Adalet olmazsa devlet de olmaz
Türkiye gündemi üzerine çarpıcı açıklamalar yapan BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan, “Adalet duygusu ve kavramı bir topluluğu millet, toprak parçasını devlet yapan en önemli manevi unsurdur" dedi
26.02.2012 00:00:00
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Hukukçu Ahmet Erimhan, Türkiye'nin gündemi üzerine çarpıcı bir değerlendirme yaptı. Türkiye'nin “temiz eller”, “şeffaflık”, hatta “bağırsaklarımızı temizliyoruz” diye isimlendirilen bir süreçten geçtiğini dile getiren Erimhan, “Avrupa Birliği sakızından sonra ülke gündemi Ergenekon, Şike davası, Özel Yetkili Mahkemeler, Süper Savcılar, MİT Başkanını ifadeye çağırma ve Başbakan'a göz dağı verme şeklinde isimlendirilen kavram ve konular ile teslim alınmıştır” dedi. BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan şunları söyledi: “Yazık ki AB süreci nasıl bir balon ve iflas ile sonuçlanmış ise temiz eller süreci de aynı akamet ile kaşı karşıyadır. Enerjisi boşa harcanan, adalet gibi bir kavramın kendisinin tartışıldığı ve bu hali ile de ortaya çıkan güven kaybının on yıllarca telafi edilemeyeceği bir durum ile karşı karşıyayız.”
Bürokrasi el değiştiriyor
“Ortada bir temizlik yoktur” diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan, “Ortada bürokrasinin belli bir zihinsel kalıp içinde düşünen yapıdan alınıp, başka bir zihinsel yapıya teslim edilmesi vardır. Yani Millete temizlik diye lanse edilen şey gücün el değiştirmesinden ibarettir. Böyle bir güç değişimi ABD'nin onay ve projesi dışında olabilir mi sorusu bir yana, “temiz eller” denilen yargısal süreç en sonunda Cemaat-Parti kavgasına demirleyerek arka planda var olan bu mücadeleyi de faş etmiştir. Dikkat edilecek olursa davalar ve bu davalarda kullanılan yöntem, muhteva ve yargı bürokrasisi bizzat hükümet yetkilileri tarafından hem de üst perdeden eleştirilmektedir. Başbakan “seçilmişleri atanmışlara yedirmeyiz” derken Meclis Başkanı, “Özel Yetkili Mahkemeler ölçüyü kaçırdı” diyor. Bir başka etkili hükümet yetkilisi “cadı avı başlatmayacağız” mesajını veriyor” diye konuştu.
Hükümetin yaptıkları dönüp onları vurdu
“Bugünkü hukuk sistemini AB süreci altında Cumhuriyet tarihinin en radikal kodifikasyonuna tabii tutan hükümet kendi oluşturduğu sistemden rahatsızdır” diye konuşan Ahmet Erimhan şunları söyledi: “Çünkü bu sistem “adalet bir gün herkese gerekebilir” anlayışını doğrularcasına Başbakanı hedef almıştır. “Cemaate bağlı Yargı ve Emniyet bürokrasisi” tartışılıyor ve tartışılmalıdır da! Çünkü Adalet duygusu ve kavramı bir topluluğu millet, toprak parçasını devlet yapan en önemli manevi unsurdur. Bu duygu örselenmiş belki de parçalanmıştır. Ancak daha fazla zedelenirse vatandaşların güven duygusu iyiden iyiye kaybolacak, devlet ve millet olma vasfımızı yitirecektir.”
