Afganistan'a Türk askeri mi?

Hükümet, önceki günkü Bakanlar Kurulu'nda, Afganistan'a "mecbur kalındığında" asker göndermek için Meclis'ten yetki istemeye karar verdi. Dünkü Analiz'imizi okuyanlar, hatırlarlar. Orada, ABD yönetimi bir miktar borç silme; bir miktar da ek kredi sözü verdiği takdirde, Ankara'nın Afganistan dağlarına asker göndermesini kolayca sağlayabileceğine işaret etmiştik. Nedenini de söyleyelim: Göreve başladığı 2 Mart'tan bu yana Türk Lirası'nı yüzde 70 oranında devalüe ettirmeyi başaran(!) Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, geçtiğimiz hafta ek kredi ve borç ertelemesi amacıyla terör yaralısı Washington'daydı. Sayın Derviş, kendisini Türkiye'ye gönderen kimi dostlarından bazı somut sözler de aldı. Ancak, bütün bunlar dövizin yükselmesini frenleyemedi.

Türk ekonomisinin iyi yönetilemediğini; piyasaların spekülatörlerin kıskacında olduğunu bundan önce defalarca yazdık. Böyle bir bulanık ortamda üretim yapılamayacağını, bu tür puslu ortamların yalnızca faizcilerle 'parayla para kazanma avında olanlara' yarayacağını ifade ettik. Nasıl kışın gelen turist miktarı azalırsa, böyle sisli havalarda çok ümit bağlanan fabrika şeklindeki direkt yabancı yatırımların da gelmeyeceğini vurguladık. Üretim ekonomisine geçilmediği sürece, düzlüğe çıkmanın da pek mümkün olmadığını izah ettik. Sadece borç alarak Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devleti çevirmenin, dolaylı vergi oranlarının (Akaryakıta yüklenen vergiler mesela) yüzde 58'e çıktığı bir ekonomide, kamu maliyesinin ayakta kalmasının mümkün olmadığını da vurguladık.

Böyle bir ekonomiye sahip olan bir devletin, ABD'nin isteklerine boyun eğmemesi mümkün mü?

Ankara'da Washington'dan gelen serumla ayakta duran, yaşamını idame ettiren bir hükümet var!!! Malumunuz üzere serum hastalara verilir, aşı ise sağlıklı insanlara yapılır. 2004'e kadar işbaşında kalmak isteyen Ecevit hükümetinin şu günlerde acilen ek seruma ihtiyacı var.

Bu serum kesildiği takdirde, Ankara'daki hastanın 'tıbben ex olacağı yani ömrünü tamamlayacağı' aşikar. Böylesine bir ortamı iyi değerlendirecek olan Washington yönetimi, 'ek kredi ve borç silme' karşılığında Güney Doğu'nun kervan geçmez dağlarında teröre karşı tecrübe kazanmış, dünyanın en gözde askerleri olan Bordo ve Mavi Bereli Komandolarımızı Afganistan'ın dağlarına çekmek isteyecektir! Öyle ya Coni öleceğine, Mehmetçik ölsün! Tıpkı Kore Savaşı'nda olduğu gibi...

Kore'yi hatırlamak

14 Mayıs 1950'de yapılan ilk gerçek çok partili seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi'ni açık bir yenilgiye uğratan Demokrat Parti'nin, bir başka deyişle Adnan Menderes Hükümeti'nin ilk icraatlarından birinin ne olduğunu bilir misiniz? Türkiye'nin 1949'da Sovyetler Birliği tehdidine karşı kurulan NATO'ya üye olabilmek için Kore'ye asker gönderme kararıydı bu.

Kore Savaşı'nı hatırlayalım: 1950-53 yılları arasında yaşanan Kore Savaşı, Birleşmiş Milletler'e üye birçok ülkenin Güney Kore'yi, Çin'in de komünist Kuzey Kore'yi desteklediği bir uluslararası çatışmaydı. ABD'nin 1947 yılında uygulamaya koyduğu "komünizmi denetim altında tutmak ve yayılmasını önlemek amacıyla uyguladığı müdahale politikasının" ilk örneğini oluşturuyordu Kore Savaşı. Stratejik amacı da komünizmin Güney Asya'ya sarkmasının önüne geçmekti.

