Ağlanacak halimizi değiştirmek ancak basiret ve firasetle adım atmakla, akıl nimetini yerli yerinde kullanarak Kur'an'ın rehberliğinden layıkıyla istifade etmekle mümkün olacaktır.
Ağlanacak halimizi değiştirmek için Kur'an dinlerken hüzünlenip ağlamak yetmiyor, şu ve benzeri ayetleri kulağımıza küpe yaparak gaflet ve tembellik perdelerini yırtmak gerekiyor:
"Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim'in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O'dur güldüren ve ağlatan; O'dur öldüren ve yaşatan." (Necm: 36-44).
Güldüren ve ağlatana, öldüren ve yaşatana tam güvenerek, tam teslim olarak sergileyeceğimiz gayretler, koşup-koşturmalar, çalışıp-çırpınmalar inşallah ağlanacak halimizi sevince ve başarıya tebdil edecektir.
Yanık sesli bir hafızın okuduğu Kur'an ayetinin ne dediğini anlamadan dinlerken ağlamak, her halde bizim insanımıza özgü bir davranıştır.
Hafızlık yaptığımız yılların Ramazanlarında, hocamızla beraber en az on evde mukabele okurduk, dinleyenler bayanlardan oluşurdu ve iyi hatırlıyorum, hocamız Rahman suresini yöresel, çok hüzünlü bir makamla okuduğu için, Rahman suresinin de içinde yer aldığı 27. cüz okunacağı gün hem cemaat artardı hem de yaşın yaşın ağlayan teyzeler çoğalırdı.
Kıyametin dehşetini, ahiretteki azabın şiddetini haber veren bir ayet karşısında ağlamak elbette insani bir davranıştır, aynı şekilde bir müjde ayetini dinlerken de sevinç gözyaşları dökmek anlaşılacak bir durumdur. Ancak, manasını anlamadan mesela bir alış-verişi düzenleyen, faizi yasaklayan, firavunun boğulmasını, Karun'un serveti ile birlikte yerin dibine batmasını haber veren ayetleri dinlerken ağlamak, okuyanın sesinin dokunaklığından başka bir şeyle izah edilemez her halde.
Kur'an ayetlerini okurken ya da dinlerken, manalarını anlamadan ağlamak ne yazık ki ağlanacak halimizi değiştirmeye yetmiyor.
Kerim Kitabımızın bizden istediği, ayetleri üzerinde derin derin tefekkür etmek, tezekkür etmek ve vermek istediği mesajları kavrayarak yön tayin etmek, yol-yordam öğrenmektir.
Kur'an gibi bir hayat kitabına, hayatı en ince detaylarına kadar tanzim eden bir kitaba inandıklarını iddia eden iki milyarlık bir Müslüman kitlenin bugünkü perişan hali, ancak ellerindeki bu enerji ve ışık kaynağına zihinlerini ve gönüllerini kapatmış olmakla izah edilebilir.
Zifiri karanlık bir gecede yolculuk yapıyorsunuz, elinizde dünyanın en gelişmiş projektörü var, düğmesine basabilseniz çevirdiğiniz tüm vadileri ve dağları aydınlatacak güçte ama siz, düğmesine basıp yakamadığınız için, o enerji ve ışık kaynağı elinizde ve emrinizde olduğu halde kayalara toslayarak, derelere yuvarlanarak, kafanızı-gözünüzü kırarak ilerlemeye çalışıyorsunuz.
Bugünkü vaziyetimiz bundan farksızdır.
Tekrar hatırlayalım ve hatırlatalım ki, Kur'an dinlerken ağlamak ne yazık ki ağlanacak halimizi değiştirmedi, değiştirmiyor ve asla değiştirmeyecektir.
"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur." (Necm: 39).
Ağlanacak halimizi değiştirmek için Kur'an dinlerken hüzünlenip ağlamak yetmiyor, şu ve benzeri ayetleri kulağımıza küpe yaparak gaflet ve tembellik perdelerini yırtmak gerekiyor:
"Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim'in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O'dur güldüren ve ağlatan; O'dur öldüren ve yaşatan." (Necm: 36-44).
Güldüren ve ağlatana, öldüren ve yaşatana tam güvenerek, tam teslim olarak sergileyeceğimiz gayretler, koşup-koşturmalar, çalışıp-çırpınmalar inşallah ağlanacak halimizi sevince ve başarıya tebdil edecektir.
Yanık sesli bir hafızın okuduğu Kur'an ayetinin ne dediğini anlamadan dinlerken ağlamak, her halde bizim insanımıza özgü bir davranıştır.
Hafızlık yaptığımız yılların Ramazanlarında, hocamızla beraber en az on evde mukabele okurduk, dinleyenler bayanlardan oluşurdu ve iyi hatırlıyorum, hocamız Rahman suresini yöresel, çok hüzünlü bir makamla okuduğu için, Rahman suresinin de içinde yer aldığı 27. cüz okunacağı gün hem cemaat artardı hem de yaşın yaşın ağlayan teyzeler çoğalırdı.
Kıyametin dehşetini, ahiretteki azabın şiddetini haber veren bir ayet karşısında ağlamak elbette insani bir davranıştır, aynı şekilde bir müjde ayetini dinlerken de sevinç gözyaşları dökmek anlaşılacak bir durumdur. Ancak, manasını anlamadan mesela bir alış-verişi düzenleyen, faizi yasaklayan, firavunun boğulmasını, Karun'un serveti ile birlikte yerin dibine batmasını haber veren ayetleri dinlerken ağlamak, okuyanın sesinin dokunaklığından başka bir şeyle izah edilemez her halde.
Kur'an ayetlerini okurken ya da dinlerken, manalarını anlamadan ağlamak ne yazık ki ağlanacak halimizi değiştirmeye yetmiyor.
Kerim Kitabımızın bizden istediği, ayetleri üzerinde derin derin tefekkür etmek, tezekkür etmek ve vermek istediği mesajları kavrayarak yön tayin etmek, yol-yordam öğrenmektir.
Kur'an gibi bir hayat kitabına, hayatı en ince detaylarına kadar tanzim eden bir kitaba inandıklarını iddia eden iki milyarlık bir Müslüman kitlenin bugünkü perişan hali, ancak ellerindeki bu enerji ve ışık kaynağına zihinlerini ve gönüllerini kapatmış olmakla izah edilebilir.
Zifiri karanlık bir gecede yolculuk yapıyorsunuz, elinizde dünyanın en gelişmiş projektörü var, düğmesine basabilseniz çevirdiğiniz tüm vadileri ve dağları aydınlatacak güçte ama siz, düğmesine basıp yakamadığınız için, o enerji ve ışık kaynağı elinizde ve emrinizde olduğu halde kayalara toslayarak, derelere yuvarlanarak, kafanızı-gözünüzü kırarak ilerlemeye çalışıyorsunuz.
Bugünkü vaziyetimiz bundan farksızdır.
Tekrar hatırlayalım ve hatırlatalım ki, Kur'an dinlerken ağlamak ne yazık ki ağlanacak halimizi değiştirmedi, değiştirmiyor ve asla değiştirmeyecektir.
"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur." (Necm: 39).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024