiz diye teröristin eline yağ sürdük!

PKK yeni ismiyle KADEK, uzun bir aradan sonra ilk 'kanlı eylemini' geçen hafta gerçekleştirdi. PKK'lı teröristler ile Mehmetçik arasında Lice ve Genç'de çıkan çatışmalarda maalesef bir "vatan evladı" şehadet şerbetini içerken; 5 askerimiz de yaralandı. Olay 16 Ocak Perşembe günü gerçekleşti. Peki bunca yıldır uykuya yatan, ortalıkta görünmeyen terör örgütü PKK, eyleme geçmek için bu tarihi neden seçmişti?

Diyeceksiniz ki, 3 Ağustos 2002'de DSP-MHP-AKP-ANAP ve SP'nin katkılarıyla Meclis'ten geçen AB Uyum Paketi, PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'a Türk yargısı tarafından verilen idam cezasının infaz edilmeyeceğini garanti altına almıştı. O gün Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez" hükmünden "terör suçları" kavramı çıkarılmıştı.

Acaba bu değişiklik mi terör eylemlerini yeniden tetiklemişti?

Bu süreç içinde bir başka gelişme daha yaşandı. 30 Kasım'da OHAL kaldırıldı? Peki bu terörün çirkin yüzünü göstermesinde etkili olmuş muydu? Bir başka ihtimal daha var... Rus istihbaratına göre, ABD eylemlere başlasın diye PKK'ya 125 milyon dolar vermişti. Ayrıca geçtiğimiz günlerde ABD Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) ile Savunma Bakanlığı'ndan yetkililer, PKK Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu ile bir Ortadoğu ülkesinde görüşmüşler. Bu görüşmede Karasu, ABD'li yetkililere Kuzey Irak ile ilgili 9 önerilik bir paket sunmuştu. Milliyet'ten Can Dündar'ın aynı gazetenin Diyarbakır Muhabiri Namık Durukan'ın ele geçirdiği bir belgeye dayanarak aktardığına göre, bu 9 madde şunlar:

"1. Irak'a müdahale, bölgedeki rejimleri sarsacağı için PKK buna tam destek verecektir.

2. PKK bölgede demokrasinin geliştirilmesi için her konuda işbirliği yapacaktır.

3. PKK, Kürt sorununun çözümünü devletlerin yıkılmasında değil, rejimlerin demokratikleşmesinde görür. Türkiye, İran ve Suriye'de demokratik rejimlerin kurulmasıyla Kürtlerin merkezi ve yerel iktidara katılması, Kürtçe eğitim, kültürel gelişme olanağına kavuşması ve insan haklarının tanınması sağlanacak, demokratik çözüm, ülkelerin birliği korunarak gerçekleşmiş olacaktır. Irak'ta özgür seçimler sonucu oluşan, eyalet idari sistemini esas alan bir federatif çözüm yerinde olacaktır. Kürtlere federal bir statünün tanınması Kürt sorununu çözüme kavuşturacaktır. Sorunun 4 parçada birbiriyle ilişki içinde çözüme kavuşturulması, işleri çok kolaylaştıracaktır.

ABD'ye düşen

4. Kürt hareketi de bölgeyle birlikte demokratikleşecek ve bir çözüm gücü haline gelecektir. Kürtler arasında çatışmayı önleyip birliği yaratmak için PKK isim değişikliği dahil yeni adımlar atacaktır.

5. Kürt ulusal güçlerinin, aralarındaki ilişkileri düzeltip ittifak yapması için ABD'nin teşvik ve çabalarına acil ihtiyaç vardır.

6. PKK'nın uluslararası çalışmalarına uygulanan kısıtlamalar kaldırılmalıdır.

7. Öcalan'ın sağlık ve yaşam şrtları acilen düzeltilmeli, havanın kuru olduğu bir yere, PKK'lı tutukluların yanına taşınmalı, basın yayın imkanlarından yararlandırılmalı, ziyaretçi kabul süresi artırılmalı, idam cezası kaldırılmalıdır.

8. Türkiye'nin HADEP'e uyguladığı baskının kaldırılması için ABD, girişimde bulunmalıdır.

9. Bu görüşmelere Kuzey Irak'ta heyetlerle devam edilmelidir".

Esas neden 'sessiz imza'da

Dahası var... Terör eylemlerini Türkiye'nin gündemine sokan başka bir gelişme daha yaşandı geçtiğimiz hafta. Hem de sessizce...

Türkiye, savaş halleri dışında ölüm cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6 No'lu Protokolü'nü imzaladı. Türkiye iç hukukunda idam cezasının kaldırılmasının Avrupa Birliği nezdindeki sembolik karşılığı olan bu imzayla, Avrupa Konseyi'ne üye 44 ülkede idam cezası kaldırılmış oldu.

Avrupa Konseyi'nden yapılan açıklamaya göre, ölüm cezasını, savaş ve yakın savaş durumları dışında kaldırılmasını öngören AİHS'nin 6 No'lu Protokolü, Türkiye'nin Avrupa Konseyi bünyesindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Numan Hazar tarafından imzalandı.

MHP'yi hatırlamamak

mümkün mü?

AB Uyum Yasaları'nın hazırlandığı dönemde koalisyon ortaklarından Milliyetçi Hareket Partisi, idam cezasının kaldırılmasına genelde karşı çıkıyordu. MHP içinden, "Gerekirse Apo'yu asar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 10 milyon dolar cezayı da öderiz" sesleri yükseliyordu. Ancak MHP'nin temsil ettiği bu görüş, TBMM'ye yansımadı. Meclis Adalet Komisyonu'nun MHP'li üyeleri, komisyonun 31 Temmuz 2002'deki toplantısında, çekimser kalarak tasarının Meclis Genel Kurulu'nda ele alınmasını sağladılar. Görüşmelerde MHP idam ve ana dilde öğrenimle yayına karşı çıkmıştı ancak AKP'nin verdiği ve DYP'nin desteklediği, "İdam düzenlemesinin Anayasa'da yapılması için yasadan çıkarılmasına ilişkin" önergeyi desteklememişti. Orhan Bıçakcıoğlu kabul oyu kullanırken, diğer 5 MHP'linin desteğiyle önerge 8'e karşı 10 oyla reddedilmişti.

Sırada 13 No'lu Protokol var

Şimdi savaş ve yakın savaş halleri dışında idam cezasını iç hukuklarından silen Avrupa ülkelerini bekleyen ikinci bir sınav daha var. O da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne geçen yıl eklenen 13 No'lu Protokol. Bu protokol, "savaş suçları dahil" olmak üzere idam cezasını tamamen kaldırıyor.

13 No'lu Protokol, 2002 Mayıs başında imzalandı. İlk imzacılar İrlanda, Malta ve İsviçre'ydi. Daha sonra 32 Avrupa ülkesi Protokolü imzaladı. Türkiye, Rusya, Slovakya, Hırvatistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Ermenistan ve Arnavutluk ise imzalamayan devletler.

Uzmanlar, AB'nin 13 No'lu protokolü de Türkiye'ye dayatılacağını dile getiriyorlar.

Bu kadar faktör biraraya gelince, Türkiye ve Türkiye'nin müttefikleri PKK'nın ekmeğine bu kadar fazla yağ sürünce; eli kanlı terör örgütü neden eylemlerine başlamasın ki?