Nisan… Anadolu coğrafyasında tabiatın dile geldiği, dallara su yürüdüğü, toprağın kıpır kıpır harekete geçip yavaş yavaş yeşil örtüye büründüğü bir zaman dilimi.
Yeryüzünün, yaşamakta olduğumuz yüzünde hayatın, hayata yeni başlamanın ve kış bahara deyin dinlenmiş olan toprağın yeniden diriliş belirtileri sergilediği yemyeşil günlerin başlangıcı Nisan…
Hayatımızdaki ve zihnimizdeki Nisan algısı, yine Nisan ayı içinde yaşadığımız iki vefat dolayısıyla değişti ve başka başka hüzünlerin mevsimi oldu sanki.
2013 yılının Nisan'ında ömrünün baharında, daha 11 yaşında iken ahirete yolcu ettiğimiz Ali Haydar'ımızın yaklaşık üç ay süren hastalık sürecinde hep yanımızda olan, maddi ve manevi desteğini hiç esirgemeyen Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızı yine bir Nisan ayında, 2020 yılının Nisan'ında ebedi aleme yolcu eyledik.
Ah Nisan vah Nisan…
Tam yedi yıl ara ile yaşadığımız iki derin hüznün adı oldu artık Nisan.
İlkinde acılı bir baba yüreğinde depreşen tarifsiz hüznü, ikincisinde ise bu sefer acılı bir evlat yüreğinde kaynaşan hüznü mısralara şöyle dökmüştük:
Rüya
Ali Haydar'ımı rüyamda gördüm
Baba ciğerlerim yandı diyordu
Yüzümü yüzüne gözüne sürdüm
Şimdi ağrılarım dindi diyordu
Elbet O'ndan başka ne kuvvet ne güç
Davet yücelerden gerisi bir hiç
Nisan'ın ikisi iki bin on üç
Vuslata erdiğim gündü diyordu
Bitmiş tabiatta kışın uykusu
Dört bir yanda dirilişin yankısı
Şefkatli annemin güzel kokusu
Mezara toprağa sindi diyordu
Ağzım susuzluktan pişmiş idi ya
Kollarım yanıma düşmüş idi ya
El ve ayaklarım şişmiş idi ya
Şimdi tüm şişlerim indi diyordu
Röntgen iç yaramı görememişti
Kimse iç dünyama girememişti
Doktorlar bir bardak su vermemişti
Rabbim dolu dolu sundu diyordu
Tanıyan herkese selam en başta
Tarifsiz ağırlık kirpikte kaşta
Ebedi hayata doğdum genç yaşta
Dünyada yıldızım kaydı diyordu
Doktorlar tüp için bağrım yardı ya
Ağzıma burnuma hortum sardı ya
Hani çok sevdiğim bir kuş vardı ya
Mezarım taşına kondu diyordu
Girişli çıkışlı fani handasın
Saparsan Tevhitten hep ziyandasın
Ey Aziz Karaca imtihandasın
Sırtına sarp dağlar bindi diyordu.
Sensiz Yapayalnız Sensiz Dünya Dar
Sen sefer eyledin ebediyete
Canımızdan canlar aldın da gittin
Bir sızı düşürdün tüm cemiyete
Dünyaya velvele saldın da gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Biz nasıl edelim ey Hoca Haydar
Bir derdimiz olsa sana gelirdik
Senin ile ağlar senle gülerdik
Acıları dilim dilim bölerdik
Yangın yürekleri deldin de gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Biz kime gidelim ey Hoca Haydar
İnsanlığın derdi senin derdindi
Sen gidince deste deste dert indi
Sanki koca dağlar boynuma bindi
Dostlara son defa güldün de gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Biz nasıl gülelim ey Hoca Haydar
"Birlik beraberlik" dedin dolaştın
Karda fırtınada nice dağ aştın
İsminle cisminle daima 'Baş'tın
Yaralara merhem çaldın da gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Yaralar çoğaldı ey Hoca Haydar
"İnsan gönül" dedin yola koyuldun
Yedi iklim dört bucakta duyuldun
Düşmanlarca lokma lokma kıyıldın
Dosdoğru çizgide kaldın da gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Nasıl da özledik ey Hoca Haydar
Yürekler kor gibi başımız duman
Kavuşmak acaba nerde ne zaman
Zikrullaha teşvik ettin her zaman
Kalpten kiri-pası sildin de gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Hasret dağ gibi ey Hoca Haydar
Hakkın rızasını en üstte tuttun
Kınayıcıları toptan unuttun
Dünya telaşını arkaya attın
Adaleti şiar kıldın da gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Kime ne diyelim ey Hoca Haydar
Aziz Karaca da yazdı bir destan
Yazık ki mahrumdur sen gibi dosttan
Şehitlik tepesi oldu gülistan
Bu fani dünyadan yıldın da gittin
Sensiz yapayalnız sensiz dünya dar
Bir gün geleceğiz ey Hoca Haydar
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024