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan açıklamasında, “Yargı gerçek anlamda bağımsız olmak zorundadır. Eksiği ile fazlası ile Cumhuriyet döneminde oluşmuş yargı geleneği yıkılınca yerine ikame edilen sistem daha en başında çökmüştür. Çünkü sistem değişikliği samimiyetten uzaktır” dedi. Erimhan sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekten Adalet duygusunu bu millete kana kana içirmek için değil bir yerlere peşkeş çekmek, yargı gücünden istifade ile iktidar oluşturmak adına yapılmıştır söz konusu değişiklikler… Onun için yargı'da kimin gözü ve eli varsa bu kutsal alandan derhal ellerini çekmelidir. Cemaatse cemaat, parti ise parti… Orada sadece ve sadece Adalet duygusu hâkim olmalıdır. Yargı mensupları mahkemelerde tartışılmamalıdır. Yargı mensupları da tartışma konusu olacak her tavırdan uzak durmalıdır. Yargıyı konuşmalıyız, Yargı mensuplarını değil… Hâkim ve savcıların bu kadar şöhret bulduğu bir sistem iyi bir sistem değildir. Sonuç olarak zaten geleneğimizde var olan şu duruşu diriltmek zorundayız: Hakkında verilen karar aleyhe olsa dahi “Adaletin kestiği parmak acımaz” diyen bir adalet inancı ve bu inancı taşıyan bir millet! Mes'ele budur…”
Bürokrasi el değiştiriyor
“Ortada bir temizlik yoktur” diyen BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan, “Ortada bürokrasinin belli bir zihinsel kalıp içinde düşünen yapıdan alınıp, başka bir zihinsel yapıya teslim edilmesi vardır. Yani Millete temizlik diye lanse edilen şey gücün el değiştirmesinden ibarettir. Böyle bir güç değişimi ABD'nin onay ve projesi dışında olabilir mi sorusu bir yana, “temiz eller” denilen yargısal süreç en sonunda Cemaat-Parti kavgasına demirleyerek arka planda var olan bu mücadeleyi de faş etmiştir. Dikkat edilecek olursa davalar ve bu davalarda kullanılan yöntem, muhteva ve yargı bürokrasisi bizzat hükümet yetkilileri tarafından hem de üst perdeden eleştirilmektedir. Başbakan “seçilmişleri atanmışlara yedirmeyiz” derken Meclis Başkanı, “Özel Yetkili Mahkemeler ölçüyü kaçırdı” diyor. Bir başka etkili hükümet yetkilisi “cadı avı başlatmayacağız” mesajını veriyor” diye konuştu.
Hükümetin yaptıkları dönüp onları vurdu
“Bugünkü hukuk sistemini AB süreci altında Cumhuriyet tarihinin en radikal kodifikasyonuna tabii tutan hükümet kendi oluşturduğu sistemden rahatsızdır” diye konuşan Ahmet Erimhan şunları söyledi: “Çünkü bu sistem “adalet bir gün herkese gerekebilir” anlayışını doğrularcasına Başbakanı hedef almıştır. “Cemaate bağlı Yargı ve Emniyet bürokrasisi” tartışılıyor ve tartışılmalıdır da! Çünkü Adalet duygusu ve kavramı bir topluluğu millet, toprak parçasını devlet yapan en önemli manevi unsurdur. Bu duygu örselenmiş belki de parçalanmıştır. Ancak daha fazla zedelenirse vatandaşların güven duygusu iyiden iyiye kaybolacak, devlet ve millet olma vasfımızı yitirecektir.”
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan açıklamasında, “Yargı gerçek anlamda bağımsız olmak zorundadır. Eksiği ile fazlası ile Cumhuriyet döneminde oluşmuş yargı geleneği yıkılınca yerine ikame edilen sistem daha en başında çökmüştür. Çünkü sistem değişikliği samimiyetten uzaktır” dedi. Erimhan sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekten Adalet duygusunu bu millete kana kana içirmek için değil bir yerlere peşkeş çekmek, yargı gücünden istifade ile iktidar oluşturmak adına yapılmıştır söz konusu değişiklikler… Onun için yargı'da kimin gözü ve eli varsa bu kutsal alandan derhal ellerini çekmelidir. Cemaatse cemaat, parti ise parti… Orada sadece ve sadece Adalet duygusu hâkim olmalıdır. Yargı mensupları mahkemelerde tartışılmamalıdır. Yargı mensupları da tartışma konusu olacak her tavırdan uzak durmalıdır. Yargıyı konuşmalıyız, Yargı mensuplarını değil… Hâkim ve savcıların bu kadar şöhret bulduğu bir sistem iyi bir sistem değildir. Sonuç olarak zaten geleneğimizde var olan şu duruşu diriltmek zorundayız: Hakkında verilen karar aleyhe olsa dahi “Adaletin kestiği parmak acımaz” diyen bir adalet inancı ve bu inancı taşıyan bir millet! Mes'ele budur…”