ABD, konsept değiştirse de benzer amaçlarını Afganistan'a müdahalede de koruyor. Komünizmin yerini bu kez 'terörizm' kavramı aldı; stratejik amaçları ise Çin'i kontrol altında tutmak, Orta Asya'daki zengin yeraltı kaynaklarının dünya piyasalarına aktarılmasını denetim altına almak olarak öne çıkıyor. ABD o zaman küresel hakimiyetini pekiştirmek için Kore'ye asker göndermişti; şimdi de aynı amaçla Afganistan'a asker gönderdi.

Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki Türk Tugayı 19 Ekim 1950'de Kore'nin Pusan limanına ulaşmıştı. Sembolik olarak Kore'de görev yapan Türk mangasının da 27 Haziran 1971'de geri çekildiği dikkate alındığında, Türkiye'nin Kore macerası tam tamına 20 yıl sürdüğü gözler önüne çıkıyor.

Savaşın sürdüğü 3 yıl boyunca Türk Tugayı en ağır kayba uğrayan birliklerden biri oldu. Bu nedenle Kore'ye 3 kez değiştirme birliği gönderildi. Kaybettiğimiz subay ve asker sayısı ise 721'di.

Yukarıda değindiğimiz gibi, o dönemde Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesinin stratejik bir amacı vardı: Sovyetler Birliği'nin Boğazlar ve Kars üzerinde hak iddia etmesi üzerine Türkiye Batı Bloku'na yaslanmak istemişti. Bu çerçevede NATO üyeliği kaçınılmaz olarak önem kazanmıştı. İşte NATO'nun bir parçası olmak için Türkiye Kore'de 721 Mehmetçik'ini şehit ettirmişti. Değer miydi? Aradan geçen 49 yıllık süre içinde NATO'nun bize dişe dokunur bir yararı dokunmadığı gerçeğini hesaba katarsak, tartışılır...

Acaba Afganistan'a asker göndermemizi zorunlu kılan bir stratejik amaç var mı? Ankara'da siyasiler ve diğer önde gelen yetkililerin ABD'li yöneticilerle ne konuştuklarının ayrıntılarını bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey, hükümetin ayakta kalabilmesi için seruma muhtaç olduğu, bu serumu da ABD'den başka bir kaynaktan sağlama yönünde çaba sarfetmediği yönünde.

Stratejik açılıma gelince, Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği'nin (AGSK) bir parçası, Avrupa güvenliğinde söz sahibi bir ülke olmak istiyor. Oysa hiçbir bedel ödemeden NATO kaynaklarını tepe tepe kullanmak isteyen Avrupa Birliği'ne üye ülkeler, Türkiye'yi dışlama eğilimi içinde bulunuyorlar. İşte AGSK konusunda Washington'un desteğinin tam sağlanması amacıyla, Ankara Afganistan'a asker gönderebilir.

Afganistan'daki savaş bizim savaşımız olmadığı için -Kimse PKK'ya karşı 15 yıl boyuca sürdürdüğümüz mücadelede bize destek vermedi. Almanya'dan İsrail'e, ABD'den Fransa'ya tüm Avrupalı ülkeler PKK'yı destekledi- Her iki ihtimal konusunda da sorularımız var?

1) Kredi veya borç silme karşılığında bizim için kritik önemi olan Bordo Berelileri Afganistan dağlarında ölümle yüz yüze getirmenin bir anlamı var mı?

İnsan ciğerpare evlatlarını 3 kuruş karşılında ölüme atar mı?

2) Avrupa Birliği ülkelerine karşı AGSK konusunda ABD bizi nereye kadar destekler? Daha açıkcası, bir AB üyesi olan İngiltere'nin Afganistan'a yönelik askeri harekata aktif olarak katıldığı, Fransa'nın katılma çalışmaları yaptığı, Almanya'nın asker gönderme hazırlıkları içinde bulunduğu ortamda, ABD bizi mi dinler yoksa İngiltere, Fransa ya da Almanya'ya mı kulak verir?

Afganistan'a asker gönderilemez mi? Gönderilebilir. Burada amaç önemlidir. Afganistan bizim açımızdan önemli bir ülkedir. Türkiye, kapsamlı bir stratejik planlamanın çerçevesinde asker de gönderebilir, uçak da. Ama geçmiş tecrübelerden yola çıkarak, ABD'nin komutası altına asker verilmesini mantıklı bulmuyoruz.

Ankara Bordo ya da Mavi Bereliler konusunu 4 kez düşünmeli...